İdlib'deki Rus bombardımanı neyin habercisi?
Fotoğraf: DHA
Geçen yılın son ayları Erdoğan iktidarının Rojava’ya yönelik yeni bir operasyon yapıp yapamayacağı tartışmasıyla geçerken Suriye sahasında yeni yılın ilk dikkat çeken gelişmesi, İdlib’e yönelik Rus hava bombardımanının tekrar başlaması oldu. Rus bombardımanının başlamasının hemen ardından Erdoğan medyası, her ne kadar sivillerin hedef alındığı haberlerini servis etse de yerel kaynaklar bu bombardımanın HTŞ’nin elinde bulunan ve M4 Karayolu’nun güvenliği bakımından büyük önem taşıyan Cebel ez-Zaviye bölgesini hedef aldığını söylüyor.
Elbette Rus uçaklarının bombardımanı, HTŞ ve diğer cihatçı grupların İdlib’den çıkartılmasına yönelik kapsamlı bir operasyonun başladığı anlamına gelmiyor. Ancak geçtiğimiz yılın son günlerinde (21-22 Aralık) Kazakistan’ın başkenti Nursultan’da gerçekleştirilen Astana formatının 17. toplantısı sonrasındaki açıklama ve tartışmalara bakınca, Rusya’nın İdlib’e yönelik hava bombardımanının yeni dönemde uygulanacak politika konusunda bir mesaj anlamı taşıdığı da göz ardı edilemez.
Rus bombardımanının yeni döneme dair nasıl bir mesaj anlamı taşıdığını görmek için, Astana toplantısı sonrasında Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’in yaptığı açıklamalara dönüp bakmak gerekiyor. Lavrentyev’in gazetecilere yaptığı açıklamaların İdlib’le ilgili bölümünde iki nokta dikkat çekiyordu. Birinci olarak, “Türkiye’nin İdlib’deki yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda sürecin çok uzadığı”nı söylüyor ve ikincisi, “İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinde teröristlerle mücadele ile ilgili sorunların çözümünde Türk tarafına yardım önerisinde bulunduklarını” belirtiliyordu. Bağlı olarak da “Önümüzdeki yılın bu konuda olumlu sonuçlar getirmesini ve İdlib topraklarından gelen bu terör tehdidinden kurtulabileceğimizi umuyoruz” diyordu.
Cihatçı çetelerin son kalesi olarak bilinen İdlib’in (Tabii Erdoğan yönetiminin ÖSO’yu oluşturan cihatçı gruplarla birlikte işgal altında bulundurduğu bölgeleri de unutmamak gerekiyor) HTŞ ve diğer cihatçı gruplardan temizlenmesinin Suriye’de savaşın sona erdirilmesi ve siyasi çözüm sürecinde kritik bir önem taşıdığı biliniyor. Dolayısıyla Lavrentyev’in açıklamalarıyla birlikte düşünüldüğünde Rusya’nın hava bombardımanının, öncelikle İdlib’deki yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda Erdoğan iktidarı üzerindeki baskıyı arttırmaya yönelik bir adım olduğu söylenebilir. Devamında bu adımı, hem Erdoğan iktidarının yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle ve hem de HTŞ ve BM tarafından ‘terör örgütü’ olarak tanımlanan diğer cihatçı çetelerle mücadelenin meşruluğu üzerinden uygun zaman ve koşullarda İdlib’e yönelik kapsamlı bir operasyonun habercisi olarak okumak gerekiyor.
Lavrentyev’in “yeni yılda İdlib’in teröristlerden kurtarılması” sözlerinin bir temenni olarak kalmayacağını gösteren, İdlib’deki bu yeni süreci koşullayan başka gelişmeler de yaşanıyor.
Birinci olarak, ABD ve Rusya’nın Suriye’de uzlaşma arayışıyla da bağlantılı biçimde Kürt özerk yönetimi ve Rusya arasında Rojava’nın geleceğinin/statüsünün belirlenmesi konusunda görüşmeler yapılıyor. Şurası açıktır ki, Rojava konusunda Kürtler ve Şam yönetimi arasında varılacak bir anlaşma, sadece İdlib’e yönelik operasyonu kaçınılmaz hale getirmekle kalmayacak aynı zamanda Erdoğan yönetiminin ÖSO ile birlikte işgal altında bulundurduğu bölgelerdeki varlığını da sürdürülemez hale getirecektir. Bu yöndeki girişimler bakımından en dikkat çekici adım, Suriye Demokratik Meclisi (SDM) Eş Başkanı İlham Ehmed’in geçtiğimiz ay Moskova’ya giderek Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmesi oldu.
İkinci olarak, yine ABD’nin bölge stratejisiyle bağlantılı bir biçimde daha önce Suriye savaşına taraf olan ve cihatçı çeteleri destekleyen Arap rejimlerinin Esad yönetimini tanıma ve siyasi ilişkiler geliştirme konusunda attıkları adımları işaret etmek gerekiyor. Mısır, BAE, Ürdün ve Cezayir yönetimleri, Suriye’nin mart 2022’de Cezayir’de yapılacak ‘Arap Birliği’ zirvesine katılması gerektiğini söylüyor ve bu yöndeki diplomatik adımların hazırlığını yapıyor.
Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesi, meşruluk tartışmalarını önemli oranda ortadan kaldıracağı için, Esad yönetiminin İdlib’e yönelik bir operasyon konusunda daha önce olmadığı kadar elinin güçlenmesini sağlayacaktır.
Toplamı üzerinden söylemek gerekirse; İdlib’e yönelik Rus hava bombardımanı hem Erdoğan yönetiminin Türk askerini İdlib’deki cihatçılara kalkan yapma koşullarının giderek ortadan kalkacağı ve hem de ÖSO ile birlikte işgal altında bulundurduğu bölgelerdeki varlığının daha fazla tartışma konusu olacağı bir sürece girildiğini gösteriyor. Bu durum Kürtlere yönelik operasyon tehdidinin ortadan kaldırılması, Türk askerinin İdlib ve Suriye’de işgal altında tutulan diğer bölgelerden çekilmesi, HTŞ ve iş birliği yapılan diğer cihatçı grupların ülke ve bölge için tehdit olmaktan çıkartılmak üzere tasfiye edilmesi taleplerini dış politikanın Erdoğan iktidarına karşı savunulup uğruna mücadele edilmesi gereken acil talepleri haline getiriyor. Ayrıca bu talepler, dış politikada alınması gereken tutum ile ülkedeki demokrasi, barış ve laiklik mücadelesinin ne kadar iç içe geçmiş olduğunu göstermesi bakımından da önem taşıyor.
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34