İstanbul muharebesi

Fotoğraf: CHP
30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi, 23 Mart günü Yenikapı’da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan konuşurken, kitlenin nabzını daha iyi hissedebilmek için bir miting katılımcısı gibi alanda izlemiştim. Genç bir partili kadının bana ‘Abi nasıl, tarih yazıyor değil mi?’ dediğini hatırlıyorum.
1 Kasım 2015 seçimlerinden önce, 25 Ekim 2015 günü Yenikapı’da yapılan AKP mitingini de alanda izledim. Durum daha farklıydı. Yitirilen tek başına iktidar acaba yeniden yakalanabilir miydi? Bunun heyecanı ve endişesini, konuştuğum AKP’lilerin ifadesinde de gördüm.31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde, 24 Mart günü Yenikapı’da yapılan ‘Cumhur İttifakı’ mitingini de izledim. O mitinge dair Evrensel’de yayımlanan izlenimim, “Yenikapı meydan muharebesi” başlığını taşıyordu.
Mitingin sahne düzeni ve hazırlanma biçimi Erdoğan’ın liderliği etrafında kurulmuştu ancak mitinge damgasını vuran, iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin konuşması oldu.
Türkiye’nin etrafının düşmanlarla çevrili olduğunu savunan Bahçeli, İstanbul’u ‘son siper’ olarak nitelendirdi. Bahçeli’nin ‘sefer’ ve ‘zafer’ vurgularıyla sonlandırdığı konuşması, insanda etrafının sarıldığı bir ateş çemberi içinde olduğu duygusunu yaratıyordu.Ardından konuşan Erdoğan, “Cumhur İttifakı sadece iki partinin değil, tüm Türkiye’nin ittifakıdır. Türkiye’yi hedef alan herkes Cumhur İttifakına saldırıyor” ifadeleriyle muharebe havasını destekledi.
Ve Cumhur İttifakı o seçimlerde İstanbul’u kaybetti. Bu Erdoğan açısından oturduğu koltuğun başlangıç hikayesi olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı 1994 yerel seçimlerinden sonraki en büyük yenilgiydi. ‘İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder’ diye boşuna söylenmiyordu.
AKP o yenilgiyi hazmedemeyip, Yüksek Seçim Kurulunu ve elinin altındaki gazeteleri kullanarak İstanbul seçimlerinin yenilenmesi için ağır bir pres yaptı. Seçimler yenilendi ve AKP bu kez çok daha büyük bir farkla kaybetti İstanbul’u.
Sadece Yenikapı mitinglerinin tarihi üzerinden yapılacak bir siyasal muhasebe bile İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik olarak bugün iktidar ve ortağının gerçekleştirdiği kuşatmayı anlamaya yardımcı olabilir.
24 Mart 2019 günü yapılan Yenikapı mitinginde Erdoğan ve Bahçeli’nin sözlerinde hem kaybetme ihtimalinin tedirginliği, hem de kaybettikleri günden başlayarak bugüne kadar devam eden ‘savaş ilanı’ tutumlarının şifreleri vardı.
İstanbul nüfus yoğunluğu bakımından hem Türklerin hem de Meclisin 3. partisi HDP’ye destek veren Kürt nüfusun en yoğun olduğu kent. Ülkenin tarihi, sanayi, finans ve rant merkezi olması bakımından da İstanbul’un çok önemli bir konumu var.
Eğer muhalefet, iktidarın uzun süredir uyguladığı ve İBB’ye yönelik olarak şimdi daha da yoğunlaştırdığı kuşatmaya karşı, derli toplu ve diri bir tutum sergilemeyi başarırsa şunu hep birlikte görebiliriz: İstanbul Erdoğan ve partisi açısından sadece iktidar yürüyüşünün başladığı yer değil, aynı zamanda hikayesinin de bittiği yerdir.
Tam burada yöntemsel bir hatırlatma yapalım. Bugün hala, Hürriyet’i yönettiği döneme dair verdiği röportajlarda hava basmaya devam eden Ertuğrul Özkök, genel yayın yönetmeni olarak Hürriyet’teki köşesinde 20 Aralık 1996 günü “Bu Kez Silahsız Kuvvetler Halletsin” başlıklı bir yazı yazmıştı. O yazının başlığı Hürriyet’in o günkü manşetiydi. Sözün sahibinin ismi o yazıda verilmemişti ancak daha sonra 28 Şubat müdahalesinin ünlü paşalarından Oramiral Güven Erkaya’ya ait olduğu yansımıştı. Erkaya, medya, yargı, rektörler gibi çeşitli ‘sivil’ aktörlerin, askerin darbe yapmasına gerek kalmadan, onun amaçlarını ‘meşru’ görülecek araçlar olarak yerine getirmeleri çağrısını yapıyordu. Hürriyet de o manşetle ‘silahsız kuvvet’ olarak yerini almıştı.
Erdoğan, iktidarı boyunca 28 Şubat’ı eleştirdi, epey bir süre, hükümet oldukları halde iktidar olmalarının engellendiğini savunan mağduriyet açıklamaları yaptı.
Medya, istihbarat, emniyet, valilikler ve yargı araçları eliyle Meclisin 3. partisi HDP’nin aldığı oyları geçersiz kılmak için yapılanlar, kayyum atamalar, tutuklamalar ve bitmeyen davalar… Son olarak da İBB’ye kuşatma… Bunların yöntemsel açıdan o ‘Silahsız kuvvetler halletsin’ anlayışından ne farkı var?
Dönerek bağlayalım. İstanbul, Erdoğan ve partisi için bir süre öncesine kadar iktidarın başladığı yerdi. Artık o iktidarın noktalandığı yer olmaya doğru gidiyor. Bundan sonrası ‘Cumhur İttifakının, ‘muharebe’ ilanı karşısında, muhalefetin sahip olduğu haklı ve güçlü zemini doğru değerlendirip değerlendiremeyeceği meselesidir.
Evrensel'i Takip Et