24 Aralık 2021

Nas mı demiştiniz?

Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yama/AA

Mevcut ekonomik sistem içerisinde, bu sistemi savunanlar tarafından faiz artırımının Merkez Bankası tarafından yapılması gerektiği isteniyor ve bekleniyordu! Ama faiz artışı doğrudan Erdoğan tarafından ve bu nedenle de yan yollardan ve örtülü olarak yapıldı. Açıklamaya göre döviz kuru ile bankalardaki TL mevduat hesapları arasındaki “gelir” farkı devlet tarafından karşılanacaktı. Elbette bu farkı Erdoğan cebinden karşılamayacak.  Bu fark -örtülü faiz- hazine tarafından karşılanacak. Ama buna elbette faiz artırımı denmedi, çünkü “Nas ortadaydı” ve “Sana bana ne oluyor” denmişti. O nedenle buna “gelir farkı” dendi.

Olup biten şuydu: Ekonomi tepe üstü gidince, Nas söylemi de yere çakılmıştı. Döviz ve TL arasındaki “gelir farkının” hazineden karşılanacak olması ise, yerli ve yabancı bankalara halkın sırtından yapılan yeni bir kıyak olarak ekonomi tarihine geçti. Ama büyük sermayeye yapılan kıyaklar bununla da kalmadı, yeni vergi indirimleri de yapıldı. Böylece para sahipleri korumaya alınırken zamlar ve vergilerle yaşamı zindan edilen halk kitleleri açlığa ve yoksulluğa terkedildi. Asgari ücret dahil, sözde yapılan bazı artırımlar ise eridi, yok oldu. Yeni bir kaşıkla verip, kepçeyle alma hikayesi. Bütün bunların sonunda ekonominin dolarizasyonu tamamlanmış oldu. Artık TL de dolar muamelesi görecek. Ama işin doğası gereği dolar hakkındaki kararlar da Amerikan Merkez Bankası tarafından verilecek!

“Milli ve yerli bir ekonomi inşa etme” iddiasıyla çıkılan, “faiz sebep, enflasyon sonuç” tekerlemesiyle varılan yolun sonu, tek ölçümüz Amerikan dolarıdır durağına vardı. Bu aynı zamanda faizde üst sınır yoktur anlamına da geliyor. Politik islamın Nas’ı emperyalist kapitalist sistemin işleyiş yasaları karşısında tuzla buz oldu. Burada faiz indirimleri zaten gerçekte uygulanmıyordu itirazı yapılabilir. Doğrudur, ancak bir yalanın ve demagojinin çarpıcı bir biçimde iflas etmesi, bunun aynı zamanda dolara göbekten bağlanarak yapılması önemli. Geniş halk kitlelerinin bunu anlamayacağını varsaymak ise şaşkınlık olur.

Sermaye ve para sahipleri lehine alınan “tedbirler” ne uzayıp giden ekmek kuyruklarını ne giderek yaygınlaşan ve derinleşen açlık ve yoksulluğu ortadan kaldıracak. Bütün bunlar doların son macerasından önce de zaten derin ekonomik krizin sonuçları olarak emekçi halkı vurmuştu. Şu günlerde özünde aşırı faiz artırımı anlamına gelen son kararlarla dolar kurunun biraz aşağı düşmesiyle halkın yaşam koşulları değişmeyeceği gibi, kötüleşmeye devam edecektir. TL mevduatlarının faiz gelirlerini dolara bağlayan iktidar, işçi ve emekçilerin gerçek ücretleri söz konusu olunca “milli paramız TL’dir” demagojisine sarılıyor. Enflasyonun ve dolar kurunun yükselmesiyle, işçi ve emekçilerin ücret ve maaşlarının dolar karşısındaki erimesi sessizce geçiştiriliyor. İktidar bu durum gündeme getirildiğinde “TL’nin değerini yükselttik” demagojisine sarılıyor. Yani faiz ve zamlar dolar kuruna bağlanırken, ücret ve maaşlar değer yitirmiş, kurdan soyutlanmış TL ile hesaplanıyor.

İşçi sınıfı ve emekçi yığınlar açısından durum açık ve nettir: yaşam koşulları her geçen gün daha fazla kötüye gidiyor ve çarşı, pazardaki temel tüketim maddeleri el yakıyor. İşçi sendikalarının ve kamu emekçilerinin örgütlerinin bu durumda sessiz kalmaması gerekiyor. DİSK’in ve KESK’in çabalarına diğer işçi ve kamu emekçilerinin örgütlü olduğu konfederasyonların da katılması bir zorunluluk. Ama bu konfederasyonların yönetimlerinin geri tutumları da biliniyor. Bu durumda işçi ve emekçilerin tabandaki birliği, fabrika ve iş yerlerindeki ortak tutumları daha fazla önem kazanıyor. Krizin yükünün işçi ve emekçilerin değil, büyük sermayenin sırtına yıkılması, bugün devletin yönetim erkinde oturan, bütün bu kararları alan Erdoğan iktidarından politik olarak hesap sorulması halkın birleşik mücadelesinden geçiyor. Bugün bu mücadelenin örülmesi için dünden daha fazla çaba gösterilmesi gerekiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et