Rejimin çocuklara yaklaşımı büyük ve kesintisiz bir kuşatmaya benziyor. Çocukların kendi kararlarını alabilmeleri, kendi yaşamlarına yön verebilmeleri için gerekli olan bilgi ve becerileri edinmeleri artık tümüyle gereksiz. Çocukların durmadan bir fabrikadan geçmeleri ve belirli kalıplara dökülmeleri isteniyor. Bu da çocuklara yönelik kesintisiz propaganda yapılmasını gerektiriyor. Bütün bunlar, Özal döneminde başlatılan toplum mühendisliği çabasının bir kuşatmaya çevrilmesi demek.

Çocuklara yönelik kesintisiz propaganda, rejimin uygun gördüğü dini inançların her olanakta ve olabildiğince erkenden dayatılması demek. Okul öncesi döneme yönelik ilgi de bundan kaynaklanıyor. 20. Milli Eğitim Şûrasında 4-6 yaş grubu çocuklara din eğitimi verilmesi gerektiğinin iddia edilmesi ve ardından getirilen önerinin benimsenmesi propaganda çalışmasının bir parçası.

Çocuklara benimsetilmesi gereken bir diğer “değer”, polis. Polislerin çocuklara benimsetilmesi için başlatılan büyük propaganda kampanyası yaklaşık 20 yıldır sürüyor. Her nisan ayında ülke çapında düzenlenen Polis Haftası etkinliklerinin çoğunun özellikle çocuklara yönelik olması bir rastlantı değil. Bu köşede defalarca gözler önüne serildiği üzere bu etkinliklerin birer propaganda çalışması olduğu çok açık. Dahası, bu etkinliklerin çoğunda çocuk hakları sistematik olarak çiğneniyor.

AKP iktidarı tarafından 2007’de değiştirilen PVSK, polisin günlük yaşama daha fazla sızabilmesi için yeni olanaklar sağladı. Polislerin sınıflara bile kolaylıkla girebilmesini sağlayan Toplum Destekli Polislik uygulaması bunlarında başında geliyor. Öte yandan, “Çocuk Gözüyle Polis” yarışmaları, etkinlikleri veya projeleri ile çocukların dilinden “sevimli polis” öyküleri elde edilmesi sağlanıyor.

2017’de Sarıyer Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği tarafından 6. sınıf öğrencilerine yönelik olarak yürütülen projeyi inceleyelim. Projenin amacı, polisi doğru anlatmak ve çocuklara polis sevgisini aşılamak. Çocukların “Polis bilinciyle yetişmesi” için, “Kendi akran ve arkadaşlarının dilinden polisin anlatılıp doğru tanıtılması” hedeflenmiş. Çocukların yazmaları sağlanan senaryolardan kısa filmler üretilmiş. Bu filmlerde, Oylum Talu, Görkem Sevindik, Ferhat Göçer gibi sinema ve medyanın “tanınmış simaları” yer almış. Son olarak, filmlerin galası Tarabya Otelinde gerçekleştirilmiş.

Bu kapsamlı çalışma, çocuklara polis sevgisini aşılama hedefinin ne kadar büyük önem taşıdığını gösteriyor. Gerçekleştirilen projenin çocukların yararı veya istekleri ile hiçbir ilişkisi yok. Çok açık ki, proje bir propaganda çalışması ve elde edilen kısa filmler daha sonra çocukların “kendi” ürünleri olarak kullanılacak. Diğer deyişle, projeye dahil edilen çocuklar birer propaganda aracına dönüştürülmüşler.

Toplum Destekli Polislik uygulamalarının okullara girebilmesi için kullanılan kilit kavram, güvenlik. Polislerin okul çevresinde bulunmaları veya okul servis araçlarında denetim yapmaları da yine aynı kavramla ilişkilendiriliyor. Geçen hafta İçişleri Bakanlığı web sitesinde kullanılan başlıkta olduğu gibi: “Güvenli Eğitim Uygulaması Yapıldı.” Israrla kullanılan güvenlik kavramı, her kapıyı açıyor. Çocukların güvende olmasını kim istemez?

Bu mantığı kullanılarak okullarda “güvenlik görevlisi” bulunması gerektiğini düşünenler de var. Öyle ki, geçtiğimiz hafta CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, tüm kamu okullarında en az bir güvenlik görevlisinin kalıcı olarak istihdam edilmesi için bir yasa önerisi getirdi. Bu öneri, rejim tarafından yaklaşık 20 yıldır sürdürülen polisi sevdirme çabasına katkı vermekten öte bir anlam taşımıyor. Var olan rejim ne derse desin, toplumun asıl gereksinimi “güvenlik” değil barış. Çocukların asıl gereksinimi de güvenlik veya polis değil. Çocuklar için gerekli olan, eşitlik-özgürlük-adalet üzerine kurulu demokratik okullardır.

Evrensel'i Takip Et