Üstüne vazife olmayanların vazifesi

Fotoğraf: AA
Aynı kişinin verdiği bir öyle bir böyle demeçler, yetkisiz yetkililerin aynı durum hakkında farklı izahatı, üstüne vazife olmayanların işgüzarlığı; kısacası hem sorumlu hem sorumsuzların yarattığı belirsizlik bizde bir yönetim ahengidir. Aslında bu bir politik tercihtir. Bir şeyler olsun ama ne olduğu belli olmasın. Ki ucu vatan millet Sakarya’ya değebilsin. Böylece muktedir hem her şeyin beklenebileceği hem de hiçbir şeyin kesin olmadığı belirsizlik ortamında süreci çekip çevirebildiği bir zeminin üzerinde durabilsin.
Örneğin “Türkiye’nin, ekonomi politikalarının hayata geçirilmesi sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ve tehditler”in değerlendirildiği MGK bildirisinde adı ve niteliği belirtilemeyen tehditleri ve kimin kimi sınayacağı bilgisini yoruma bıraktıran belirsizlik hem bir sonuçtur hem de her kafadan ayrı bir sese kapı açtığı için yeni bir belirsizliğin başlangıcı haline gelir. Oturup sınamaları, tehditleri tahayyül etmek geri kalan herkese düşer.
Sokak röportajlarında ‘Çıkar telefonunu’ klişesine sığınan taraftarın ağzına telefon sokarak tepki gösteren bir mağdurun öfkesinden işlerin sarpa saracağını anlayarak röportajcıları gözaltına almak, onları ev hapsiyle cezalandırmak kadar kolay baş edilen sınamalar, görünmeyen-bilinmeyen çok başlı düşmanlara anında teşmil edilir. Her sokak röportajcısı, her gazeteci olduğundan başka bir şeye dönüştürülür. Vatandaş da vatandaş olmaktan çıkar; beklenmedik bir refleks gösterme potansiyeliyle ekonomi politikaları sınayan, tehdit eden, her daim ağza telefon sokmaya hazır olana dönüşür. Karşısında vatan bölünmez, ezan susmaz sloganı atılan kişi de odur.
İktidar düşmanını sadece vatandaşın tekinsizliğinden çoğaltmaz. Sorumsuzlaştırılmış görevliler toplamından oluşan gövdesinin şekilsizliğinden, akışkanlığından da çok şey bekler. Doğrusu soyut düşmanlarıyla dövüşmeyi kolaylaştıran bir şekilsizliktir bu. Demokratik kanalları tıkamak pahasına bütün yetkiyi kendinde toplayan tek adam için, sorumsuz görevlilerin zamansız demeçleri ortalığı karıştıran bir mikser, bir nabız ölçer aleti, toplumsal sınama ve tehdit stoklarının sayım kartı; tepkiler çoğaldığında tek adama ortalığı toparlama imkanı sağlayan bir iş bölümüdür. Yanlış kişiler onu “doğru haber”in adresi haline getirmek için vardır.
Sağlık Bakanının ne söylediğini kendisinin yanında gazetecilere sorarak onu mahcup eden, Cumhurbaşkanına ‘Siz izin vermeden söyler miyim’ diyen bir bakan bakan değildir çünkü. Atanmıştır ve varlığının koşulu sahibinin sesi olmaya ayarlı nicesi gibi, bugün var yarın yok bürokratlardan biridir sadece. Bakanların bakan olarak, yerlerindeki varla yok arası durumu o yerin hemen o anda başkası tarafından, daha doğrusu rastgele herhangi biri tarafından doldurulabileceğini gösterir. Nitekim kurdaki bir puanlık oynamayı vaktinden önce gazetecilere haber veren taze Maliye Bakanının kardeşi ile Maliye Bakanı arasındaki fark silinir ama Maliye Bakanı da bulunduğu yeri selefleri gibi iğreti doldurduğundan bu çok önemli değildir.
Maliye Bakanı MGK bildirisine konu olduğu şekliyle dış-iç düşmanların sınamalarıyla tehditlerine karşı verilen ulusal kurtuluş savaşına benzetilen ekonomik durum için ‘dış saldırı yok, güvensizlik sorunu var’ diye CB’yi revize ederken de Maliye Bakanı değildir zaten. Nedir? ‘Siz maaşınızı kaybedersiniz ama ben servetimi kaybederim’ diyen patron cinsindendir yeri geldiğinde. Kendi şirketine kendi bakanlığını dolandırtan bakanla aynı tandanstan sayılır. Bakanın kendisini bakan hissetmediği ortamı önüne gelenin kendisini bakan hissettiği bir iktidar ahengi için kuran tek adam rejimi için bunda bir sorun yoktur. Bulunduğu yeri yerini dolduramayanlar sayesinde koruyabilir çünkü.
Ve tabii, önemli milli meselelerin yerel yöneticiye açıklatıldığı bir “Hatay valisi” realitesi vardır yakın geçmişimizde. 15 Temmuz darbe girişimini Cumhurbaşkanına MİT’in yerine haber veren cevval enişte de tarihsel bir şahsiyet olarak unutulmazlara kaydedilmiştir mesela. Bu yüzden CB’ye yakın olduğu ortaya çıkan Hukukçu Profesör İzzet Özgenç’in ağır ekonomik bunalım sonucunda OHAL’in ilan edilebileceğini açıklaması da kendisi özür dileyinceye kadar kamuoyunu meşgul edebilmiştir. Ama bu sürede kamuoyu yoklanmış, muhtemel OHAL olasılıklarını düşünmeye hazırlanmıştır.
Zaten “Türkiye ekonomide yeni bir şey deniyor, başaracak inşallah.” Çünkü Kültür Bakanı Yardımcısı da böyle diyor. Bu başı sonu belirsiz deney içinde ipin ucu kaçtı. Yoksul, aç ve işsiz sayısı tırmandı. Hayat mücadelesi kıyasıya bir savaşa dönüştü. Fakat iktidar, cephesiz kurtuluş savaşına hayali asker toplayarak oyalıyor halkı. İstiyor ki acıya katlanan herkes kendisini bir kışlada hissetsin. Peki niye? İşte o kesin; Her şeyini kaybetmekten korkan Maliye Bakanı başta, mensubu olduğu sınıfın kasası dolsun. Finans kapital coşsun.
Evrensel'i Takip Et