Dolar olmuş 17 lira, ‘bi bilet almaz mısınız?’

10 Ağustos 1970 tarihli Milliyet gazetesi manşeti
Bundan üç yıl kadar önce hükümetten birileri haber kanallarını arıyor ve doların hızlı yükselişine işaret eden yukarı yönlü kırmızı oklar konusunda uyarıyordu. 24 Haziran seçimlerinin ardından yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, damadını Hazine ve Maliye Bakanı olarak atadığı ilk kabinesini açıklamıştı. Kimse yeni sistemin nasıl işleyeceğini bilemezken, Rahip Brunson krizi patladı. TL hızla değer kaybetmeye başladı. Trump’ın Twitter’dan Rahip Andrew Brunson’ı uzun zamandır gözaltında tuttukları için “Türkiye’ye geniş çaplı yaptırımlar uygulayacağız” tehdidinde bulunmasından kısa süre sonra dolar 7 liraya yükseldi. ABD başkanı bir yıl sonra Türkiye’nin Suriye’ye sınır ötesi operasyonuna karşı çıkarken “Türkiye’nin ekonomisini tamamen yerle bir ederim. (Daha önce yaptım!)” diyerek o günleri hatırlatmıştı.
Berat Albayrak, Yeni Ekonomik Program’ında (YEP) Enflasyonla Topyekûn Mücadele vaat ediyordu. Sermaye de topyekûn arkasında olduğunu açıklıyor, “Bakana güvenimiz tam” diyordu. Doların 7 lirayı aşmasının ardından 13 Ağustos 2018’de Milliyet gazetesinin manşeti: “Meydan Okuyoruz”du. Söz Erdoğan’a aitti ama Milliyet alıntıya işaret eden tırnağı başka bir fontla ustaca saklamış, hükümetin arkasında durduğunu ilan etmişti. Albayrak, bir sene sonra yerel seçimlerin hemen öncesinde şu sıralar viral olan konuşmasını yapmıştı: “Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya, toplayalım dolarları...” Dolar düştü 5 liraya, şimdi bunlar kara kara düşünüyor. Şöyle bir kriz çıksa da, füze yağsa da dolarları satsak, kâr etsek… Çok beklersiniz”. 20 Mart 2019’da Albayrak’ın bu sözleri söyle haberleştirildi: “Enflasyon Eylül’de ‘tek hane’ olacak” (yine tırnaksız ama tek hanedeki tek tırnağa dikkat, vurgu önemli).
Bir buçuk yıl sonra enflasyon tek haneye inmediği gibi Berat Albayrak, istifa etti, YEP de rafa kalktı. 9 Kasım 2020’de Milliyet istifayı görmedi.
Geçen Perşembe Merkez Bankası’nın yeniden faiz indirimiyle birlikte TL dolar karşısında çok daha hızlı değer kaybetmeye başladı. Bu satırların yazıldığı gün 17 TL’yi geçtiği oldu. Milliyet’in manşeti: “Asgari Ücret 4.253 TL oldu”. TL’nin değer kaybıyla ilgili ilk sayfada hiç haber yok.
Durduk yerde niye Milliyet’e kafayı taktın diyeceksiniz. Uğur Gürses’in hatırlattığı 10 Ağustos 1970’teki “1 Dolar 15 Lira Oldu” manşeti nedeniyle. Basın nereden nereye ya da nerede o eski manşetler…
Önce o manşetlerin atılabildiği günlere dönelim. Hani geçen hafta 1968’de Meclis’te o dönem TİP Milletvekili Çetin Altan’a yönelik linç girişimini hatırlamıştık. İşte o bütçe görüşmeleri yaklaşmakta olan krizin en belirgin emarelerinden biriydi. AP’nin önerisiyle hızla bir sonraki seçimde TİP’in Meclis’e girmesini önleyecek yasal değişiklik yapıldı. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, Kürtler hakları için sokağa çıktı. Onların düzenlediği mitinglere karşı sağcı, İslamcı gruplar da sokağa çıktı. Şahlanış Mitingleri adı verilen bu eylemlerden birinde o dönem Milli Türk Talebe Birliği Başkanı İsmail Kahraman, solcuların yalnızca Meclis’ten değil, ülkeden de kovulmasını istemişti. 16 Şubat 1969’da, Boğaz’a demirleyen ABD 6. Filosunu “emperyalizme ve sömürüye hayır” sloganıyla protesto eden solcu öğrencilere, Komünizmle Mücadele Derneği çağrısıyla, sağcı öğrenciler, polisin hiçbir engellemesiyle karşılaşmadan saldırdı. Kanlı Pazar olarak tarihe geçen bu olayda, Ali Turgut Aytaç ve 19 yaşındaki Duran Erdoğan bıçaklanarak öldürüldü. Merkez sağda konumlanan Hürriyet bile saldırı anlarının fotoğraflarını yayınlamış, Milliyet “Hükümet Kanlı Olay İçin Ağır Şekilde Suçlandı” manşeti atmıştı. 1969’dan 71’e önce memurlar, öğretim üyeleri, işçiler geçim derdi ve siyasetten dışlanmanın verdiği öfkeyle sokaklarda, grevlerdeydi. Bu koşullarda 1969’da seçime gidildi. Adalet Partisi yüzde 46,5 oyla yeniden birinci parti olarak çıktı. Bu arada ABD ile Demirel hükümetinin arası başta haşhaş ekimi nedeniyle bozulmuştu. Enflasyon hızla yükselmiş, geçim en önemli dert haline gelmişti. Bu arada AP içinde ciddi bir çatlak baş göstermiş, Demirel Hükümeti’nin bütçesi bazı AP milletvekillerinin de ret oyu kullanması nedeniyle güvenoyu alamamıştı. Demirel sonunda bazı bağımsız milletvekillerinin desteğini alarak güvenoyu almayı başardı ama hegemonya krizini çözemedi. ABD’nin yanı sıra sermaye de desteğini çekti. Sokaktaki isyanı bastırmak da gerekiyordu. DİSK’i örgütlenme mevziinden dışlamaya yönelik bir kanun tasarısı 15-16 Haziran Eylemleri’ne yol açtı. Yaklaşık 150 bin işçinin yollara döküldüğü bu direnişin ardından sıkıyönetim ilan edildi. İşte 10 Ağustos 1970’te “1 Dolar 15 Lira Oldu” manşetine gelen süreç böyleydi (uzun ve çok hararetli bir dönemi özetlemek çok zor, atladıklarım için kusura bakmayın*).
Sonraki günlerin manşetleri çok bilindik: 16 Ağustos “Sun’i Fiyat Arttıranlara Hapis Cezası Var”, 17 Ağustos “Piyasada Fiyat Kontrolü Artacak”, 18 Ağustos’tan bir haber “Diyarbakır’ın Kaya köyünde petrol bulundu”, 20 Ağustos manşet: “Sanayicilerden Fiyat İstikrarı İstendi”, 21 Ağustos’tan “Eski Maliye Bakanı Kurdaş: “Telaşa hiç lüzum yok…” 23 Ağustos “Aşırı tüketimden kaçınmak lazımdır”… Bu arada ilk sayfalarda hemen her gün grevlerin yer bulduğunu da belirtmek lazım.
Milliyet gazetesi Gazeteci Ali Naci Karacan tarafından, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin hemen öncesinde, 3 Mayıs 1950’de mütevazı şartlarda kuruldu. Karacan’ın parası olsa, basım günü işçilere yemek ısmarlamayı arzu ediyordu ama “alacakları olsundu”. 1955’te öldüğünde gazetenin başına o sırada 35 yaşında olan oğlu Ercüment Karacan geçti. Yüklü bir borç kalmıştı, avukatlar reddi miras önerdiler. Karar vermeden önce, bir yıl önce yazı işleri müdürlüğüne gelen Abdi İpekçi’ye “…Burası bir işyeri ama, bir lastik fabrikası değil, bunu biliyorum… Sen evet dersen birlikte götürebiliriz” dedi. Olumlu yanıt aldı. Milliyet, günahsız değildi elbet ama uzun yıllar sadık bir okuyucu kitlesi oldu. 1 Şubat 1979’da Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin ardından Ercüment Karacan basından çekildi. Gazeteyi Aydın Doğan’a sattı.
5 Nisan 1994 krizinin ertesi gün Milliyet’in manşeti “Umarız, acıya değer”di. 7 Nisan’da “Dolar affetmiyor”. Dil yumuşamıştı ama kriz manşetlerdeydi. 20 Şubat 2001 manşeti buna en iyi örnek: “Buna hakkınız yoktu”. 23 Şubat’ta Devlet Bakanı Önal’ın “Dolar çok yükselmez” sözü tırnak içinde verilmişti. Manşetlerin dili artık çok daha ılımlıydı, adeta arabuluculuğa soyunmuştu. Kredi müjdeleri veriliyor, Kemal Derviş “Fakirlik uzmanı geliyor” diye müjdeleniyordu.
Gazete, Erdoğan’ın baskıları sonrası Aydın Doğan’ın küçülmeye mecbur kalması nedeniyle 2011’de Vatan gazetesiyle birlikte Demirören ve Karacan Grubu’nun ortak girişim şirketi DK Gazetecilik ve Yayıncılık A.Ş.’ye, yaklaşık 74 milyon dolara satıldı. Karacanlar’da para olmadığı anlaşılınca Demirören’e kaldı. Satın alma niyetini en iyi özetleyen “İmralı Zabıtları” sonrasında Erdoğan Demirören’in Erdoğan’a telefonda “Üzdük mü seni patron” diye ağladığı sızıntı diyalog. Bugün başında oğlu Yıldırım Demirören var. 2018 Mart’ında Doğan Medya’yı satın aldılar. O gün bu gündür amiral gemisinin batışı konuşuluyor çünkü Milliyet, arada bir siyaset dışı kabul edilen alanlarda bir iki iyi haber dışında, neredeyse yok. Atılan manşetler gündemi belirlemediği gibi tartışma dahi yaratmıyor. Geçen yıl olduğu gibi, bir iki haftaya Milli Piyango haberleri tüm gazetelerinin sürmanşetlerini süsler. Zira patron artık parayı gazeteden değil şans oyunlarından kazanıyor. Yılbaşı çekilişinde tam 120, yarım 60, çeyrek 30 TL. Dolar 17 TL’ye dayandı, manşet önerim: ‘Fakiriz demeyin şansınızı deneyin’
*Detaylı bir analiz için: Gökhan Atılgan, “1950-1960 Sanayi Kapitalizminin Şafağında”, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat (içinde9, s.606-638)
Evrensel'i Takip Et