Zam zam zam

Arşiv | Fotoğraf: Eren Ergine / Evrensel
Sabah on beş litrelik cam şişe su aldım. Yirmi bir lira elli kuruştan yirmi yedi liraya çıkmış fiyatı. Daha bir buçuk ay önce on dokuz buçuk liraydı. Yirmi bir buçuk liraya çıktı, şimdi yirmi yedi lira olmuş. Suyun maliyeti iki ay içinde yüzde elliye yakın arttı mı? Hayır. İşçisine bu kadar zam yaptığını sanmıyorum. Mazot fiyatlarındaki artış ise suyun fiyatına bu kadar etki yapmaz. Fırsatçılık var açıkça. Son günlerde yaşadığımız zam furyasının bir kısmı girdilerdeki artışlarla gerekçelendirse de bir kısmı fırsatçıların enflasyondan yararlanması. Böyle dönemlerde herkes sattığına zam yapar. Zam yapanlar yapılan zamları bahane ederek tekrar zam yapar. Sonra tekrar zam…
Kısa sürede enflasyon yüzde yirmilerden kırklara, kırklardan altmışlara, altmışlardan doksanlara yükselir. Tekrar bin liradan milyonlara geçilir. Yaşlılar milyondan, milyardan hiç vazgeçmemişlerdi zaten. Gençler de artık bu rakamlara alışmaya başlasın. En düşük kira beş bin lira, ekmek beş lira, simit beş lira, otobüs bileti beş lira… Bir süre sonra bu rakamlar iki misline çıkar.
Enflasyon oranında artmayan tek şey işçilerin ücretleri, memurların maaşlarıdır.
Zam, fiyat artışı grafiklerindeki artış çizgisi yetmiş derece ile yükselirken; ücret artışları grafiğindeki artış çizgisi yüzde kırk beşi geçemez. Böylece fiyatlar ile ücretler arasındaki açı farkı giderek artar. İşçi ve emekçiler giderek yoksullaşır.
Patronlar bu sistemde fiyatları serbestçe belirlerken, işçiler ve emekçiler ücretlerini ve maaşlarını serbestçe belirleyemez. Ücretim şu kadar olmazsa çalışmam, grev yaparım diyemez. Çünkü grev yasaktır. Yasalarda sözde grev hakkı vardır ama grevin adından başka bir şeyi kalmamıştır. Sen grev yaparsın patron stoklarını eritir. Mallarını satar. Gerekirse, yeni işçi alıp onunla üretime devam eder. Grevde fabrika içine sokmazlar. Fabrika önüne çadır dahi kurdurmazlar. Biraz sıkışırlarsa hükümete grevi erteletirler, yasaklatırlar.
Bundan kırk beş yıl önce Çiller’in doksanlarda dediği gibi Türkiye sosyalist bir ülke değildi ama en azından bir dönem, yetmişlerde, grev yapabiliyordu. Ünlü Kavel grevi ile başlayan, fiilen işi durduran grevler, o dönem işçilere görece kazanımlar sağlamıştı. Grev yapıldığında işçiler fabrikadan çıkmaz, üretim durur, fabrikadan ürün çıkartılmaz, ham madde giremezdi. İşçi çıkarmak, yeni işçi almak engellenir, grevi diğer fabrikalardaki işçiler, fabrikanın bulunduğu semtin halkı destekler, gazeteler yazar, aydınlar-sanatçılar ziyaret eder, öğrenciler fabrika önünde nöbet tutardı.
Grev patronların korkulu rüyası idi. Grevlerle imzalanmış toplu iş sözleşmeleri ile ücretlere ciddi zamlar yapılır, kıdem tazminatında tavan sınırı olmaz, her yıl için bir yerine iki, hatta üç brüt aylık maaş kabul edilir; işçiler emekli olduklarında kıdem tazminatları ile bir ev ve araba alabilirlerdi.
12 Eylül’ün yapılmasının nedenlerinden biri de grev hakkını kısıtlamak, yapılamaz hale getirmekti.
12 Eylül’den sonra ünlü bir patron “Bugüne kadar hep işçiler gülüyordu, artık biraz da biz gülelim” demişti.
Zamların, yoksulluğun, açlığın sebebi işçiler, emekçiler değildir. Kapitalizm sebep; sömürü, yoksulluk, açlık, zamlar ve enflasyon sonuçtur.
Bu nedenle, enflasyonun, zamların ve yoksulluğun sebebi kapitalistler, patronlar neticelerine de katlanmalıdır. İçinde yaşadığımız ekonomik kriz nedeniyle işçiler ve emekçiler yoksullaşmamalı; krizin faturasını patronlar ödemelidir.
İşçilere ve emekçilere son bir ay içinde yapılan zamlar daha kullanılmaya başlanmadan erimiştir. Metal işçileri ile başlayacak grevler bütün iş kollarına, memurlara, bütün emekçilere doğru yayılmalı, her krizde daha da yoksullaşan emekçiler bu kez de aynı sonuçla karşılaşmamalıdır.
Grev sebep, kazanımlar sonuçtur.
İLGİLİ HABERLER

Evrensel'i Takip Et