24 Aralık 2021 04:55

Faize dolar garantisi verildi: İktidar IMF kapısına gitmeden önceki son çıkışta!

Tayyip Erdoğan

Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Emin Sansar/AA

Paylaş

“Rekabetçi kur”, “Çin modeli”, “Hayır bu Çin modeli de değil Türk modeli” denilen, karşı çıkıp eleştirenlerin “mandacılık”, vatan hainliği” ile suçlanmakla yetinilmeyip, “Nas var!” denilerek tartışılması bile yasaklanan, uğruna “ekonomik kurtuluş savaşı” ilan edilen “Türk modeli” bir gecede çöpe atıldı!

20 Aralık günü yapılan bakanlar toplantısı sonrasında kameralar karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kurdaki dalgalanmayı durdurarak nispi bir istikrarı sağlamak için yeni araçları devreye alıyoruz” diyerek, “dolara endekslenmiş faiz modeline” geçildiğini açıkladı.

Erdoğan’ın konuşmasından hemen sonra BDDK Başkanı ve kimi banka genel müdürlerinin açıklamalarından anlaşıldı ki, iktidar, bu yeni modeli bankacılarla da konuşmuş!

Konu tartışılmış rol paylaşımı yapılmış ama o gece olanlar bundan ibaret olmamış. Bütün bu olacaklardan en azından bazı dolar baronları da haberdar olmuşlar ki, daha Erdoğan konuşmasını bitirmeden gece boyunca dolar 18 lira dolayında iken 1 milyar dolar satmışlar! Tabii ertesi gün doların 12 TL’ye düşmesiyle de geri almışlar! Bir gecede servetlerini üçte bir oranında artırmışlar.

Ekonomi Yazarı Uğur Gürses, “kura endeksli faiz açıklaması” sonrasındaki iki gün içinde MB’nin piyasaya, “arka kapı”dan 7 milyar dolar sürdüğünü hesaplıyor. 1-21 Aralık arasında ise piyasaya 17 milyar dolar sürülmüş!

Siyaset bütün bu tartışmaları yaparken, “Erdoğan’ın mucizevi hamlesi” olarak sunulan “dövize (dolara) endeksli faiz modeli”nin, Erdoğan ya da Saray “ulema”sının icadı değil, 1970’li yıllarda “dövize çevrilebilir mevduat” (DÇM) olarak bilinen uygulamanın bir versiyonu olduğu da ortaya çıktı.

DOLAR VE FAİZ LOBİSİ İÇİN PİYASA DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ YAPILDI!

Yandaş medyanın çığırtkanlığını yaptığı, bankadaki döviz mevduatını bozdurup 3 aylık, 6 ayılık ya da 1 yıllık vadeli “dolara endeksli TL mevduatı”na geçiş anlamı taşıyan “yeni model”, “Türkiye’ye kurulan tuzağın bozulması” olarak propaganda ediliyor. Böylece ekonominin yeni, döviz ve faiz lobisinin baskısından kurtarıldığı bir kulvara sokulduğu iddia edilse de daha yakından bakıldığında gerçeğin pek öyle olmadığı anlaşılıyor.

Çünkü yapılan açıkça, bankadaki TL mevduatının dövize endekslenmesi, dolayısıyla bankalardaki hesapların da “dolarizasyon”un kapsamına alınmasının resmileştirilmesi, TL’nin banka sistemi içindeki alanının iyice daraltılmasıdır. Çünkü böylece iktidar, doların (dövizin) piyasada dalgalanmasından dolayı ortaya çıkan riskleri kamuya yükleyerek, yani halktan toplanan vergilerle garanti ederek hem dolar lobisi hem de faiz lobisi için piyasayı dikensiz gül bahçesine çevirmiştir!

Tıpkı daha beş gün önce, yere göğe sığdırılamayan “Türk modeli”nde “Faize karşıyız”, “Dolar lobisine fırsat vermeyeceğiz” propagandası arkasında faiz ve dolar lobilerinin milyarlarına milyarlar katılması için ellerinden gelen her şeyi yaptıkları gibi!

TÜRK MODELİ”NİN İFLAS ETTİĞİNİN İTİRAF EDİLMESİDİR

Yandaş propaganda odakları bu “en eski DÇM modeli”ni “Cumhurbaşkanının yeni bir mucizesi” olarak sunarken liberal muhalifleri, “Erdoğan’ın şapkadan tavşan çıkarması” diyerek övüyorlar.

Oysa ortada ne bir “mucize” ne de “Şapkadan tavşan çıkarma” vardır!

Tersine bugün, “dövize endeksli faizli mevduat hesabı modeli”ne geçilmesi, daha beş gün önce, “ekonomik kurtuluş savaşı”nın en etkili silahı olarak sunulan “Türk modeli”nin iflas ettiğinin itiraf edilmesidir.

Bu yüzden de gerçek, iktidarın kara propagandası ne söylerse söylesin, iktidarın günü kurtarmak için ta 1970’lerin eski, hatta en eski modeline sarılmak zorunda kaldığıdır.

Bu yüzden de pek çok iktisatçı bugün oluşan nispi “sükuneti”;

  • Uluslararası piyasaların Noel tatiline girmesi,
  • MB’nin, devlet bankalarını kullanarak “arka kapı”dan piyasayı dolara boğması gibi iki önemli nedenle açıklıyor.

Bu yüzden de bu modelin etkili olup olmadığının görülmesi için 15 Ocak’tan sonra yaşanacak gelişmelere bakmak gerektiğine dikkat çekiyorlar.

Ama bunlardan da önemlisi, TÜİK’in aralık ayı enflasyonunun yüzde 10 dolayında gerçekleşeceği, ocak ve şubat enflasyonunun da bu düzeylerde geçekleşeceği, dolayısıyla “dövize endeksli faiz”in enflasyon baskısı karşısında direnemeyip çözüleceği belirtiliyor.

Kısacası ortaya çıkan bütün belirtiler iktidarın propagandasının aksine tek adam yönetiminin bugün IMF kapısına varmadan önceki son çıkışta olduğunu gösteriyor. Bu çıkıştan da bir düzlüğe çıkamazsa, varılacak yer IMF’nin kapısıdır!

Eh, zaten IMF’nin üyesi değil miyiz ki?

‘YENİ MODEL’ AKP’Yİ ‘BASKIN SEÇİM’E HAZIR HALE GETİRİR Mİ?

Son birkaç gündür, “yeni model”in devreye sokulmasından sonra, suni teneffüsle bile olsa, piyasaların sakinleşmesini sermaye muhalefetinin savunucusu kimi çevreler “erken”, hatta “ani” ya da “baskın seçim” hazırlığı olarak görüyorlar.

Hele de asgari ücrete yüzde 50.5 zam yapılması, memur ve emeklilere “yüksek zam” yapılacağı konusundaki söylentilerle de birleştirilerek, “baskın seçim hazırlığı” iddialarına inandırıcılık kazandırmak istiyorlar.

Elbette ki ne “yeni model” ne de önümüzde asgari ücrete yapılan yüzde 50 zam ile emeklilere ve memurlara yapılacağı söylenen zamların, emekçilerin insanca yaşayacak düzeyde bir rahatlık sağlaması beklenemezdir.

Kaldı ki iktidarın ekonomik politikalarının, bugün gelinen aşamada emekçilerin taleplerin karşılayacak düzeyde olabileceğini tartışmaya açmak, emekçiler arasında beklenti yaratmaktan öte bir işe yaramaz. Ki, bu da iktidarın istediği bir şeydir.

Bu yüzden de “erken seçim”, iktidarın değil; muhalefetin istediği bir zamanda yapılmasını sağlayan bir mücadele hattına geçilmesiyle anlamlı olabilecek bir taleptir. Aksi halde, ha bire yenilemekten öteye geçmeyen, Erdoğan ve Bahçeli’yi ikna etmeye indirgenmiş bir “erken seçim” talebi, iktidarın seçim stratejisine teslim olmak anlamına gelmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa