Tehlikeli adımlar
Fotoğraf: DHA
Türkiye ekonomisinin üretimden çok yabancı sermayeye ve sıcak paraya bağımlı yapısı, aşırı borçlanmaya, kamu ve özel tüketim harcamalarının artışına endeksli büyüme modeli ile dünyanın ‘en riskli’ ekonomileri arasında hızla yükseliyor. Temel ekonomik göstergelerin her geçen gün daha da kötüye gittiği bir dönemde, ülkenin ve halkın geleceğini ipotek altına alan karar ve uygulamaların artmasını beraberinde getiriyor.
İktidar, ülke ekonomisini çöküşün eşiğine getiren krizin halkın cebine yansıyan yıkıcı sonuçlarını en azından seçime kadar erteleyebilmek için tehlikeli adımlar atmaya devam ediyor. Bugüne kadar ülke ekonomisi üzerinde yaptıkları bütün deneyler başarısız olmasına rağmen, sürekli birbirine benzer adımlar atıp, her seferinde farklı sonuçlar çıkmasını bekliyorlar.
Bugüne kadar merkezi yönetim bütçeleri başta olmak üzere, açıklanan ekonomi paketleri ya da savundukları bütün modellerin ortak noktası yoksullardan zenginlere servet transferi yapmak, başka bir ifade ile ‘Yoksuldan alıp zengine vermek’ oldu. Parası olanların daha çok kazanması hedeflenirken, yoksulun daha da yoksullaştırıldığı adımlar atıldı. Her yıl merkezi bütçeden patronlara ‘istihdamı teşvik’ adı altında yapılan doğrudan destekler, vergi istisnaları ve sigorta prim indirimleri yapıldı.
Birkaç gün öncesine kadar hararetle savundukları ‘rekabetçi kur’ söylemiyle döviz kurlarındaki yükselişin önemli olmadığını, yüksek döviz kurunun yaratacağı ucuzluk sayesinde ihracatın artacağını ve ülke ekonomisini büyüteceğini iddia ediyorlardı. Ancak daha önce defalarca şahit olduğumuz gibi, yine kısa sürede çark ettiler.
Hafta başında, daha önce defalarca yaptıkları gibi, daha önce savunduklarının tam tersi kararlar aldılar. Döviz kurlarındaki hızlı yükselişin önüne geçmek, ekonomiyi tehdit eden kur krizini erteleyebilmek için yeni ve tehlikeli bir adım attı. Mevduatını en az üç ay vadeli olarak bankaya yatıranlara bu süre içinde kurda yaşanacak artışın yaratacağı farkı ödemeyi taahhüt ediyorlar.
Bugüne kadar ekonomik krizin bütün yükünü yoksul halkın sırtına yükleyenler, bankalardaki mevduatın büyük bölümüne sahip olan azınlığın mevduatına kur farkını garanti ediyor. Bu adım Türk lirasını ABD dolarının değersiz bir eklentisi haline getirerek, uzun süredir uygulanan ikili para sistemini dolar lehine (dolarizasyon) değiştiriyor. 84 milyonun tamamından toplanan kaynaklar bizzat devlet eliyle mevduat sahiplerine aktarılırken, ortaya çıkacak devasa kamu zararı bir kez daha halkın sırtına yıkılmak isteniyor.
İktidar kur farkı garantili mevduat hamlesiyle ‘Devletin cebinden 5 kuruş çıkmayacak’ diyerek döviz kuruna endeksli ödeme garantisi verdikleri yerli ve yabancı sermaye sahiplerine yaptıkları büyük kıyağın bir benzerini, küçük bir azınlığın sahip olduğu banka hesaplarına halkın cebinden kaynak aktararak yapmaya çalışıyorlar.
İktidarın mevduata kur farkı garantisinin işe yaraması için dolar kuru artarken yapılan zamların ve vergi artışlarının aynı oranda gerilemesi, enflasyonun da hızla düşmesi gerekiyor. Böyle bir ihtimal söz konusu olmadığına göre oynadıkları tehlikeli oyunun sonunda ülkenin nasıl büyük bir felaketle karşı karşıya kalacağını tahmin etmek zor değil.
Dolar kurunu kısa süre içinde 8 liradan 18 liraya çıkaran iktidara en küçük bir söz söylemeyenlerin, dolar 18 liradan 13 liraya düşünce zafer çığlıkları atmaları, davul zurna eşliğinde halay çekmeleri, ülkenin karşı karşıya olduğu tehlikenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik boyutlarının da olduğunu gösteriyor.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20