2022’yi kazanmak
Fotoğraf: Genel Maden İşçileri Sendikası
İşçi sınıfı kovid-19 salgınını yeterli örgütlülükle karşılayamadı. Bunu öngören kapitalistler bütün dünyada pandemiyi fırsata çevirdiler. Salgında çarklara sürülen işçilerin, hastanelerde ölümüne çalıştırılan sağlık emekçilerinin sırtından zenginleşmeye devam ettiler. Tekellerin ve şirketlerin kâr oranları da bunu doğruluyor. İşten atmalar, daha az işçiyle daha çok üretim, düşük ücret politikası, evde ve esnek çalıştırmayla devreye sokulan yeni sömürü teknikleri, sosyal hak gaspları bu dönemde acımasızca yürürlüğe kondu.
Erdoğan yönetimindeki siyasal iktidar ise Türkiye işçi sınıfını ve emekçileri pandeminin acımasız rekabet gücü olarak uluslararası üretim pazarına sürmekten geri durmadı. Türkiye, önce 2 milyon kayıtsız göçmen/mülteci işçi üzerinden “AB’nin Çin’i, Bangladeş’i” haline getirilmeye çalışıldı. Pandemi koşullarında bu durum, yerli/göçmen bütün işçileri içine alarak ülkeyi topyekün Bangladeşleştirmeye doğru sürükledi. Asgari ücretliler ülkesi haline gelen Türkiye, yüksek kur, yüksek enflasyon, kur korumalı TL mevduat sistemi, sürekli yükselen zam dalgasıyla birlikte işçi sınıfı ve yoksulların ağır geçim sorunu yaşadığı bir ülke haline geldi. Yolsuzluk, talanlar, vurgunlar ise işin cabası.
Sosyal patlama ihtimali ve emekçi kitlelerin mücadele eğiliminden çekinen AKP hükümeti, patron örgütleriyle birlikte hazırladığı “ekonomik kurtuluş savaşı”nı ilan etmekten de geri durmadı. Grev, gösteri, miting yasakları aba altından sopa gösterilerek masaya sürüldü. İşçilerin hak talebi bir kez daha “milli güvenlik ihlali” olarak damgalandı. Sermaye ve hükümetin ekonomik programını eleştirenler için soruşturma listeleri hazırlandı. Ne de olsa duvarda asılı duran “kurmalı demokrasi saati” zengin sınıfların saltanatını korumaya ayarlanmıştı.
Emek dünyası 2022’ye işte bu ağır koşullarda girdi. Fakat en dezavantajlı koşullar, dipten ayağa kalkmanın da koşullarını sunar. Pandemiyle özdeşleşen son iki yıl bu bakımdan öğreticidir. İrili ufaklı grev ve direnişlerle işçi sınıfı mücadeleye devam ediyor. Sağlık emekçilerinin yılın son günlerinde gerçekleştirdiği birleşik karakterli eylemler yol gösteriyor. 2 Ocak’ta Kocaeli’de toplanan on binlerce metal işçisi, işçi sınıfının amiral gemisi olarak hem patronları hem de hükümeti uyardı. Metal fırtına yeni kabarışların işaretini veriyor. Metaldeki hareketlenmenin diğer iş kollarını etkilememesi mümkün değil. Üstelik metalde TİS nasıl imzalanırsa imzalansın, sosyal kaynamanın öyle kolay durulmayacağı ekonomik gidişat bakımından da somut gerçeklik.
2022’yi kazanmak, her şeyden önce işçi sınıfının parçalı tepkilerini ve parçalı mücadelesini birleşik bir emek hareketi olarak örgütlemeyi başarmaktan geçiyor. İleri öncü işçilerin, işçi sınıfı partisi ve sosyalist devrimcilerin temel görevi budur. Bu başarı hem patronlar dünyasına hem de emek düşmanı politikalarıyla 19 yıla damgasını vuran AKP iktidarına karşı elde edilmek zorundadır. İşçi sınıfının tepesine çöken, onu her defasında geriye çekip yenilgiye uğratan sendikal bürokrasiye karşı mücadele de bir bu kadar önemlidir. Merkezinde işçi sınıfı, emekçiler ve onların acil taleplerinin olmadığı bir toplumsal hareketin ne emek dünyasını ne de ülkeyi aydınlığa çıkarma şansı yoktur.
Gerek küresel gerekse ülke düzeyinde bakıldığında; birçok aydın, yazar, akademisyen, mevcut gidişatı “kaotik”, “belirsiz”, “gelecekten umutsuz” analizlerle değerlendirmektedir. Bu çaresizliğin, bu umutsuzluğun kaynağı işçi sınıfına olan güvensizlik ya da mesafedir. Ülkenin tek parti tek adam rejiminden kurtulmasının, aydınlığa çıkmasının, insanca yaşayacak bağımsız ve demokratik bir ülkenin kapısını aralamanın yolu, her şeyden önce işçi sınıfıyla birleşmekten ve onu kazanmaktan geçmektedir. Antik Yunan Fizikçisi, Filozof Arşimet’in “Bana bir kaldıraç verin dünyayı yerinden oynatayım” sözündeki kaldıraç bugün işçi sınıfıdır. Diplomalı işsizler, gençler, kadınlar, köylüler, ezilen halk ve tabakalar ancak onun etrafında birleşirlerse bu düzeni yerinden oynatabilirler. Kapitalizmin sosyalizm karşısında sağladığı geçici üstünlüğe aldanıp işçi sınıfının tarihsel devrimci rolünü yok saymaya çalışan bilumum liberal solcular da bu gerçekliği değiştiremezler. Kaldı ki, yoksul işçi mahallelerinde ve sanayi havzalarında iktidar blokunun siyasal gücü -zayıflamakla birlikte- hâlâ belirli ölçüde etkilidir. Bu gerici etki oralara gitmeden, siyasal çalışma yapılmadan nasıl kırılabilir?
Tek adam yönetimine ve sermaye düzenine karşı mücadelede, halk hareketini her defasında geriye çeken, itfaiye rolü oynayan ve halkın birleşik mücadelesini bölen restorasyoncu sosyal reformizmle mücadele etmek de 2022’yi kazanmak için ertelenemez bir başka görevdir. Halk ittifakının oluşturulmasının önünde sosyal reformizmin baltalayıcı, emekçileri sisteme yedekleyen, demokrasi güçlerini oyalayan manevraları boşa çıkarılmak zorundadır.
Kısacası, emek ve sermaye güçlerinin 2022 minderindeki kapışması, sosyal ve siyasal alanda kendi iç birliklerini ne kadar sağlayabileceklerine ve ittifaklarını ne oranda geniş ve güçlü örebileceklerine bağlıdır. Bunu en iyi yapan 2022’yi kazanacaktır. Kazanan biz olmalıyız!
- Deprem illerinde işçiler ve patronlar 21 Mart 2023 04:52
- Beyaz Toros’lar ve onu üreten işçiler 07 Mart 2023 04:52
- Kapitalist yağma düzeniyle hesaplaşmadan bu enkaz kalkmaz 28 Şubat 2023 04:18
- Domuz damı 21 Şubat 2023 04:39
- ‘Asrın felaketi’ ve acil ihtiyaç listesi 14 Şubat 2023 04:33
- Dipten gelen dalga 31 Ocak 2023 04:40
- Bir mitingden ötesi 17 Ocak 2023 05:06
- İBB’ye kuşatma, siyasete vesayet: Ne yapmalı, ne yapmamalı? 03 Ocak 2023 04:45
- Siyaset ve sendikalar 27 Aralık 2022 04:24
- Denizlerden Erdallara yürüdüğümüz bir yol var bizim 13 Aralık 2022 04:34
- Vizyon ve emekçi ittifakı 06 Aralık 2022 04:31
- Gençlik ve umudu kesilen ülke 29 Kasım 2022 04:28