19 Aralık 2021 04:50

Aristo ve Spartaküs

(Fotoğraf: Sarah Rose/ Flicr CC BY 2.0) (Görsel: Quapan/Flickr CC BY 2.0) Kolaj: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Bugünlerde çok duyacağız: “Kölelik düzenine son!” sloganını. Asgari ücret henüz müjdelenirken(!) değer kaybediyordu, hâlâ ediyor. Maliye Bakanı; “Sen en fazla enflasyonda ezilirsin benim babadan kalma işim gider” diyebiliyor, mutfaklar alarm veriyor, ürünlere kota gelmiş...

Bu sloganda kullanılan kölelik kelimesinde mübalağa, teşbih, kinaye yok.

Sokak röportajlarında ortaya çıkan isyan ekonomi yönetimine karşı değil sadece, hepimiz farkında olmalıyız, bu gerçekten kölelik düzeni.

Köle; fiziksel gücü için kullanılmak üzere bir başkasının malı sayılan, hakları olmayan, özgürlüğü elinden alınmış kişi.

Tarih boyunca insanlar nasıl köleleştirilirdi?

Savaşta tutsak edilerek, bir suç nedeniyle cezalandırılarak, borcunu ödeyemediği için, köle ana babadan dünyaya geldiği için...

Neden kaçıp özgürlüğüne kavuşamazdı köleler?

Çünkü yasalar köle sahibini korurdu, elinde azat edildiğine dair belge olmayan kölenin şansı yoktu zaten kaçacak parası da yoktu.

Kölelik teoride 19. yy’da kalktı, dünya insanın insanı açıkça sömürdüğü bu düzenin ahlaksızlığını kabul etti. 1948’de imzalanan BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi maddeleri açıkça köleliği yasaklıyordu:

Madde 1
Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

Madde 21
Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.2. Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz.

Madde 3
Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.

Madde 4
Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır.

Pratik ise böyle değil.

Ümit Kıvanç imzalı 16 Ton isimli müthiş bir belgesel var. 16 ton bir maden işçisinin bir günde çıkarması gereken kömür miktarı.

İşçilerin maden sahasına inşa edilen barakalarda kaldığı, ödemelerinin sadece madene ait markette geçen fişlerle yapıldığı, dolayısıyla bir madencinin o sahadan ayrılmasının mümkün olmadığı dönemleri de anlatıyor.

Şu an durumumuz buna benzer.

Ülkede hakkı korunmayan, yasal olarak da toplumsal ahlak anlamında da yurttaş ile eşit tutulmayan bir sığınmacı emeği var.

Yaşamaya uygun olmayan yapılarda barınmaya, kabul edilemez saatler boyunca mesaiye, kayıt dışı ve insanlık onuruna aykırı ücretlere çalışmaya mecburlar.

Savaş esirlerinin köleleştirilmesinden ne farkı var?

Bu ülkede sosyal güvenlik kurumunda kaydı olan maaşlı çalışanların neredeyse yarısı asgari ücretle çalışıyor.

Asgari ücret, işe başlangıç ücretidir. İşçinin kıdemi, yetkinliği arttıkça bu ücret artar.

Ancak bu ücretin de çalışana insanca bir yaşam hakkı sunması gerekir.

İnsanca yaşama barınma, beslenme, sosyalleşme ihtiyaçları dahildir.

Bu ihtiyaçlar karşılanırken insanlık onuruna aykırı olmayan koşullar baz alınır.

Yani Şahin Tin’in dediği gibi kuru ekmek yemek doymak sayılmaz, Bakan Nebati’nin kira bedeli olarak ortaya attığı tutara bulunan yerin altında, penceresiz, havasız, rutubetli ve sıvasız evler barınma hakkını karşılamaz. 

Bugün üç kişilik bir ailenin değil asgari ücretle, iki asgari ücretle dahi insanca bir yaşam sürmesi mümkün değil.

İnsanlar ikişer üçer işte birden çalışıyorlar.

Memurlar geceleri gizlice şoförlük yapıyor, öğretmenler çevirmenlik yapıyor, mesaisi biten gece vardiyasına başka işe geçiyor, pahalı lokantaların vestiyerlerinde, mutfağında bulaşıkta çalışıyor, hafta sonları pazarda tezgah açıyor.

Yaşamak için günün 18-20 saatini çalışarak geçirmek borcunu ödeyemediği için köleleştirmekten farklı mı?

İnsanlar çocuklarına bakamadıkları, köylerde okul olmadığından okutamadıkları için tarikat yurtlarına teslim ediyor.

Bu yurtlarda çocukların hakları yok, şiddete, tacize, tecavüze uğruyor, öldürülüyorlar. Davalarına gizlilik kararı geliyor, yayın yasağı geliyor.

Özgürlüğü elinden alınmış çocukların hiçbir hakkının gözetilmediği bu düzen kölelik değil mi?

Kölelik aileden gelirdi. Köle ana babadan doğan çocuk da köle olarak yaşamak zorunda kalırdı.

Bugün parasız eğitim dincileştirilmişken, atamalarda liyakat ortadan kalmışken, açlık sınırında yaşayan bir emekçi ailesinin çocuğu nasıl farklı bir gelir, kariyer, hayat hayal edebilir?

Yasalar köleyi değil sahibini korurdu.

Yasalar şu an kimi koruyor?

Kazada ölüyorsun sorumlusu başka bir işçi bulunuyor, öldürülüyorsun intihar deniliyor, dayak yiyorsun, kafana sıkıyorlar, sırtından vuruyorlar ama asla cezalandırılmıyorlar.

Patronlar hep beraat, muktedir ise yargıdan muaf.

Dolar şu an 16.42 yazı bitesiye kaç olur, yayımlanasıya kaç bilemiyorum.

Biz bu ülkeye hapsolduk. Bizim pasaport alabilecek, vizeye ödeyebilecek, uçağa, trene binecek, başka ülkede su içecek paramız yok. 

Seyahat özgürlüğümüz yok bizim. Bir ülkeye gidişimiz ancak yerleşmek için mi olacak? Tak ettiğinde oranın ucuz iş gücüne dahil olmak için mi çıkacağız illa bu sınırdan; garson, tezgahtar, kasiyer, temizlik görevlisi...

Memleketinde üretebilmek yerine göçmen olmanın damgasını taşıyarak, kendini en baştan anlatmaya ve kabul görmeye çalışarak...

Keşfetmek hissi, merak, kültüre şahit olmak isteği, tecrübe edinme arzusu insani değil mi?

Gücümüze gitmiyor mu yerlere kadar eğilip başka ülkenin buraya turist olarak gelebilmiş işçilerine, emekçilerine, emeklilerine hatta öğrencilerine beş yıldızlı otellerimizde servis yaparken bir yaz boyunca ayağımızı denize sokacak vakit bulamadan köle gibi çalışmak?

Bu halka “Elinize dizinize dursun” dedikleri her sefer aslında diyorlar ki “Ey köleler, bugün de ölmedin ya daha ne?​”

Aristo: 

“Kölelerde benlik saygısı, cesaret, adalet ve bu türlü erdemler olabilir mi; yoksa vücutlarının hizmet etme niteliğinden başka bir şeyleri bulunmaz mı? Kölelerde bu erdemlerin olduğunu söylersek, o zaman özgür kişilerden nasıl ayrılacaklar? Bir kölenin işlevinin, aşağılık ödevleri yerine getirmek olduğunu görmüştük. Dolayısıyla ondan beklenilen erdem, pek büyük olmayacak” demiş 

Milattan önce 300’lerde durum buydu milattan önce 70’te Spartaküs çıktı, dersini verdi.

“Özgürlük itaatkar köpeğe verilen kemik gibi sunulacak bir sopa parçası değildir. Her insanın hak ettiği bir şeydir.”

Bizim mücadelemiz ekonomi yönetimine, baskı rejimine karşı olmaktan çıktı artık, biz köleliğe karşı duruyoruz.

Durumun vahametinin farkında olarak herkes safları sıklaştırsın dilerim, yol sarp, yol dikenli ama sonunda özgürlük var ve oraya varmak hayati.

Kölelik düzenine son!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa