06 Ocak 2022 04:55

İktidar, kara propagandadan açıkça tehdide her yolla gerçekleri karartmaya çalışıyor

EMEP'ten Kartal'da 'Geçinemiyoruz' eylemi

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

“Çin modeli”ydi, “Türk modeli”ydi, “Nas var”dı, olmadı; “Kur Korumalı Mevduat”, daha açıkçası “dolara endeksli mevduat” diye “yeni modeller” geliştiriliyor imajı yaratılmak isteniyor. Böylece Türkiye ekonomisini şahlandırıp büyük bir atılımın eşiğine getirdikleri, “En kötünün geride kaldığı”, “Altı ay sonra düzlüğe çıkılacağı”… propagandasına inandırıcılık kazandırmak, en azından bir beklenti yaratmak istiyorlar.

Az çok ekonomi eğitimi almış kimsenin kabul etmediği Erdoğan’ın her bakımdan absürd “teorisi”ne inandırıcılık kazandırmak için de “Türkiye ekonomisini böyle bir aşamaya getirmek için 19 yıldır uğraşıyorduk” denilerek bir tarih de uyduruyorlar.

Burada hedef bu teoriye karşı çıkan bilim insanlarını, uzmanları ya da siyasi rakiplerini ikna etmek değil. Tersine buradaki tek amaç kendilerine bugüne kadar oy vererek iktidarda kalmalarını sağlayan emekçilerin kafasını karıştırarak biriken hoşnutsuzluğun ve muhtemel tepkilerin hedefini şaşırtmak olduğu için ekonomiye dair gerçek verileri yok sayarak rakam illüzyonuna başvuruyorlar. “Görülmemiş asgari ücret zammı”ndan ücret ve maaşlara yapılan sözde “yüksek zamlar” üstünde tepiniyorlar.

Ancak enflasyon dalgası öylesine yüksek ki, bu illüzyona inanmanın ömrünün uzun sürmesi olanaklı görünmüyor.

YENİ ASGARİ ÜCRETİN KASIM AYINDAKİ ESKİ ASGARİ ÜCRET KADAR ALIM GÜCÜ KALMADI

Çünkü “asgari ücrete görülmemiş zam” diye propaganda ettikleri yüzde 50.5’lik zamla asgari ücretin 4 bin 250 TL’ye çıkarılmasıyla övünüyorlar. Ama Türk-İş’in, “Aralık ayında açlık sınırının 4 bin 13 liraya, yoksulluk sınırının 13 bin 73 liraya, bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyetinin de 4 bin 927 liraya yükseldiği”ni açıklaması, bu görülmemiş asgari ücret zammı balonuna iğneyi batırdı. Ocak ayında ise açlık sınırının 5 bin TL’yi bulacağını hesaplıyorlar. Tabi bu durumda ocak ayında bir bekar işçinin aylık yaşam maliyetinin 6 bin, yoksulluk sınırının da 15 bin TL dolayına varması kaçınılmaz olacak! Bu da aralık ayının ortalarında “görülmemiş zam” diye propaganda edilen 4 bin 250 TL’lik yeni asgari ücretin henüz işçinin eline geçmeden erdiğini gösterecek. Asgari ücretli işçinin eline geçen ilk “yeni asgari ücret”, Türk-İş’in açlık sınırının 5 bin TL’ye dayandığının açıklandığı günlerde eline geçecek!

Özellikle de elektrik ve doğalgaz faturalarının gelmeye başlamasıyla asgari ücretliler ocak ayı sonu ve şubat başlarında ellerine geçen faturalarla “görülmemiş zamlı” asgari ücretin kasım ve aralık aylarındaki eski asgari ücret kadar bile alım gücünün kalmadığını görecek.

Kara propaganda gerçeklerin üstünü örtmeye yetmeyecek.

TİS’LER, ‘AL GÜLÜM VER GÜLÜM’ OYUNUNA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

Son günlerde gazetemizde (bu köşede de) sıkça söylense de burada asıl sorun ücret ve maaşlara yapılan zamların TÜİK enflasyonuna bağlanmış olmasını sendika bürokrasisinin itirazsız kabul etmesidir. Bu aynı zamanda sendikalarda örgütlenmiş olmayı da gereksiz kılan bir haldir.

Ki bu durum;

  1. 12-13 milyonluk kamu emekçisi (yüzde 2.5’lik refah payı verildi) ve emeklilerin maaşlarına zammı ENAG’ın hesapladığı yüzde 82’ye dayanmış gerçek enflasyonun yarısını bile bulmayan yüzde 36.08’lük TÜİK enflasyonuna bağlamış,
  2. Emekçilerin ekonomideki büyümeden pay almasını artık unutturarak, ücret zamları mücadelesini, işçinin yaşamıyla ilgisi olmayan rakamlar dünyasına çekerek, TİS’leri karşıt sınıf güçlerinin mücadelesi olmaktan çıkarıp sendikacılarla patronlar arasında, kapalı kapılar ardında süren bir “Al gülüm ver gülüm” oyununa dönüştürmüştür.

Bu oyunun bozulması ancak işçilerin, emekçilerin haklarına sahip çıkıp talepleri arkasında birleştikleri bir mücadeleyle, dolayısıyla sokakları meydanları da kullanan; basın açıklamalarından mitinglere, yürüyüşlere grevlere uzanan bir mücadele hattına girmeleriyle olanaklı olabilecektir.

Aksi halde bugün yaşananların giderek daha da ağırlaşarak yaşanacağından şüphe etmek için bir neden yoktur.

İKTİDARDAN EKONOMİK POLİTİKALARINA KARŞI ÇIKANLARA ‘15 TEMMUZ’LU TEHDİT!

Zamlardan söz ederken “Şu mala şu kadar, bu mala bu kadar zam geldi” demek yetmiyor. Artık zamlardan söz ederken “zam yağmuru”, “zam fırtınası”, “zam tufanı”, “zam tsunamisi” gibi doğal güçlere atıf yaparak anlatmak zorunda kalıyoruz. Ancak, aralık ayının ortasında asgari ücrete yapılan yüzde 50.5’lik (AGİ kaldırıldığı için gerçekte yüzde 39’luk) asgari ücret zammını görünce “Erdoğan baskın, hatta ani seçime hazırlanıyor” fazına geçen seçimden başka kurtuluş tanımayan çevreler, yılın ilk günü açıklanan fahiş zamlardan, arkasından da 3 Ocak’ta açıklanan TÜİK enflasyonuna endeksli memur ve emekli maaşlarına yapılan zamlardan sonra bu tezlerinde vazgeçtiler!

Ancak, Millet İttifakı partileri, her derde deva “erken seçimi” halka kurtuluşun tek yolu olarak sunmaya devam ediyorlar. Tabi, erken seçim için, Bahçeli ve Erdoğan’ı “Biz artık memleketi idare edemiyoruz. Memleketin hayrı için seçime gidelim” demeye ikna etmeyi tek yol olarak görmeye devam ederek!

Oysa Erdoğan ve Bahçeli’nin, muhalefeti ezmeden bir erken seçime gitme niyeti yok. Bunu her davranışıyla da açıkça gösteriyor.

Nitekim, absürd iktisat teorilerini eleştirenleri “milli güvenlik sorunu” ilan edip bunu MGK bildirisiyle bir devlet belgesi haline getirirken NAS’a bağlayıp “fetvayı” da arkalarına alarak tehdit ettiler. Şimdi de bu tehdidi, iktidarın politikalarını beğenmediklerini sokağa çıkarak gösterenleri 15 Temmuz darbe girişimindeki FETÖ’cülerle özdeştirerek tehdit etmeye kadar getirmişlerdir.

Bu da Bahçeli-Erdoğan yönetiminin 2022’yi her tür muhalefeti ezmenin yılı olarak kullanılacağını göstermektedir.

Bu tür tehditlere boyun eğilerek, tehdit edenlerin çizdiği sınırlar içinde kalınarak değil ancak mücadele edilerek kazanılabilir.

İnsanlık tarihi bunu göstermektedir. Önümüzdeki günlerde de bunu daha açıkça göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa