31 Aralık 2021 04:07

Batı'nın komünizm fobisi, Rusya'nın Batı korkusu

Vladimir Putin ve Joe Biden

Vladimir Putin, Joe Biden | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Dünya 2022’ye uluslararası ilişkilerin sertleştiği, emperyalist rekabetin kızıştığı bir momentte giriyor. Denilebilir ki; 2021, ABD’deki başkan değişiminin de etkisiyle, NATO şemsiyesi altındaki Batı ittifakının yeniden pekiştiği, Rusya ve Çin’in ise daha belirgin şekilde “düşman” kategorisine konulduğu bir yıl oldu.

Batı ile Rusya ve Çin arasında sertleşen rekabetin 2022’de pek çok yeni gelişmeye sahne olacağı bugünden görülebiliyor. Özellikle Ukrayna ve Karadeniz üzerinden Rusya’ya yönelik atılan adımlar, savaşın ön hazırlıkları açısından bazı aşamaların tamamlandığını gösteriyor. Patlamaya hazır bu sıkışma, sıcak çatışmaya dönüşmesi için, daha sık provokasyonların yapılacağı bir evreye doğru ilerliyor. Putin ve Biden’ın 10 Ocak’ta Cenevre’de yapacağı Ukrayna zirvesinde her açıdan önemli. Geri adım, uzlaşma son seçenek olarak masada.

Rusya, Batı cephesinden başına gelebileceklerin korkusu ve endişesiyle hem sınırda hem de ülke içinde bir süredir bir dizi hazırlıklar yapıyor. Ukrayna sınırına yapılan askeri yığınak ve tatbikatlar, Türkiye ve Çin ile geliştirilmek istenen ilişkiler bunun dışarıdaki boyutları.

İçeride ise Batı yanlılarına karşı önceki döneme göre sert adımlar atmaya başladı. Daha önce Batı yanlısı sağcı Rus muhalefetinin en önemli aktörü Alexey Navalni zehirlenmişti. Navalni, Almanya’dan döndükten sonra tutuklanarak hapse atıldı.

Salı günü ise antikomünist Memorial adlı örgüt Rusya Yüksek Mahkemesi tarafından yasaklandı. Mahkeme kararına Almanya ve Fransa’nın başını çektiği birçok ülke üst düzeyde tepki gösterdi. Gorbaçov’un Prestroyka ve Glasnost döneminde kurulan Memorial, asıl olarak Stalin dönemini kendisine görev edinmiş. Dönemin özellikleri ve Hitler faşizminin Sovyet halklarına yaptıklarını bir yana bırakarak “komünizmin suçları”na odaklanmış.

SSCB tarihine, Stalin dönemine elbette eleştirel yaklaşılabilir, neler olup olmadığı araştırılabilir. Bugüne kadar pek çok araştırma yapıldı, halen de yapılıyor. Ancak, araştırma tarihsel gerçekler bir yana bırakıldığında amacından uzaklaşıp kolayca faşizm savunuculuğuna dönüşebiliyor. Bugüne kadar pek çok burjuva tarihçi bile Stalin dönemi ile Hitler dönemini kıyaslamanın büyük bir hata olacağına işaret etti ve böylesi bir kıyaslamanın Hitler faşizmini aklamayla yol açabileceğini vurguladı.

Memorial ve ona bağlı örgütlerin geldiği nokta tam da bu oldu. Nitekim, Yüksek Mahkemenin kapatma gerekçelerinin başında “Terör ve aşırı sağcı örgütleri haklı gösterme” ve “Ajanlık yapma” geliyor. Örgüt, beş yıldır “ajanlık yapan örgütler listesinde” yer alıyordu.

Savcılığın yasaklama için hazırladığı iddianamede Memorial’ın faaliyetleri için şu değerlendirme yapılıyor: “Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanya’sını yenilgiye uğrattığı Büyük Vatan Savaşı’yla ilgili gerçekleri çarpıtma ve SSCB hakkında ‘terör devleti’ imaj yaratma. Bunlar yapılırken somut deliller ortaya konmuyor.” (tr.sputniknews.com)

Moskova’dan Neues Deutschland için yazan Ute Winmann’ın bildirdiğine göre, “Memorial tarafından hazırlanan 3 milyonluk Stalin terörü kurbanları listesinde üç Nazi iş birlikçisi de vardı. Birkaç ay önce, gelen eleştiriler üzerine listeden çıkarıldılar.” (nd-online.de)

Yasak kararından sonra Avrupa’dan Rusya ve Putin’e yöneltilen eleştirilerin başında “Devletin kendisine göre tarih yazmaya kalktığı” geliyor. İki gün önce SSCB’nin resmi yıkılışının 30. yılını kutlayanlarda yasak kararı adeta şok etkisi yarattı.

Hiç şüphesiz; Rusya’nın Batı yanlısı milliyetçi-faşist kişi ve kurumlara yönelik izlediği politikadaki sertleşmenin Batı’nın kuşatma hamleleriyle doğrudan bağlantılı. Abluka daraldıkça içeride yönetimi ele geçirmek isteyen Batı yanlılarının güçlenmeye başlayacağının farkında olan rejim, şimdiden “arka cepheyi” sağlama almanın çabası içerisinde. Bunu elbette sadece Batı yanlısı ajanlar ve faşistlere karşı değil, komünistler ve diğer muhalif güçlere karşı da yapacaktır.

Memorial’ın yasaklanması konusunda demokrasi ve insan haklarından söz eden AB ülkeleri ve aydınları ise tam bir ikiyüzlülük örneği sergiliyorlar. Birçok Doğu Avrupa ülkesinde komünizm sembolleri yasaklanırken sevinenler, şimdi bir derneğin kapatılmasına üzülüyorlar. Hem de aralarında dağlar kadar fark olduğu halde. Çünkü bir tarafta dünyanın dört bir yanında milyonların kendisini tanımladığı bir dünya görüşü, diğer tarafta ise küçük bir dernek var.

Yine Avrupa Parlamentosu, iki yıl önce Nazizm ile komünizmi aynılaştıran bir karar almış, gerçekler çarpıtılarak dış politika önceliklerine göre bir tarih yazımına girmişti. Kararda komünizm Nazizmin ideolojik ikizi, SSCB 2. Dünya Savaşı’nı başlatmak konusunda Almanya kadar suçlu gösteriliyor.

Tam da bu nedenle Rusya’nın Memorial’ı yasaklaması AB’nin tanımlamasının yanında hafif kalıyor. Gelişmeler, kapitalist-emperyalist dünyada, yıkılsa bile SSCB ve komünizm hayaletinin dolaşmaya devam ettiğini gösteriyor.

Emperyalistler ve sınıflar arasında çelişkiler derinleştikçe gerçek kurtuluşun nerede olduğu elbette halklar ve işçi sınıfı tarafından daha net görülecektir.

Bu umutla bütün Evrensel okurlarının yeni yılı kutlu olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa