Suriyeli ya da Kürt; saldırıların hedefi farklı ama nedeni aynı!
Fotoğraf: Evrensel
Yılın son günlerinde ardı sıra yaşanan ve ilk bakışta birbirinden bağımsızmış gibi görünen olaylar, karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi bir kez daha gösterdi.
26 Kasım’da İzmir Güzelbahçe’deki bir taş atölyesinde çalışan 3 Suriyeli işçi, kaldıkları odada uyurken yakılarak katledildi. Bir aydan fazla bir süre saklanan bu katliam, Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin açıklaması sonrasında ortaya çıktı. Yakalanan zanlının ifadesi, saldırıdan önce bir arkadaşına “Orası yanacak, o Suriyeliler orada ölecek” dediğini ve katliamın planlanarak gerçekleştirildiğini ortaya koyuyordu.
Bu katliamdan yaklaşık bir ay sonra yine İzmir’de Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Suriyeli bir kuyumcuyu nasıl aşağılayıp hedef gösterdiğini izledik. MHP tedrisatından geçmiş ırkçı-faşistlerden biri olan Özdağ, videoda T.C. vatandaşlığına da geçen Suriyeliye “Neden ülkene dönmüyorsun? Ne zaman Türkiye’ye geldin? Vergi belgeni uzatır mısın? Vatandaşlık kartını gösterir misin?” gibi sorular soruyor.
Burada Özdağ’ın Suriyeliyi hedef göstermesinden de tehlikeli olan, Suriyeliyi kendi işyerinde böyle sorgulamayı kendine hak görmesiydi. Çünkü yapılan bütün ırkçı saldırıların ortak paydasında, saldırıları gerçekleştirenlerin “vatanın sahibi” ya da Türklerin koruyucusu” gibi davranmaları ve bu saldırılara hedef olanlardan (Suriyeli, Kürt, Afgan fark etmiyor) hesap sormayı kendilerine hak görmeleri bulunuyor.
Yine yaratılan siyasal ortamın bir sonucu olarak 17 Haziran’da HDP İzmir il binasına yapılan saldırıda Deniz Poyraz’ın katledilmesiyle ilgili davanın ilk duruşmasının hemen öncesinde HDP’ye yönelik yeni bir saldırı haberi geldi. HDP Bahçelievler ilçe binasına üzerinde silah ve bıçak bulunan bir kişi tarafından yapılan saldırıda iki parti üyesi yaralandı.
Deniz Poyraz’ı katlettiği saldırıdan önce uzun süre HDP İzmir il binasını gözetleyen saldırgan Onur Gencer, bu saldırıyı “PKK’ye kin beslediği için” gerçekleştirdiğini söylemişti.
Peki, PKK’ye kin besleyen biri neden HDP’ye saldırıyordu?
Bu sorunun yanıtını biliyoruz.
Çünkü bugünkü iktidarın başı Erdoğan ve siyasi ortağı Bahçeli, Mecliste demokratik siyaset yapmaya çalışan HDP’yi her fırsatta “terörizm” ile suçluyor ve dahası burjuva muhalefeti de “terörle iş birliği” üzerinden sıkıştırmaya çalışarak kendi iktidarını devam ettirmek istiyor.
Kürt sorunu ‘terör’ parantezine alınınca bu sorunun demokratik çözümünü savunan ve bu amaçla HDP’ye oy veren milyonlar da saldırının hedefi haline geliyor.
HDP’yi “İtlafı gereken siyasi haşere sürüsü” ilan eden siyasiler, Gencer gibi bu siyasi iklim içinde yetişmiş/yetiştirilmiş ırkçı faşistleri de ‘göreve’ çağırıyorlardı.
MHP lideri Bahçeli’nin, Deniz Poyraz’ın katledilmesinden sonra bile katili değil; “Öldürülen Deniz Poyraz’ın kim olduğunu ben size söyleyeyim, PKK’nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçidir” diyerek Poyraz’ı hedef göstermeye devam etmesi, bu saldırıları gerçekleştirenlerin hangi siyasi iklimden beslendiklerini göstermesi bakımından çarpıcı bir örnektir.
Ümit Özdağ’ın Suriyeli kuyumcuya karşı sergilediği kendini ondan üstün gören ve dahası vatanın sahibi/koruyucu edasıyla hesap soran faşist zihniyeti, bu kez Bahçeli’nin şahsında Kürtlere karşı tutumda vücut buluyordu.
Temmuz ayında Konya’da Kürt oldukları için saldırıya uğrayan Dedeoğulları ailesinden 3’ü kadın 7 kişinin katledilmesi ve ağustosta Ankara Altındağ’da Suriyelilere karşı evlerini ateşe vermeye varan saldırılar da bu yılın aynı siyasi iklimin/ortamın içinde gerçekleştirilen saldırıları olarak hatırlanacak.
Evet, birbirinden bağımsız görünen ve farklı hedeflere karşı gerçekleştirilen bu saldırıların arka planında aynı gerçeklik bulunuyor. Bu saldırıları gerçekleştirenlerin kendilerini saldırdıkları kesimlerden üstün görmeleri ve vatanın sahibi gibi davranmaları, başka bir deyişle ırkçılık bulunuyor.
Bu zihniyetin vücut bulmasında anayasada vatandaşlığın “Türklük” esasına dayandırılmasından, yani tekçilikten başlayarak birçok nedenden söz edilebilir. Ancak şurası da bir gerçek ki, AKP-Erdoğan iktidarı ve ortağı Bahçeli’nin yarattığı siyasal ortam bugün ırkçılığı, halkların birlikte yaşamını tehdit eder hale getirmiştir. Art arda gelen saldırılar da bunu gösteriyor. Dahası Kürt sorununu “terör” sorunu olarak gösteren baskı ve şiddet politikaları ile bölgede Osmanlı’nın mirasçısı olma iddiasıyla sürdürülen savaşçı politika devam ettikçe bu iklimin değişmesi de kolay değil.
Peki, ırkçılık gerçekten bu saldırıları gerçekleştirenlerin mi çıkarına hizmet ediyor?
Elbette değil. Irkçılık en çok bu sömürü ve baskı düzeninin gerçek sahiplerinin, yani burjuvazinin ve onun siyasi temsilcilerinin çıkarına hizmet ediyor.
Çünkü, ırkçılık aynı ırktan/milletten olanlar arasındaki sınıf çelişkisinin üstünü örter. Daha önemlisi kendilerini bu vatanın sahibi olarak gören ve zaman zaman ırkçı saldırılara, linç girişimlerine katılan kitleler aslında bu burjuva sömürü düzeninin koruyuculuğunu yaptıklarını anlamazlar. Yaşadıkları sorunların, kendi işsizlik ve yoksulluklarının nedenini aslında kendilerinden daha da kötü koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan ve tek istedikleri eşit koşullarda birlikte yaşamak olan kitlelerde görürler.
Irkçılığın panzehri; yerli-mülteci, Türk, Kürt, Arap ayrımı yapmadan işçilerin burjuva düzene karşı insanca yaşam mücadelesinde birleşmesi, emperyalizme ve iş birlikçi bölge gericiliklerine karşı halklar arasında barış, dostluk ve dayanışma köprüsünün kurulmasıdır. İşçi emekçiler, olup bitene burjuva gericiliğin bir göz bağı olarak kullandığı ırkçılığın dışında bakmayı öğrendikçe kendi kurtuluşları için tutmaları gereken yolu da görecektir.
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30