İBB'ye 'terör' soruşturmasındaki skandallar
İstanbul Büyükşehir Belediyesi | Fotoğraf: Darwinek/Wikimedia Commons (CC BY-SA 3.0)
İktidar önce propaganda ile kamuoyu oluşturmaya çalıştı, sonra soruşturma başlattı. Soruşturma konusu; İBB’nin “terör örgütleri ile iltisaklı kimseleri” işe almasıydı. Binlerce “terörle iltisaklı kişi” işe alınmıştı. Gerçi sonra rakamı biraz düşürdüler ama…
İktidarın bu iddiası ya da iftirası sonrası tabii fişleme tartışmaları başladı. İktidar muhalif olan herkesi fişliyor muydu? Kimin “terörist örgütlerle iltisaklı” olduğunu nereden biliyordu? Suçlanan kişiler işe alınırken, hepsi adli sicil kaydını vererek işe girmişti. Adli sicil kaydı olmayan, haklarında bir soruşturma olmayan kişilerin “terör örgütü ile iltisaklı” olduğunu iktidar nereden biliyordu? Biliniyor, faşizan bir uygulama olarak on yıllardır Türkiye’de muhalifler fişlenir. Bunlar potansiyel suçlu kabul edilir. Sosyalistler, Aleviler, Kürtler, azınlıklar (yirmi yıl öncesine kadar tarikatlar) devlet için tehlikelidir ve istihbarat teşkilatları tarafından fişlenir ve izlenir.
İktidar İBB’de fişlediği insanların işe alındığını mı tespit etti? Peki, kimlerin işe alındığını nereden biliyor? SGK’den İBB’de işe alınanların listesini mi istedi? SGK böyle bir listeyi AKP’ye verdi mi?
Demokrasi, hukuk açısından ele alındığında skandal üstüne skandal söz konusu.
Hukuksuzluk ve fişleme eleştirileri başlayınca; her zamanki “kurnazlıkları!”na başvurdular. Neymiş? İhbar varmış. 12 Mart’tan bu yana “muhbir vatandaş” hikayesinden vazgeçmediler. Muhbir vatandaş işe alınan altı yüz küsur kişiyi nasıl tanıyor ve siyasi niteliklerini nasıl biliyorsa…
Neyse. “Terör örgütü ile iltisaklı”ları nasıl saptadıklarını bir tarafa bırakalım. Bir de işin şu tarafı var. “iltisaklıları” saptamakta mahir bu vatandaşlar FETÖ ile iltisaklı AKP’lileri nasıl saptayamıyor? Üstelik her birinin her gün fotoğrafları ve başka ilişkileri medyada, sosyal medyada çarşaf çarşaf yayımlanırken.
Bu saçmalıklara kimse inanmıyordur her halde?
Ekonomik kriz, açlık, yoksulluk, yolsuzluk, hırsızlık, sömürü ve baskının boyutları böylesine artmışken gündem değiştirme; yandaşına propaganda süjesi verme girişiminden başka bir şey değil.
Bir de işin demokrasi ile ilgili yönü var. İçişleri Bakanlığının belediyeler üzerinde “Demokles’in Kılıcı” gibi sallanması…
İçişleri Bakanı istediği belediye hakkında soruşturma açıyor, istemediği hakkında açmıyor. AKP’li ve MHP’li belediyeler ne kadar suç işlese, haklarında dosyalar olsa dahi hiçbiri hakkında soruşturma açma, dosyaları savcılığa gönderme yok. Ankara ve İstanbul Belediyeleri AKP’li eski yönetimlerin onlarca yolsuzluk dosyasını İçişleri Bakanlığına verdi. Hiçbiri daha savcılığa gönderilmedi. Bekletiliyor. Ama CHP ve HDP’li belediyeler hakkında “muhbir vatandaşların” ihbarına dayanarak onlarca soruşturma açıldı Bakanlık tarafından. HDP’li belediyelere kayyumlar atandı. Kayyumlar ise o belediyelerin çalışmalarını adeta sabote etti. Milyarlarca dolarlık borçlara soktu. Yolsuzluk ve israf iddiaları ayyuka çıktı kayyum belediyelerinde.
Halkın seçtiği bir belediye yönetimini, yerel meclisleri yürütme (İçişleri Bakanlığı) neden denetler? Böyle demokrasi olur mu? Olmaz elbette. Biz de hiçbir zaman demokrasi diye bir şey olmadı zaten. Yönetimleri halk seçiyormuş gibi gösterdiler ama her şeyi (gerçek devlet) bir azınlık belirledi.
Bugün “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” konusunda anlaşmış ve bunu nasıl gerçekleştireceklerini açıklamaya hazırlanan altı muhalif parti belki bu konuda da bir açıklama yapar. Memurların yargılanması usulü, İçişleri Bakanlığının belediyeler üzerindeki vesayeti, yerel yönetimlerin merkezi yönetim vesayeti altında iş göremez durumları vb. hakkında da üç beş cümle söylerler.
Eğitim, sağlık, yerel güvenlik, trafik vb. hizmetlerin yerel yönetimler yerine merkezden yönetildiği yerde demokrasiden söz edilebilir mi? Halka en yakın, halkın katılımının en çok mümkün olduğu yerel yönetimlere verilen her inisiyatif ve yönetme yetkisini bölücülük olarak anlayan bir demokrasi olabilir mi?
- Hak hukuk talebinden rahatsız olmak 21 Ocak 2025 06:40
- Sıra CHP'de 14 Ocak 2025 04:44
- Metin Göktepe ve Metin Göktepe gazeteciliği hep yaşayacak 08 Ocak 2025 04:32
- Umut var mı? 07 Ocak 2025 04:40
- Algı yaratmak mı, bilgilendirmek mi? 31 Aralık 2024 06:40
- Çetin günlere hazırlanmak gerek 24 Aralık 2024 04:41
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59