Sermayedar nasıl güldürülür

Fotoğraf: AA
‘Sen maaş alıyorsun, en fazla enflasyonun altında ezilirsin ama ben tüm varlığımı kaybederim’ dediğinde Bakan Nurettin Nebati çok ayıplandı. Oysa o “Kurun dengeye oturduğu, faizin istikrara kavuştuğu bir ortamı istiyoruz” diye yakınan Ankara Ticaret Odası Başkanıyla aynı kaygıları paylaşıyordu. Zira o da bir sermayedardı. Önceliklerini belirleyen mal varlığı olduğu için, herkesin bakanıymış gibi durmaya tenezzül etmeden emekçinin kaybıyla kendininkini yarıştırmaya kalkmıştı.
Diğer sermaye örgütleri de kur hareketleri yüzünden aktüel ve muhtemel kayıplarından şikayet etmekteydi. İrili ufaklı sanayi ve ticaret odalarından, Erdoğan’ın gözdesi TOBB’den ısrarlı ve istekli, hazzetmediği TÜSİAD’dan da ürkek açıklamalar geldi.
“Ekonomi aynı anda hem yüksek faizin hem de yüksek kurun kıskacında kalmıştır. Bu olgular, yurt içinde belirsizliği artırmakta, ara mallardaki yüksek fiyat artışları kanalıyla üretimde aksamalara yol açmaktadır” diye eleştiren ASO’dan Nurettin Özdebir;
“Sanayici maliyet hesabı yapamıyor” tespitinin sahibi İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan; “Piyasalarda yaşanan çalkantı ve döviz kurlarının geldiği seviye birçok firmamızı endişelendiriyor ve olumsuz etkiliyor. Piyasaların istikrara kavuşmasını sağlayacak acil önlemler alınmasını bekliyoruz” çıkışı yapan Rıfat Hisarcıklıoğlu ve diğerleri önünü görememekten yakınmaktaydı.
Patron örgütleri arasındaki, azarlamaların gediklisi TÜSİAD bir yana bırakılırsa CB’nin en kızdığı Hisarcıklıoğlu oldu. Çünkü geçen yıl, halkın “emekçiye dua ve kolonya sermayeye destek” diye özetlediği, Erdoğan’ın açıklama sırasında Hisarcıklıoğlu’na dönüp “Neşen yerinde bakıyorum” sözleriyle de tarihe geçen ekonomik programın içeriği, pandemi nedeniyle oluşan kayıpları Hisarcıklıoğlu’nun gözlerini parlatacak kadar telafi ediyor, fazlasını da veriyordu. O zaman da 12 Eylül cuntasının teminatıyla hayata geçen ekonomik kararlar için ‘Son gülen iyi güler’ diyen çok Eski TİSK Başkanı Halit Narin yad edilmişti. Yine akla geldi. Ekonomik programların sınıfsal içeriğini işverenlerin yüzündeki gülümsemeden, gözlerindeki ışıltıdan daha iyi anlatan başka bir şey yoktur herhalde.
Her neyse, TOBB de gidişattan rahatsızdı ve kayıplar yüzünden burada örgütlü patronların yüzündeki gülümseme sönmek üzereydi. Reel enflasyonu yüzde 50’lerin üzerine çıkaran, ücretlerde hızlı erime, liranın değerinde yüzde 50’ye yakın aşınma yaratan sistem oyunlarının karşılığı, emekçi sınıflarda derin bir yoksullaşma iken; büyük sermayenin merkezileşip yoğunlaşması TÜSİAD’ın deyimiyle ekonomi bilimine uygundur zira. Dışa bağımlı ekonominin sonuçlarını daha ağır yaşayan hep daha küçüklerdir. Girdi ve ham madde fiyatlarındaki artışın, pazarın daralmasının ve kurdaki oynamanın yol açtığı belirsizliğin sonuçlarını en ağır bunlar yaşar. Bunalım halinde rekabette dezavantajlı kalırlar.
Erdoğan’ın beşli çete gibi imtiyazlı tekellere aslan payını takdim etmesi yüzünden devlet rehberli kaynaklara daha şerhli ulaşan ancak geleneksel birikimi ve uluslararası bağlantıları nedeniyle sırtı yere gelmeyen ve içlerindeki en güçlü tekelin yöneticisinin bir zamanlar Berat Albayrak’a övgüler dizdiği, ama ne yapsa yaranamayan TÜSİAD’ı bir yana bırakırsak bu sürecin etkisi zirveden eteklere doğru arttı; şiddeti en altlarda iflaslar, ağır borçlanmalar, dükkan ve tezgah kapatmalar biçiminde yaşandı.
Çin modelinden Türk ekonomi modeline (TEM) zücaciye dükkanındaki fil gibi cam ve çam devirerek yol alan ve nihayet ‘Kur korumalı TL vadeli mevduat’ diye bir şey uyduran ekonomik yönelim nihayet Bakan Nebati’yi güldürdü. Ama TRT sunucusuna ‘Gözlerime bak ne görüyorsun’ demek suretiyle de halkı da kendine güldürdü. Bu, şeyli bi’şeyli mevduat karşısında tutamadı kendini. İlerde ne olacağını düşünmeyen, kısa vadeli çıkarlarının peşinde, günü kurtarmaya bakan patron cinsinin kışkırtılmış iştahı ve bu iştahı günübirlik doyuran, pandemi fırsatıyla iki ekonomik model açıklayan, yetmedi modelden modele geçen iktidar yüzünden bu hallere geldi memleket ama ne önemi var!
“Sen sadece enflasyona ezilirsin, ben her şeyimi kaybederim” diye mal varlığını gözüne soktuğu emekçinin hazinede biriken vergilerinin, kur oynamalarına karşı sermaye sınıfının garantisi haline gelmesi sadece Nebati’nin gözlerini ışıtmıyor. Çünkü bu kur korumalı TL mevduatı, iktisatçıların hesaplamalarına göre memleketin en zengin 300 küsur bininin durumunu iyileştiriyor. Geriye kalan nüfus ise kur farklılaşması yüzünden zordaki patronların kaybını telafi için çalışıyor. Hem de hep beraber asgari ücretten.
Emekçilerin bütün birikimini kendi sınıfına fon yapan bir iktidarın atanmışı, yeni bir kur krizinde elden çıkarılacak ilk safra muamelesi gördüğünde geri döneceği, kurtarılmış bir mal varlığı onu bekliyor olur. Bakan hiçbir şey kaybetmez. Çünkü her yoksulun birinci vazifesi ve anayasal görevi onu ve sermayeyi kurtarmaktır!
Evrensel'i Takip Et