Zamanın mahiyeti eleştirellik ve konvensiyonalizm: Çelişiklik ve düşmanlık farklı şeyler
Bir yılın daha sonuna geldik. Bugün 31 Aralık. Güneşe ayarlı miladi takvime göre 2021 senesinin son günü. Miladi, Rumi, Hicri, Çin işi arayış da takvim de çok ama çok karıştırmadan yıla ve sona geri dönelim.
Yakın geçmiş Anadolu veya nüfusu Müslüman yoğunluklu ülkelerin çoğu için, Afganistanlaşmanın öne çıktığı, çok zor yıllar oldu. Önümüzdeki yıllar da henüz büyük bir umut vadetmiyor. Uzaktan izleyebildiğim kadarıyla Trump ABD’si, İsrail, Myanmar, Avrupa’daki tüm öncelikli karışımı din ve milliyetçilik harmanlı akımlar, Polonya ve Macaristan gibi ülkeler de aynı zorlu süreçlerden geçiyor. Hristiyan Avrupalı veya Avrupalı Hristiyan, Hindu Hindistanlı veya Hindistanlı Hindu, Ortodoks Rus veya Rus Ortodoks için de, daha somut olarak en çok da Afganistan için, kimlik kurgusu din ve milliyetçilik üzerinden kurgulanıyorsa bunun bir karakteri çıktısı oluyor. Her farklı eğilimin harmanlandığı farklı bir mahiyeti oluyor. Benzer çıktılar veren mahiyetlerin bazı ortak mahiyetleri de oluyor.
ELEŞTİREL BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN ÇELİŞİĞİ KONVENSİYONALİST OTORİTER EĞİLİMDİR AMA TERSİ GEÇERLİ DEĞİLDİR
Eleştirel bilimsel düşüncenin karşıtı konvensiyonalist otoriter boyun eğmedir. Ama bu yargı refleksif bir yargı veya önerme değildir yani konvensiyonalist otoriter eğilimin karşıtı eleştirel bilimsel düşünce değildir.
Yani her bir karakter veya eğilim bazı parantezler içerebilir ama her parantez aynı tarz bir ötekileştirme değil. “Beyaz Türklük” ile “Türk-İslamcılık”, birincisinin “çelişiği” ikincisi olan ama ikincisinin birincisinin çelişiği değil “düşmanı” olduğu bir durumdur. “Beyaz Türklük” “Türk-İslamcı” karakteri düşmanlaştırmamaktadır, genel olarak “geride” saymaktadır, onların da “beyazlaşmasını” arzulamaktadır ama ikinci karakter birincisini daha çok önünde yok edilmesi gereken engel veya “düşman” olarak görmektedir.
Birinci durumda yani karşıtlık durumunda çelişiğinin var olma imkanı bulunmaktadır ama ikincisi hakim olduğunda birincisine yaşam hakkı tanımamaktadır. Dahası ikincisinin kimlik kurgusu daha çok “düşmanlık” üzerine kurulmaktadır ve sadece eleştirel olanı değil kendisi dışında ne varsa hemen hepsini “tehdit/düşman” saymaktadır, ancak tümünü kendisine benzetirse, tümü birden biat etmenin ötesinde aynı akaitte olursa, totaliterleştiğinde huzur bulacağı sanısındadır. Totaliterleşme imkanı bulursa daha da sapkın hale gelmekte, yok ettiği veya kendisine benzettiği düşmanın yerine yeni bir düşman yaratmak zorunda kalmakta, mezhep veya kardeş savaşları daha da şiddetlenmekte, düşmanlık girdabından çıkamamaktadır.
Zorluğun anlaşılması için problemi açımlayalım. “Eleştirel bilimsel düşüncenin karşıtı konvensiyonalist otoriter eğilimdir” yargısının alacağı doğruluk değeri G yani gerçekliktir. Eleştirel bilimsel düşünce özerk bir görü ve özgürleşmeyi garanti etmekte iken konvensiyonalist otoriter eğilim tinin özgürleşmemiş halidir, kulluk halidir.
Ama diğer yargı aynı anlama gelmemektedir. Şöyle ki, “Otoriter konvensiyonalist eğilimin karşıtı eleştirel bilimsel düşüncedir” yargı veya önermesi G değildir yani otoriter konvensiyonalist olan için eleştirel olan karşıtlık veya çelişikten daha başka bir şeydir. Belki şöyle söylenebilir: “Otoriter konvensiyonalist eğilimin DÜŞMANI eleştirel bilimsel düşüncedir.”
ANLAMI İLE DUYUMU FARKLI OLAN NASIL BİR SİSTEM VEYA KARAKTER OLUŞTURUYOR ACABA?
Çelişiklik, karşıtlık veya düşmanlık bir yana bırakılarak konvensiyonalist karakter için soru sürdürülebilir: Gönderimi (somut anlamı) nema, çıkar, iktidar olan; duyumu (meşruluğu) milliyet, din, iman, öbür dünya olan durum nasıl bir realite, daha ötesinde nasıl bir kişilik veya karakter oluşturuyor acaba?
Din milliyetçilik veya değerler söylemi ile piyasacılık arasındaki karışımı, benim “MÜTAŞERİK (müteahhit, taşeron, tarikatçı, şeriatçı şeriği veya bloku diye adlandırdığım neomuhafazakar otoriter kapitalist karışımı) ekonomi politik açıdan yorumlamaya çalışabiliriz ama daha zorlu bir görev var: Sadece ekonomi politik değil zümre ve sınıflaşmalarla yakından ilgili olan kişilik ve karakter analizlerine de ihtiyaç var.
KARAKTERLER, DİJİTALLEŞME VE KAPİTALİZM BAĞI
Gerek diğer ülkelerde gerekse Türkiye’de böyle bir karakter ABD’nin ve daha genel olarak Roma’nın, Batı sermayesinin, küresel sermayenin gözünde nasıl bir rolde gözüküyor acaba, Rusya-Karadeniz-Baltık-Balkan-Ortadoğu ve genel olarak dünya politikalarında bu karaktere nasıl bir görev biçiliyor acaba?
Geçen yıl büyük oranda belirleyici olduğu gibi 2022’de de hem dünyanın hem de Türkiye’nin durumu bu karakterlerle ve politikalarla yakından ilgili olacak.
Yeni yılda da kapitalizm içinde dijitalleşmenin, teknoloji şirketlerinin payı artarken, iş öğretim dijitalleşirken, “evde” öğretim ve “evde” çalışma yaygınlaştırılırken, sanal iletişimin kontrolü, veri madenciliği, BigData daha fazla propaganda aracına dönüştürülecek.
Duyumu din ve dijitalleşme, anlamı nepotizm ve nema olan ekonomi politik sistem ve dahası karakter nasıl bir dünya oluşturuyor acaba?
Yeni yılda insan ve çevre odaklı eleştirel düşünce ile otoriter dinci-muhafazakar kapitalizm arasındaki mücadele çok daha sertleşecek gibi gözüküyor.
Dijitalleşme veya genel olarak yeni teknolojiler daha çok hangisinin işine gelecek diye sorulursa her yeni teknoloji öncelikle egemen grubun işine yarıyor ama teknoloji sonuçta araç olma özelliğinde bulunuyor, amacın kendisini oluşturmuyor, araçları öznesi kendi amaçları için kullanıyor.
Evrensel'i Takip Et