Omikron aşamasında koruyucu siyaset

Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ‘Omikron Tsunamisine Hazır mıyız?​’ başlığını taşıyan duyurusunda, omikronun yarattığı kritik değişikliği bir doğal afet benzetmesi yaparak duyurmuştu. Aşı ya da geçirilmiş enfeksiyonu boşa çıkarması, klinik açıdan daha hafif bir seyir göstermesi, hastaneye yatış ve ölüm sayılarının görece düşük olması ile yanıltıcı mesajlar veren omikronun, 2022’nin başından itibaren baskın varyant haline geleceği tahminleri tuttu.

Dünya düzleminde düzenli sayısal bilgi sağlayan ‘Our World in Data’ ve Britanya Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA) verilerine göre omikron varyantı çok ciddi bir yükselişte. Durumun ciddiyetini önceden görüp, onlu hasta sayılarında dahi karantina başlatan ülkeler var. Uzmanlar Türkiye’de omikron oranının ocak ortası itibariyle yüzde 80’i bulacağını tahmin etmişti; baskın varyant haline gelen omikronun öncekilerden farklı bir hasta yüküne neden olduğu hastanelerde gözleniyor.    

Hastalığın daha hafif seyirli olsa dahi kısa süre içinde çok sayıda kişiyi hasta etme kapasitesi, sağlık sisteminin yetersiz kalabileceği ve kaybın yüksek olabileceği endişesini de beraberinde getiriyor. Omikron varyantının tehlikesizlik yanılsaması yaratan etkililiği tedirgin edici.

Uzmanlar tarafından kaygıyla izlenen pandeminin bu kritik evresinin önemi, siyasal alan tarafından algılanmış, kavranmış görünmüyor; muhalefet dahil olmak üzere siyasi aktörlerin tamamı bu konuda suskun. Bu ilgi eksikliğinde, salgından her yurttaşın aynı düzeyde etkilendiği şeklindeki sakat bakışın rolü büyük. Oysa her toplumsal olay gibi ‘omikron felaketi’nin de siyasal ve sınıfsal boyutları var ve öncelikle bu boyutların tartışılması gerekiyor.

* * *

Salgın hastalık, doğal afet gibi olağanüstü durumlar, ‘devlet’ ve ‘siyasal alan’ın test edildiği süreçler ortaya çıkarır. Türkiye gibi demokrasi kalitesinin hayli düşük olduğu ülkelerde ani bir felaket halinin siyasal sonuçları, en az alınması gereken teknik sağlık önlemleri kadar önemlidir. Altüst oluşun rutubetli ortamında antidemokratik eğilimlere karşı örülecek duvarın ilk adımı, konuya ilişkin düşünsel bir hazırlıkla atılabilir.

Siyaset Bilimci Richard Olson, kendi bilimsel disiplini içinde doğal afetlere gereken ilginin gösterilmediğinden, bunların çoğunlukla birer ‘siyasal durum-ortam’ olarak değil de ‘mühendislik problemleri’ olarak görüldüğünden yakınmıştı. Soruna mercek tutulduğunda da sürecin yönetsel boyutu ile sınırlı kalınıp, afet ortamındaki dinamik ve pratiklere gereken ilginin gösterilmediğini belirtmişti. Olson’a göre siyasi iradenin asıl işlevi felaketi yönetmek değil, anlamlandırmak olmalıydı. Gerekçesi doğal afet gibi ‘dış bir şok’a dayansa da siyasal sistemin bu gibi durumları açıklayarak yanıtlamak zorunda olduğunu vurgulamıştı. Pandemi gündemine de ışık tutabilecek en önemli saptaması; felaketi, onun dinamiklerini anlamak amacıyla siyasallaştırmanın, durumdan zarar gören kesimlerin ve aynı zamanda toplumun bütününün toparlanma ve yeniden yapılanma kapasitesini yükselteceği olmuştu.

* * *

Şüphesiz geride kalan iki yılda biriktirilen deneyim, omikron varyantının siyasal sisteme etkilerini anlamak için yol gösterici olacaktır. Omikron varyantının siyasal alana etkileri üzerine yapılacak bir zihin alıştırmasında dikkate alınması gereken ilk önemli boyut yaygın ‘alışma’ halidir. Semptomların “ılımlı” oluşundan kaynaklanan kolektif gevşemenin körleştiriciliği belki de en önemli sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Günlük vaka sayısındaki artış, emeklilik, istifa, ülkeden göç gibi nedenlerle sayıları azalmış görevdeki sağlık personelinin yorgunluk ve moralsizliği ile bir arada düşünüldüğünde, durum iç açıcı değildir.

Osmaniye İl Hıfzıssıhha Kurulunca, omikron varyantı gerekçe gösterilerek gece 24.00’ten sonra müzik yayını yapılmasının yasaklanması ilk iki yılda görülen otoriter eğilimlerin devam işareti gibidir.

Pandeminin başlangıcında muhalif düzlemde geç verilen tepkinin bir benzeri omikron aşamasında da görülmektedir. Uzunca bir süre daha yaşamımızın parçası olmayı sürdürecek bu duruma karşı, içinde yeni risk alanlarına karşı hazırlığın örüleceği alternatif kurumsallaşma ve iletişim kanallarının örülmesi koruyucu bir siyaset için zorunlu görünmektedir. Aşırı kutuplaşmış ve eşitsizliğin zirve yaptığı bir ortamda dayanışmaya yapılacak vurgu ve dayanışma pratiklerine bağrını açacak somut ortamların oluşturulması bir yandan omikrondan sonraki varyantlara yönelik hazırlık düzeyini artırırken, siyasal iktidarın ürettiği yapay gündemlerden gerçekliğimize dönüşe de katkı sunacaktır. 

* Olson, Richard S. (2008). “Toward a Politics of Disaster: Losses, Values, Agendas, and Blame.” Crisis Management içinde. Derleyen Arjen Boin. Cilt 3, 154-169. Los Angeles: Sage.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et