6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Nafaka tartışması yine gündemde. Yılın son günlerinde yine nasıl bir yasal düzenleme olacağına ilişkin yuvarlak laflar kullanılarak 6. yargı paketiyle nafaka düzenlemesi yapılacağı çeşitli iktidar sözcüleri tarafından açıklandı. Biraz “Nabız yoklama” tonu da içeriyor bu açıklamalar; geniş kadın kesimlerinin tepkisini ölçmek için “acaba” sorusu yaratan kimi önerileri de ekliyorlar açıklamalarına. Öne çıkarılan temel argüman “Nafaka sorununun devlet destekli bir modelle çözüleceği.”
Elmalarla armutları karıştırıp, hiçbir veri, rapor vs. açıklamadan ağırlıkla “nafaka mağduru babalar” adıyla örgütlenen çeşitli kesimlerin iddialarını dayanak yaparak kavram kargaşası yaratan, kadınlara verilen yoksulluk nafakası ile çocuklara ödenen iştirak nafakasını aynılaştırıp, örnek olarak da milyonda bir rastlanan yüksek meblağlı nafaka ödemelerini sunan bu tartışma milyonlarca kadının yaşadığı mağduriyeti ve zorlukları el çabukluğuyla görünmez kılıyor.
Bu ülkede boşanma süreçlerinde büyük dertler yaşayan, şiddet dolu ilişkilerden kurtulmak için en temel haklardan olan nafaka hakkından vazgeçip sonra çocuklarıyla beraber büyük bir yoksulluk içinde tek başına hayatta durmaya çalışan kadın gerçeği var. Hem Konda’nın hem İstanbul Barosunun hem Kadın Dayanışma Vakfının yaptığı araştırmalar ortalama nafakanın 300 lirayı bulmadığını gösteriyor. Bu ülke mahkeme kararı olmasına rağmen düzenli nafaka alamayan, canını kurtarmak için boşanmak istedikleri erkeklerden hiçbir hak talep etmeden bir yol bulmaya çalışan kadınlar ülkesi. Kadınlar adeta canları ile sınandığı için yoksulluk içinde yaşamayı “seçmek” zorunda bırakılıyorlar.
Nafaka hakkına ilişkin 6. yargı paketi içindeki tehlikelere dair ayrıntılı bir değerlendirmeyi gazetemize Avukat İlke Işık çok çeşitli yönleriyle yaptı. Yoksulluk nafakasının kalkması neden tehlikeli, bu pakette yer alma ihtimali olan ara buluculuk uygulaması nasıl sorunlar yaratacak, “devlet destekli model” ne demek, neden sorunu çözmez, bu sorulara kapsamlı yanıtlar veriyor.
Ben bu yazıda özellikle şu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Erkeğin boşandığı eşe nafaka ödemesinin evli kalınan süreyle sınırlı olması, sonrasında “ihtiyaca göre” ödemeyi kurulan bir fon üzerinden devletin üstlenmesi gibi bir düzenlemeden bahsediliyor. Hatta evli kalınan süreyle sınırlı olduğu durumda bile erkek nafakayı ödemediğinde devletin sorumluluğu üstlenmesi gibi bir yöne bile evrilebiliyor açıklamalar.
Bugün bu, nafakaya bağımlı olan ama üç kuruşluk nafakayı almakta zorlanan kadınlar için de “Acaba iyi mi olur ki?” diye soru işaretleri yaratan bir konu. Hatırlarsanız, aynı şeyi işsizlik fonu, kıdem tazminatı fonu tartışmalarında farklı biçimlerde de olsa yaşamıştık. Uzun süren davalar, ödenmeyen haklar, yıllar boyu süren mağduriyetler insanları sıtmaya razı edebiliyor. Devletin, kadınları erkeklerin ödeyeceği nafakaya mahkum eden toplumsal, ekonomik, kültürel eşitsizliklerin kökenine hiç dokunmadan kadınları kısmi ödemelere tamah ettiren düzenlemelerin orta vadede yaratacağı bir çözüm yok. Aksine, boşanma süreci ve sonrasında erkekler lehine devletin bir “tutum” alması, kadınları ise yine bağımlı bir ilişkinin zorunlu bir tarafı haline getirmesi söz konusu.
Bir de böylesi bir uygulamanın yoksulluğun giderek derinleştiği, devlet hazinesinin ve kamunun yarattığı tüm olanakların sermayeye peşkeş çekildiği şu koşullarda çoğunlukla ağır şiddet süreçleri nedeniyle boşanan, boşanmak isteyen kadınların toplum nezdinde “devletin sırtında bir kambur” olarak lanse edilmesini kolaylaştıracağını, “boşanmış kadın”a ilişkin ataerkil gerici bakış açısını daha da derinleştireceğini görmek lazım. Son noktada kadınları eşit yurttaşlar değil “sadaka takipçileri” haline getiren neoliberal devlet anlayışının bir tezahürü olarak, bir hak değil bir “yardım, sadaka” derekesine indirilen nafakanın iyice kadükleşmesi tehlikesi de var.
Bu konuyu çok boyutlu bir biçimde tartışmaya devam edeceğiz. Ama bu süreçte en çok dikkat edilmesi gereken hususun şu olduğunu düşünüyorum: Esas olan nafaka hakkı tartışmasını kadınların boşanma süreçlerinde ve sonrasında kendi başlarına ayakta kalma ve bağımlı bir ilişkinin prangalarına mahkum kalmadan yaşama haklarını bütüncül taleplerle ele almak. Nafaka hakkının korunması talebini boşanma sürecindeki kadınlara öncelikli olarak ücretsiz çocuk bakım desteği, ücretsiz eğitim, sağlık hizmeti, güvenli ve ucuz barınma olanaklarının sağlanması, istihdamda öncelik ve mesleki eğitim gibi kadınları kendi başına bir hayat kurma sürecinde güçlendirecek uygulamalarla, haklarla birlikte tartışmak, asıl “devlet desteğinin” bu olması gerektiği iddiasını güçlendirmek gerek.
Haklarımıza dönük saldırıları püskürtürken, yalnızca kağıt üstündeki haklarımıza sahip çıkmakla kalmayıp, bu hakları kullanabilmemizin somut koşullarına ilişkin de taleplerde bulunmamız, bu talepleri kitleselleştirmemiz gerekir.
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52
- AKP’nin şiddeti önleme bakanı: Toplum ahlakı ve vicdanı 26 Kasım 2021 23:57