25 Aralık 2021 04:22

Kur korumalı mevduat hamlesi

Dolar ve avro banknotları

Fotoğraf: FilipFilipovic/Pixabay

Paylaş

Ekonomide oldukça hareketli bir haftayı geride bıraktık. Türk lirası kripto para camiasını dahi hayrete düşürecek sert bir dalgalanma gerçekleştirirken, devreye konulan yeni planın detayları halen kafa karıştırıyor.

Hükümet son dönemde çok daha keskin manevralarla yol almaya başladı. Önce kur istikrarı adına rezervler eritildi, sonra MB kur hedefinin olmadığını açıkladı. Türk lirası bayır aşağı yol alırken bir anda fiyat rekabetine dayalı ihracata dönük büyüme modeline geçtiğimiz açıklandı. Bu açıklama sonrası kurdaki yükselişin daha büyük bir planın parçası olduğu yönündeki görüşler ağırlık kazandı. Öğrencilerin dahi haftalık harçlığını üç gün sonra bozar ikiye katlarım niyetiyle dolara yatırdığı bir noktada bu kez yeni bir tedbir paketi önümüze geldi. Haftalardır her konuşmasında TL’nin tepesine vuran Erdoğan’ın TL cinsi mevduatlara kur garantisi verileceği açıklamasıyla birlikte kurda sert bir gerileme yaşandı.

Peki açıklamanın ardından kur nasıl geriledi? Öncelikle döviz kuru kasım ayındaki faiz indiriminin ardından 12 seviyesine ulaştığında bir sonraki toplantıda gelecek faiz indirimini önemli ölçüde fiyatlamıştı. Erdoğan’ın bir büyük plan (Çin tipi büyüme modeli) dahilinde TL’yi bilinçli olarak değersizleştirme çabası içinde olduğu, MB’nin TL’nin arkasından çekildiği izlenimi döviz kurunda sert bir spekülatif yükselişe yol açtı. Küresel likidite koşulları başta olmak üzere ekonomik konjonktür TL’de yüzde 50’yi aşan böylesi büyük bir değer kaybını gerektirir bir görünüm taşımıyordu. Erdoğan’dan mevcut algıyı kıracak bir hamle geldiği takdirde kur gerileyecekti. Öyle de oldu. Elbette burada MB’nin arka kapıdan yaptığı rezerv satışları da önemli rol oynadı.

Kısacası hükümet önce spekülatif atağı tetikleyerek kurun dalga boyunu uzattı, sonrasında da aşağı çekerek başarı algısı yarattı. Oysa eylül ayından beri TL’de yüzde 30 dolayında bir değer kaybı yaşandığı gerçeği değişmiyor.

Öte yandan, iktidar durumu farklı şekilde çerçevelendirmeye çalışsa da bu uygulama dolaylı bir faiz artışı anlamına geliyor. Kararın ardından bankaların normal TL mevduat faizleri de belirgin bir şekilde yükseldi. Dolayısıyla kurdaki gerileme bir kez daha iktidarın faiz inadından geri adım atmasıyla gerçekleşti. En önemlisi ise yaratılan yeni mevduat ürünlerindeki kur riski hazinenin üstüne yıkılarak, ortaya çıkabilecek zarar toplumsallaştırıldı.

Bu kararın muhtemel sonuçlarına gelirsek. Öncelikle önümüzde zorlu bir 2022 yılı var. Fed’in yılın ilk yarısında tahvil alımı programını sonlandırarak faizleri artırmaya başlaması bekleniyor. Bu durum gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerindeki faiz baskısını arttıracak. Döviz kurunun sert yükselişi halinde hazinenin karşılaşacağı yük hem kamu borcunu tırmandıracak, hem de enflasyonu hızlandıracak. Kısa vadede soluklanmak adına uzun vadede karşılaştığımız sorunlar sarmalı derinleşecek. Para politikasıyla aşılması çok daha zor engellerle karşılaşacağız.

Erdoğan’ın yıl içerisinde faiz inadının nüksetiği ve Naci Ağbal’ın görevden alındığı mart ayında kredi faizleri 500 baz puanlık faiz politika faizi indiriminin ardından geldiğimiz seviyenin altındaydı. Aynı tarihte 5 yıllık devlet tahvilinin faizi ise yüzde 14.5 seviyesinde seyrediyordu. Bugün yüzde 25’e geldi. Dolayısıyla ne vatandaşın, ne de kamunun karşılaştığı faiz yükü gerilemedi aksine özellikle kamunun borçlanma maliyeti çok sert tırmandı.

Oysa, MB’nin bankaları fonladığı politika faizi arttırılarak kurda sert bir gerileme ve istikrar sağlanabilirdi. Bu tercih tahvil faizlerini düşürerek hazinenin borçlanma maliyetini de aşağı çekerdi. Ancak bu yol tercih edilmedi. Kur riski halkın sırtına yüklenerek uzun vadede çok daha büyük riskler içeren bir tercihe yönelindi. Önümüzdeki yılın ilk yarısından itibaren artan küresel riskler ile birlikte atılan bu adımı çok daha sık sorgulayacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa