10 Ocak 2022 04:30

2021 Afrika Kupası: Kamerun’da rejimin futbol kumarı

Kamerun'da futbol maçı

Fotoğraf: Eliseandchai/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)

Paylaş

İki kez ertelenen 2021 Afrika Uluslar Kupası, nihayet Kamerun’da başladı. Tesislerin hazır olmaması nedeniyle 2019’daki turnuvaya ev sahipliği yapamayan ülke, 2021’de de iklimin ve pandeminin azizliğine uğramıştı. Bu kez stadyumlar kapılarını açtı ancak ufukta yine önemli problemler var.

2016’da patlak veren kitlesel protestolar sonrası iç savaş boyutuna ulaşan Anglofon krizi çoğu sivil, binlerce cana mal oldu. Kamerun askeri güçlerinin sivillere yönelik katliam, işkence, tecavüzleri belgelendi. 64 bini aşkın Kamerunlu, mülteci olarak Nijerya’ya sığındı. Ülkenin güneybatı bölgesindeki Limbe kenti, çatışmalı bölgede yer alıyor ve geçen yıl bugünlerde, turnuva henüz ertelenmemişken stadyuma yönelik bombalı saldırılar düzenlenmişti.

Tarihi Almanya, İngiltere ve Fransa’nın bölgeyi sömürgeleştirmesiyle şekillenen Kamerun, 1960’ta Fransa’dan bağımsızlığını kazandı. İngiltere mandası altındaki Güney Kamerun, 1961’de Kamerun’a, Kuzey Kamerun ise Nijerya’ya bağlanma kararı aldı. Kamerun bu birleşme kararıyla federal bir cumhuriyet oldu ancak dertler bitmedi. Frankofonların hakimiyetindeki ülkede Anglofonlar dışlandı. ’60’larda iktidarı elinde bulunduran Frankofon ağırlıklı Kamerun Ulusal Birliğinin Lideri Ahmadou Ahidjo, bağımsızlık yanlısı Kamerun Halkları Birliğinin devam eden silahlı mücadelesini “tek adam” otoritesini sağlamlaştırmada kullandı. 1972’de federal sistem lağvedildi. Ahidjo 1982’de koltuğu Paul Biya’ya bıraktı. Biya bugün 89 yaşında, finalin oynanacağı stat onun adını taşıyor ve halen başkanlık koltuğunda oturuyor.

Biya için futbol, Anglofonları “birlik” hülyası içinde bastırma konusundaki en önemli araç. İlk kez 1982’de Dünya Kupası’na katılan ve İspanya’da oynadığı üç maçtan namağlup ayrılarak elenen Kamerun, 1984 ve 1988’de Afrika Uluslar Kupası’nı müzesine götürdü. 1990 Dünya Kupası’nda çeyrek finale kadar uzanan performansıyla tüm dünyada sempati uyandıran “Yenilmez Aslanlar”, rejim için ne kadar kıymetli olabileceğini kanıtladı. Biya da bu konuda yaratıcılığını göstermekten hiç çekinmedi. 1993’te kamu emekçilerinin genel grev için belirlediği günü, Zimbabve karşısında elde edilen bir galibiyet sonucu ulusal tatile çevirmesi bunun örneklerinden biriydi. Politik arenada sıkıştığında halktan milli takıma referansla “Aslan ruhu” sergilemesini istemek Biya’nın sık başvurduğu bir taktiğe dönüştü.

1959’dan beri Frankofonların başkanlık yaptığı Kamerun Futbol Federasyonu, ülkedeki genel Frankofon hakimiyetinin bu alanda da sürdürülmesinde rol oynuyor. Hak ettiği halde milli takıma alınmayan Anglofon oyuncuların şikayetleri ülkede tekrar eden bir tema. Federasyon ve Gençlik ve Spor Bakanlığının kendilerine verilen bütçeyle yatırım yerine yolsuzluk yapması da öyle. Bunun en meşhur örneği milli takımın 1994 Dünya Kupası masrafları için, halktan bağış toplanması adına başlatılan “Operation Coup de Coeur”la (İçten gelen hediye) elde edilen 4 milyon doların ortadan kaybolması.

Rejimin futbolu birleştirici unsur olarak politikleştirmesinin ters teptiği örnekler de var. 1994 Dünya Kupası’ndaki başarısızlık sonrası Anglofon bölgelerde başlayan protestolar, Buea kentinde iktidarın borazanı olarak görülen devlet televizyonunun kuşatılmasına kadar varmıştı. Başarısızlık anlarında Frankofon/Anglofon ayrımının ötesinde tüm etnik farklılıkların su yüzüne çıkmaya teşne olması bu stratejinin barındırdığı riski gösteriyor.

1984 ve 1988 sonrası 2000, 2002 ve 2017’de de Afrika Uluslar Kupası şampiyonu olan Kamerun bu alanda kıtanın en başarılı ikinci ülkesi. 50 yıl sonra ev sahipliği yapılan turnuvada hedef yine büyük. Ancak siyasi atmosferin bu kadar gergin olduğu koşullarda başarının da başarısızlığın da sonucu ciddi olacak gibi görünüyor. Teknik Direktör Toni Conceiçao’nun BBC’ye söylediği gibi: “Burada insanlar başarısızlığı affetmez.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa