24 Aralık 2021 05:00

Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü

yangın çıkan zemin daire

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Geçen hafta yaşları 1 ila 9 arasında 7 çocuk öldü. Altısı, doğal gazı kesik evlerinde ısınmak için kullandıkları elektrikli sobalardan, bronşit hastası olan 2 yaşındaki Yunus Emre ise elektrikler kesik olduğundan oksijen alamadığı için… 

Esenyurt’taki yangın Suriyeli Fatma Hammud’un 5 çocuğuyla yaşadığı bodrum katında çıktı. Fatma kimi zaman fırında kimi zaman çorap fabrikasında çalışırken çocuklar küle dönen bodrum katındaki bu evde kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalmışlar çoğu zaman. Baba cezaevinde; uyuşturucu ve ev içi şiddet nedeniyle. Annenin ve 5 çocuğunun bir kuruş destekleri, bir gıdım devlet yardımı var mı bilmiyoruz. Muhtar anlatıyor: “Elektrik sobasını ısınmak için kullanmışlar. Soba devrilince, -yataklar da sünger zaten- kıvılcım yetiyor tutuşması için. Doğal gaz faturalarını ödeyemedikleri söyleniyor.”  Demek ki yok destekleri. Besme, Hammud, Şahin, Ahmet ve Selva artık hayatta değil. Kahroluyoruz.

Gaziosmanpaşa’daki yangında anne, evde uyuyan 3 yaşındaki ikizler ve 1 yaşındaki bebeğe göz kulak olması için avludaki akrabalara seslenip süt ve bez almak için dışarı çıkıyor. Derme çatma elektrik sobasının devrilmesiyle bir anda çıkan yangın kül ediyor evi. Öyledir hep, yoksulun canı da malı da çabuk tutuşur, ucuzdur çünkü. Baba cezaevinde. Yangından sonra üç çocuk birbirine sarılmış halde bulunuyor. Dayanmak zor bu acıya.

Diyarbakır Silvan’da bronşit hastası 2 yaşındaki Yunus Emre, elektriklerin kesilmesi nedeniyle oksijen alamadığı için fenalaşınca hastaneye kaldırıldı. Doktor ailesine soğuğun tetiklemesi sonucu kalbinin durduğunu söylemiş. Yunus Emre artık hayatta değil.

Derin Yoksulluk Ağı çocukları hayatta tutmaya muktedir olamamanın acısını gözler önüne serdiği son raporunda annelerin, bebeklere mama alamadığı için şekerli su ve pirinç lapasıyla beslediklerini aktarıyor. FOX Haber’in mikrofon uzattığı 13 yaşındaki bir kız çocuğu “Açlığımı bastırmak için yiyecekleri aklıma getirmemeye çalışıyorum, kendimi geliştiriyorum” diyor. Çocuklar hayatta kalmaya çalışıyor. Çocuklar geleceksizliğin dehşetinin farkında.

Bunların yaşandığı günlerde çınladı kulaklarımızda Hülya Avşar’ın “Gerekirse simit yenecek” sözleri… Diyor ki Avşar, “Ekonomik krizin herkese ve her kesime mutlaka yansıması oluyor. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. ‘Bu saatten sonra simit mi yiyeceğiz?’ falan diyorlar. Gerekirse yenecek ama bugünler de biraz kolay atlatılacak. Biraz bizim bu işi, insanlar olarak bireysel halletmemiz gerekir diye düşünüyorum.”

Bireysel halledilmesi gerektiğini düşünüyormuş! “Açlığımı bastırmak için yiyecekleri aklıma getirmemeye çalışıyorum, kendimi geliştiriyorum” diyen 13 yaşındaki çocuk Hülya Avşar’ın dediğini yapmış işte!

Bu utanmazlık insanı sadece sinirlendirmiyor, aynı zamanda bu utanmazlığın Hülya Avşar’a zerre kadar dokunmayacağı, bunun faturasını ödemek zorunda kalmadığı bir atmosferde yaşadığımız için büyük bir üzüntü de yaşıyor insan.

Her dönemin iktidar yardakçılığı kolay iş değil, Hülya Avşar işini iyi yapanlardan. İşini iyi yapanlardan biri de doğal gaz zamları için “Zam gelmiştir ama mini mini gelmiştir” sözleriyle hatırladığımız AKP’li Eski Vekil Hüsnüye Erdoğan. Çocukların soğuktan öldüğü, bebeklerin mamayla değil şekerli suyla beslendiği, 13 yaşındaki kız çocuğunun açlığını unutmak için su içtiği ülkede Hüsnüye Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyeliğine atandı. Yerinde bir atama!

Nas’la faizi indirip Bakara’yla açlığa inandırmaya çalışıyor, yeni açıklama ve “tedbirlerle” arkamızdan Fatiha okumaya hazırlanıyorlar.

Ve görüyoruz ki “çözüm” diye ortaya atılan her adımda ekonomik buhran daha da derinleşiyor. Erdoğan tarafından açıklanan ve gizli faiz artırımı olarak kabul edilen “Kur korumalı TL mevduatı” ile tüm risk ve bedel halkın sırtına yükleniyor.

Belli bir vade sonunda elde edilen faiz, döviz kurunun o vadedeki getirisinden az olursa, aradaki farkın hazine yani devlet tarafından, yani halktan toplanan vergilerle ödenmesi garantisi veriliyor. Uzmanlar yazdı çizdi, bankada 1 milyon liranın üzerinde parası olan kişi sayısı 300 bin, yani bir bakıma bu karar 80 milyon kişinin bu üç yüz bin kişiye çalışması anlamına geliyor. Toplum “hazine garantili hayatlar”la onlar için çalışanlar şeklinde ayrıldı. Artık bu milyonluk tefecilerin garantisi için vergi vereceğiz. Bu zenginlerin servetlerine yapılan “otomatik zam”lar nedeniyle Hazinenin yükü arttığı için, ödediğimiz dolaylı vergiler artacak. Kamu hizmetleri için gereken harcamalar iyice kesilecek. Yeni para basılacak. Enflasyon, gelir eşitsizliği, geçim derdi, bunalımımız artacak. Kamu bankalarını da kullanarak vatandaşın sırtından zengini daha da zenginleştirecek servet transferi için kolları sıvayanların saçıp savurduğu para bizim paramız…

Ve bunlar olurken geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü. Binlercesi aç.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa