08 Ocak 2022 04:15

Ahlaki ikilemler

Görsel: Kahraman filminden bir kare

Paylaş

İran sinemasının yakın dönemde dünyaya armağan ettiği en önemli yönetmen Asghar Farhadi’nin 2018 tarihli “Herkes Biliyor” filmi hakkında şöyle yazmışız vakti zamanında: “Genellikle hikayelerinin merkezine aileyi koyan Farhadi, ahlaki tercihlerin, önemsiz gibi görünen sırların, bir anlık gafletlerin yarattığı büyük sonuçları ustalıkla anlatıyor. Katman katman açtığı ve titizlikle birbirine bağladığı öyküleri, nihayetinde dışarıda hiçbir parçasını bırakmadan yeniden bohçanın içinde toplanıyor.”

Böyle bir girişi bu hafta itibarıyla salonlarda gösterilmeye başlanan yeni filmi “Kahraman” için de kullanabiliriz. Zira yönetmen bildiği sinemadan şaşmıyor. Kendisine uluslararası şöhreti getiren “Bir Ayrılık”tan sonra 2013’te çektiği “Geçmiş” gibi küçük gerilemeleri bir yana bırakırsak küçük ayrıntıların insan hayatını belirlediği hikayeleri anlatmaktaki mahareti burada da devam ediyor. Bu bakımdan gayet tutarlı. Haliyle biz de öyle olalım ve yönetmenin sinemasına dair tespitimizi tekrar edelim girişte.

Birçokları için “Kahraman”, yönetmenin önceki filmlerinin biçimsel tekrarından ibaret görünebilir. Dışarıdan bakınca senaryo dilini ve maharetini kusursuzlaştıran yönetmenin, başka başka temaları bu maharet vasıtasıyla bir kez daha anlattığını, haliyle risk almadığını söylemek mümkün. En iyi bildiği alanda, en iyi bildiği işi yaparak ilerliyor Farhadi. Bunda ne kusur var deyip geçebiliriz aslında çünkü “Böyle yapmayan yönetmen mi yok” da makul bir soru ve tartışma konusu. Kanımca “Kahraman”, Farhadi’nin teknik olarak kendisine meydan okuduğu bir senaryo yapısı inşa ediyor. Yazının girişinde alıntıladığım paragraftaki gibi yine aileyi merkeze koyuyor Farhadi. Ahlaki tercihlerin, önemsiz gibi görünen ayrıntıların, basit kararların yarattığı sonuçlara bakıyor. Üstelik tragedya anlatısına sadık kalsa da bizim bildiğimiz anlamda trajedilere kapı aralamıyor onun filmleri. Bütün bu basit durum ve kararların, basit sonuçları oluyor çoğu zaman. Ama hayatı etkileyen basit sonuçlar.

Farhadi’nin filmlerinde kahraman (ya da kahramanlar) ahlaki ikilemlerle sınanır. Bir durum karşısında ahlaki bir karar vermek zorunda kalır, bu karar yeni bir ahlaki ikilem ortaya çıkarır, yeni karar yeni bir kararın kapısını açar. Bu dağılıyormuş gibi görünen hikaye, finale doğru ustaca manevralarla kapatılır ve nihayete erer. “Kahraman”ı öncekilerden ayıran şey, Farhadi’nin bu anlatıdaki iddiasını çok yukarılara taşıması. Bu kez, hemen her kahramanın bir tercih yapmak zorunda kaldığı ve hikayenin dallanıp budaklandığı bir yapı söz konusu.

Filmin teması, Stephen Frears’ın 1992 tarihli “Kazara Kahraman” (Hero) filmine benziyor bir bakıma. (Bu film Emek Sinemasında izlediğim ilk filmdir aynı zamanda). Filmde düşen bir uçaktaki yolcuları soymak isteyen evsiz bir adam, yanlışlıkla onlara yardım ediyormuş gibi kameralara yakalanır ve bir anda kahramana dönüşür. Burada da borçları yüzünden hapiste olan Rahim, iki günlüğüne izinli olarak çıkar. Sevgilisi bir otobüs durağında içi altın dolu çanta bulmuştur. Bu altınları satıp borçlarının bir kısmını ödeyip cezaevinden kurtulmayı planlarlar. Ancak alacaklı bu teklifi kabul etmez. Rahim de altınları sahibine geri vermeye karar verir. Bu kararın cezaevi idaresi tarafından duyulması, işin içine televizyonun girmesiyle bir anda ülke çapında kahramana dönüşür. Kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasına yardım eden bir kahraman! Ancak Rahim dışarı çıkıp da işler dallanıp budaklanmaya başlayınca hem geçmiş hem de gerçek zamanlı tercihlerin sonuçları işleri içinden çıkılamaz bir hale getirir.

Asghar Farhadi, yukarıda da belirttiğim gibi, önceki filmlerinde birkaç karakterle sınırlı tutuyordu bu ahlaki ikilemleri. Ama burada yalnızca Rahim, sevgilisi, eniştesi ya da ablası değil. Çocuğu, cezaevi yetkilileri, alacaklısı, alacaklısının kızı, taksi şoförü… neredeyse kadraja giren herkesin kararları ve bunun sonuçlarını izliyoruz. Bir tür bilgisayar oyunu gibi ilerliyor film. Karakterimiz iki kapıdan birini tercih ediyor ve içeri girip o bölümü bitirince başka iki kapıdan birini tercih etmek gerekiyor gibi. Filmi teknik olarak kusursuz ama seyir olarak sorunlu hale getiren de bu kanımca. Çünkü bu kadar çok karakteri ve ahlaki ikilemi takip etmek yormaya başlıyor bir süre sonra. Bilgisayar oyunundaki gibi adrenalin de devreye giremeyince filmi yönelik konsantrasyonda sıkıntılar baş gösterme riski artıyor.

Ama Farhadi bir kez daha iyi-kötü, güzel- çirkin ayırt etmeden, karakterlerini yargılamadan, hiçbir karara olumlu anlam yüklemeden İran toplumunun dilemmasını çıkarıp koyuyor masaya. Belki de yıllardır bize anlatmaya çalıştığı şey tam olarak bu. Sağlıklı ve uzun soluklu kararların alınıp uygulanması imkansız olan, ancak anlık durumlar karşısında ahlaki tercihler yapılarak ilerlenebilen ve bur tercihlerin iyi ya da kötü olmadığı bir ülkenin ruh halinin altını çizip duruyor sanki.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa