Dert çok ama hemdert de çok

Bir yandan İnsan Hakları Haftası, bir yandan da Türk Tabipleri Birliği olarak çağrıcısı olduğumuz G(ö)REV eylemi derken, kendimi yeniden yollarda buluverdim. Anlatmak istediklerim birikirken, yazamamak üzerimde bir yüke dönüştü. Her buluşmada anlatsam, konuşsam da yazıya dökmenin başka bir etkisi var benim için. Bir iç dökme bu yazılar. Dostlarla karşılıklı oturup dertleşmek, derdimizden çıkış yolunu birlikte aramak gibi zihnimi berraklaştırıyor fark etmeden.

İnsan Hakları Haftası’nın ilk günü bir suç duyurusu yaptık, biliyorsunuz. Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanları ile Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyeleri hakkında... İki yıla varan salgın sürecinde salgını değil de algıyı yöneten, 200 binden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan bu salgında koruyucu mekanizmaların hiçbirini işletmeyen siyasi otoritenin yaşam hakkı ihlallerine yol açtığını belirttik. Asıl yetkili sorumsuz sayıldığından, suç duyurusuna dahil olması gerekenler eksik kaldı ama o da olur.

Ardından Muş, Dersim, Osmaniye, Şanlıurfa ve Adıyaman arasına sis nedeniyle uçak Elâzığ’a inemeyince Malatya da eklenip, kısa bir İstanbul molası da katıldı. Her gün hapishanelerde peş peşe ölenlerin haberleriyle, 1600’ü aşkın hasta mahpusun ağır hasta olan 604’ünden kaçını daha yitireceğimiz kaygılarıyla tamamladık haftayı. Yüzlerce hasta mahpus sağlığa erişemiyor bu ülkenin hapishanelerinde. Özgür olduğunu varsaydıklarımız ne kadar erişiyor, o da ayrı bir soru elbette ama son dönemde hapishanelerden ardı ardına gelen ölüm haberleri hapishaneler konusunu hızla ele alma sorumluluğumuzu hatırlatıyor hepimize. İşkence gördüğü hapishanede tutulmaya devam edip intihara sürüklenen Garibe Gezer’den, hücresinde ölü bulunan kanser hastasına yitirdiğimiz her insan insanlığımızı sarsıyor. Bu yıl İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfının hafta vesilesiyle yayımladığı rapora göre 31 Ekim 2021 tarihi itibariyle Türkiye genelinde denetimli serbestlik kapsamında 420 bin 445 kişi varmış. Bu sayıyı hapishanelerde bulunan toplam 294 bin 930 tutuklu ve hükümlü ile topladığımızda özgürlüklerinden mahrum bırakılmış yurttaş sayısı yaklaşık 715 bin 375 kişiye ulaşıyor. Bu da diğer dolaylı gözetim/denetim araçlarını bir yana bıraktığımızda yaklaşık her yüz yurttaştan birinin doğrudan/çıplak gözetim altında olduğu anlamına gelmektedir. Her yüz insandan birinin gözetim altında olduğu koşullarda her birimizin en az bir yakını özgürlüğünden alıkonmuş, hapishanelerde sağlık hakkına erişimi kesintiye uğrama tehdidi ile karşı karşıyayken bu sorunu el birliği ile dile getirme, haklarımızı birlikte savunma zamanıdır. Adaletsizliğin kol gezdiği, infaz ertelemelerinin ya Adli Tıp Kurumu raporlarına ya da savcılıkların toplum için tehlikeli tanımlamasına takıldığı, nerede olduğunun dahi farkında olamayan Aysel Tuğluk’tan yardımsız yürüyemeyecek durumda hastalara savrulan bir ihlaller silsilesinin altında kalmamak için sözü birlikte kurmak gerekiyor.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Şanlıurfa’da katıldığım G(ö)REV eylemi memleketin dört bir yanından gelen inanılmaz katılım haberleriyle birlikte bu öngörülemezlikler ülkesinde ruhumuzu bir nebze olsun onardı. Haklarımız için mücadele etme konusunda kararlılığın artışı umudumuzu tazeledi. Neden bu eylem diye sorarsanız, ben bu yazıyı yazarken sadece haberdar olabildiğimiz üç şehirde meslektaşlarımız, sağlık çalışanları şiddete uğradı. Artan dövizle birlikte maaşları üç çeyrek altın bile alamaz duruma düştü. Uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kalmanın bedelini canıyla ödeyen gencecik meslektaşımızın acısı yüreğimizi dağlıyor.

Ekim ayından beri hekimler olarak haklarımız için mücadeleyi yükseltirken, hepimiz aslında bir hak öznesi olma bilincimize kattıklarıyla insanlığımıza dair de söz kuruyoruz. Biz yan yana geldikçe, bu zorlukları aşma irademiz kazanacaktır. Hiç kuşkumuz olmasın!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et