Sinemada şans ve şanssızlık
Kader filmi afişi
İyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bıraktık diyemiyorum, çünkü yine önceki yıllar gibi kötülüklerle anılan bir yıl oldu giden. Büyük umutlarla, beklentilerle iyiye, güzele ulaşmak için haksızlığa, kapitalizme ve sömürüye karşı mücadele kararlılığıyla girdik yeni yıla.
Bazılarımızsa artık şanssızlığının dönmesi, şansın kendi yüzüne de gülmesi, bolluk ve rahatlık içinde yaşama, ‘öğünlerini büyütebilme’ dileğini taşıyordu. Kişisel kurtuluş beklentisi olanlar, umudunu şans oyunlarına, ‘kumara’ bağlayanlarımız da vardı elbette.
Uzun zamandır ana akım medya televizyon kanallarının haber bültenlerini, haber kanallarını izlemediğimden bu yılbaşına doğru her yıl uzayıp giden kuyruklarıyla, biten biletleriyle reklamıhaberi yapılan piyango haberlerinden de bihaberdim.
Neyse ki ilginin, satışların yüzde 75 azaldığını öğrendim. 2022 “Milli Piyango” yılbaşı çekilişinde 120 milyon TL’lik büyük ikramiye çeyrek bilete ve satılmayan biletlere çıkmış, böylece asıl büyük ikramiye kasasına 90 milyon kalan Demirören’e vurmuş oluyordu.
Yıllardır, her yılbaşında şu espriyi yaparım: “Yılbaşı çekilişinde piyangodan bana para çıksa çok şaşırırım çünkü bilet almıyorum.”
Bireysel kurtuluş peşinde olmayan, bu nedenle de hayatım boyunca şans oyunlarıyla hiçbir ilişkisi, yakınlığı, alışverişi olmayan biri olarak bu hayatta şanssızlığın daha çok yaşandığını, şansınsa zaman zaman hepimizin kapısını çaldığını, farkına vardığımızda, hissettiğimizde bunun olumlu sonuçlarıyla karşılaştığımızı, fark edemediğimizdeyse fırsatı kaçırdığımızı düşünüyorum. Şansın kapıyı iki kez çalmadığını bilerek kapıyı şansa açık tutmamız gerekiyor sanki. Şansa şans tanımalıyız. Hayatın sürprizlerine açık olursak aradıklarımızın, beklediklerimizin bir gün bize de uğrayabileceğini umabiliriz. Umudumuzu şans oyunlarına bağlamanınsa boş hayalden başka bir şey olmadığını yaşayarak görürüz. Şans oyunlarının vermekten çok bizden aldıkları da ayrı bir gerçektir.
Sözcüğün kökeni Latince “cadentia” kelimesinden gelmektedir ve düşme, payına düşme, kısmetine çıkma anlamlarını içerir. Kader de benzer bir kökenden gelmektedir.
“Genellikle ‘Bu tür aksilikler hep benim başıma gelir. Çünkü, ben şanssızım’, ‘Zaten olumlu bir sonuç beklemiyordum, ben hep şanssızımdır’, ‘Bu tür konularda şanslı olmak gerekir’ gibi cümleler duyarız. Bazen şanssız olduğuna inanma, bir tür umutsuzluk ve eylemsizlikle iç içe geçmiş olarak da görülebilir. Bu tür durumlarda harekete geçme konusunda isteksizlik, kendini ötekiler tarafından beğenilmez bulma ve bu içsel kabul doğrultusunda davranışlar gözlenebilir.”(1)
SİNEMADA ŞANS-ŞANSSIZLIK, KADER
Hayatın içinde çok fazla duyduğumuz şans, şansızlık, kader, talih sinemada ele alınan öykülerin de temel bileşenleri arasındadır. Özellikle melodramların anlatımları içinde başat unsurlar olarak yer alır.
Yeşilçam sinemasında filmlerin adlarına da yansıyan “kader” teması anlatımın en temel unsuru olarak yer alır.
Kaderim Böyle İmiş (Saydam, 1959), Kaderde Birleşenler (Ergün, 1966), Kaderin Cilvesi (İnanoğlu, 1966), Kaderin Ağları (Aslan, 1970), Kaderimin Oyunu (Aksoy, 1972), Kader (Zeki Demirkubuz 2006) sadece birkaç örnek…
Konu sinemada, “Türk sineması”nda şans, şanssızlık, talih, kader olunca Yeşilçam melodramlarından söz etmeden olmuyor. Melodram nedir peki? Bir tiyatro terimi olan melodram Yunan trajedilerinde koro başı ile bir oyuncu arasında geçen şarkılı diyalog için kullanılırken, çağdaş tiyatroda, duygusal ve acıklı olaylara dayalı bir oyun türü olarak tanımlanır.
Melodram, “Anlamların müzikle zenginleştirildiği, romantik ve duygusal oyunları” tanımlayan bir form olarak 19. yüzyılın ilk yarısında önce tiyatroda ortaya çıkar, daha sonra edebiyat ve sinema alanında yaygınlaşır. (2)
En etkili ve kitlesel iletişim aracı olan sinemadaki tanımlarından biri de “En gelişmemiş izleyicinin en çok tuttuğu, ağlatı ile dramın bozulmuş, karikatürleştirilmiş biçiminden ortaya çıkan tür”dür.
“Melodram da ağlatı gibi insanlığı öteden beri ilgilendiren büyük sorunları, insanı altüst eden derin duyguları ele alır. Ancak bunu yaparken son derece yalınç, çizemsel bir yol izler. Melodram, her şeyi kalıplar içinde ele alır. İnsanlar, olaylar, durumlar, duygular hep kalıplaşmıştır. Dünya iyiler ile kötüler olarak kesinlikle ikiye ayrılmıştır. İyiler ile kötüler arasındaki uğraşının sonu daha başlangıcından bellidir: İyilerin başına gelmedik şey, kalmaz; ama yine çoğunlukla, beklenmedik bir kurtarıcı, beklenmedik bir anda ortaya çıkıp her şeyi tatlıya bağlar İzleyiciyi en kolayından etkilemek amacıyla en ucuz yollara başvuran; olağanüstü durumlar, olağanüstü rastlantılar, çapraşık olaylar düzenleyen yapıtlar.” (https://nedir.ileilgili.org/melodram)
Yeşilçam sineması için afyonlayıcı, “uyuşturucu sineması” dendiği gibi, kaderciliği körükleyen, egemen anlayışın sürdürücüsü, yönlendirici bir sinemadır da. Hep egemen anlayıştan, her türlü iktidardan yanadır. Kadını, “farklı, aykırı” olanı ötekileştirir. Bunların her biri ayrı yazı konusu. Dönelim şans, şanssızlık, kader meselesine.
Batı’da kapitalizmin yarattığı değerler çöküşüyle bencilleşen, bireycileşen insan, çözülen değerler sonrası kendini korumasız, huzursuz, çaresiz ve yalnız hissetmektedir. Melodram sineması, bireyin yaşadığı kaosu yatıştırabilecek bir araç olarak değerlendirilir.
Bu bizim gibi az ve çarpık gelişmiş ülkelerde egemenlerin cahil, çaresiz, yalnız ve umutsuz bıraktıkları insanları şükretmeye, itaat etmeye, kaderciliğe yönlendirmede dinle birlikte kullandıkları en etkili araçlardan biridir melodram sineması.
- Haftaya kaldığımız yerden sürdüreceğiz yazımızı…
(1) Çağay Dürü, “Şanssızım” Anlatımının Mazoşist Kişilik Bağlamında İşlevi. Türk Psikiyatri dergisi 2018;29
(2) Tülay Çelik, Yeşilçam Sinemasında Kökensel Bir Nitelik Olarak Kader Teması: Modernleşme Kaygılarından Melodramın Şefkatli Kollarına. Sosyal Bilimler dergisi, cilt 6 sayı 1 | yaz 2021
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04