26 Aralık 2021 03:15

Sinema ve Faşizm (3)

Kazablanka filminden bir sahne

PAZAR
Paylaş

Sinemanın ideolojik olarak kullanıldığı diğer bir ülke de Almanya’ydı. Dönemin Almanya Devlet Başkanı Adolf Hitler ve Propaganda Bakanı Dr. Joseph Goebbels sinemanın gücünün, toplum üzerindeki etkisinin farkındalardı. Nazilerin Almanya’da iktidarda olduğu 1933-1945 yılları arasında çekilen 1000’in üzerinde filmin önemli bir kısmını propaganda filmleri oluşturur. Naziler Alman sineması üzerinde geniş bir denetim ve sansür uygulamasına girişirler.

Naziler döneminde çekilen filmlerde, Yahudilik, Amerikan emperyalizmi, Fransız ve İngiliz sömürgeciliği ve tabii ki Nazilerin ideolojik olarak baş düşmanı olan komünizme ağır eleştiriler, karalamalar yer alır. Naziler, düşman olarak gördükleri Sovyetlere karşı, komünizm ideolojisini eleştiren antikomünist filmlere ağırlık verirler.

İkinci Dünya Savaşı’nın yoğunlaştığı dönemlerde Naziler, sinemadaki etkilerini daha da arttırırlar. Naziler Almanya’da ve işgal ettikleri yerlerde sinemadan etkin bir biçimde yararlanarak, ideolojilerini yansıtırlar, propagandalarını yaparlar. Çekilen filmlerde Nazizm ideolojisi yüceltilirken, başta komünizm ideolojisi olmak üzere diğer ideolojik yapılanmalar eleştirilir, karalanır. Ayrıca Nazi sinemasında, Alman ırkını konu alan, yücelten filmler de yaptırılır. Nazizm ideolojisinin temellendirildiği “üstün ırk” kavramı sinemada Nazi yönetiminin arzu ettiği yönde kitlelere sunulur.

Nazizm ideolojisi, Naziler en ağır eleştiriyi, baş düşmanı olarak gördüğü komünizm ideolojinin merkezinde olan Sovyet Birliği ve Sovyetler’de doğan ‘Devrim Sineması’na yöneltir. Sovyet sinemasında da Nazizm ideolojisi eleştirilirken sıklıkla holokost (soykırım) temasını ele alan filmlerin ön plana çıktığını görürüz.

Sinemanın kitleleri etkileyen, yönlendiren gücünden sadece Sovyetler Birliği’nde oluşan Devrim Sineması kuşağı ve Nazi Almanya’sında sinemayı Nazizm adına kullanan Hitler iktidarı yararlanmaz. Faşist İtalya da sinemanın etkileyici gücünden yararlanmayı seçer. Faşist diktatör Benito Mussolini, sinemanın silahtan daha güçlü olduğuna inanıyordur. İtalyanların sinemadan en büyük beklentilerinden biri de faşizm ideolojisinin geniş kitlelere yayılmasını sağlamasıdır. Bu amaçla, İtalya 1934’den itibaren faşizm ideolojisinin yayılması için, sinemayı etkin bir şekilde kullanmaya başlar. Faşizm ideolojisi, İtalya’da sinema üzerindeki zorbalığını, baskısını günden güne arttırarak, sinemanın kendi istedikleri yönde şekillenmesini sağlar. Bu süreçte faşist sinema özellikle ulusal kahramanlık teması üzerine odaklanır. Faşizm böylelikle, Roma İmparatorluğu dönemindeki İtalya’nın gösteriş ve ihtişamını sinema yoluyla etkili bir biçimde yansıtarak, kitlelerin geçmişlerinden ders almalarını, Faşist İtalya’nın idealleri için çalışmalarını hedefler. (Burada şu notu düşebiliriz; iktidarın elindeki TRT’nin neredeyse tüm “Türk tarihi”ni dizileştirmesini anımsayalım.)

Faşizm ve sinema dendiğinde ilk akla gelen film, “İradenin Zaferi” (Triumph des Willens, 1934) ve Filmin Yönetmeni Leni Riefenstahl olur.

“İradenin Zaferi” doğrudan faşizme, Nazizme hizmet eden bir propaganda filmidir. Film 1934 yılında, doğrudan doğruya Hitler tarafından, Nürnberg’deki Nazi Partisi kongresi için verilen sipariş üzerine çekilir. İradenin Zaferi filmi için, “İçerik ve biçim olarak, bir filmin nasıl olmaması gerektiği hakkında bir başyapıttır” denir. Filmde Nazizmin dünyada ve Almanya’da kendini övücü, yüceltici mitleştirilmiş görüntüler, kitlelerin arzularına hitap edecek, onları etkileyip yönlendirecek bir görsellikle sunulur. Bu mitleştirmeleri bizde de hayatın içinde ve yapılan tanıtımlarda, propaganda filmlerinde görebiliyoruz. Örneğin Erdoğan’ın açılışlarda kurdele kesmek için kullandığı makasların sergilenmesi ve bunun video sunumlarda, haberlerde kullanılması.

“Açılış çekimi Hitler’i Nürnberg’e ve oradan dünyaya ‘vahiy’ getiren, bulutların içinden geçerek cennetten inen bir elçi olarak sunar; film (a) Hitler’in Tanrının Nazi Partisinin doğuşuna ve zaferine önceden karar verdiğini ilan etmesiyle ve (b) ‘Hitler Almanya’dır ve Almanya Hitler’dir’ ifadesiyle zirveye çıkar.”

Hitler’in ve Mussolini’nin sinemaya özel bir önem vermesi, maddi-manevi olanaklarla destek vererek ulusal sinemalarının gelişmesine önayak olmaları rastlantı ya da sanatseverlikten değildir sonuçta.

“Faşist ideolojilerini halkın arasında yaygınlaştırmak ve sosyal olaylar karşısında halkın nabzını tutmak üzere propaganda filmleri yaptırmaları ve sinema üzerinde ideolojik baskı kurmuş olmaları da yine aynı basit amaca dayanmaktadır; Alkış sesleri arasında gerçekleştirecekleri katliamlar için ülkelerini büyük sinema salonlarına çevirmek.”

Gerçeğin örtbas edilmesine tahammülü olmayan sinemacılar, faşist dönem filmlerinin yarattığı etkiyi kırmak üzere sokağa çıkar. İtalyan sinemacılar, İtalyan Yeni Gerçekçiliğine de soluk veren, sinemanın modern gerçeklik arayışının öncüllerini oluşturur.

SİNEMADA FAŞİZM VE ANTİFAŞİZM TEMALI FİLMLER

Sovyet devrim sinemasında olduğu gibi diğer ülke sinemalarında da Nazi Almanya’sı ve faşist Mussolini İtalya’sında yaşanan dönemin, faşizmin, Nazizmin ağır eleştiriler aldığını da görürüz. Birçok ülke sinemasında (Türkiye dahil) faşizmi eleştiren, antifaşist çok sayıda film yapılmıştır.

Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sırasında çekilen, 1942 ABD yapımı Kazablanka (Casablanca) filminde hem Nazizm hem de Faşizm ideolojileri ağır şekilde eleştirilir ve film savaştan sonra da dünyada büyük ses getirir.

Not: Haftaya dünya sinemasından ve Türkiye’den faşizm temalı filmlerden örneklerle tamamlayacağız yazımızı…

(*) Sinema ve Faşizm başlıklı dizi yazılarda yer alan alıntılar ve yararlandığım kaynaklar haftaya yazıların bitiminde yer alacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa