Emek Partisi'nin çağrısı ve üçüncü ittifak
Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel
Sendikaların kapatıldığı, muhalif partilerin yasaklandığı Kazakistan’da işçi ve emekçiler, yeni yıla grev ve direnişlerle girdi.
Türkiye’de MESS grup sözleşmesinde sefalet zammına imza atılmasını kabul etmeyerek iş bırakan Çimsataş işçileri polis zoruyla fabrikadan çıkarıldı. Ayrıca pek çok sektörden işçi ve emekçilerin hoşnutsuzlarını ortaya koyan, direnme eğilimlerinin işaretlerini veren haberler geliyor.
Önceki gün, partisinin Adıyaman il danışma toplantısına katılan AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’ın konuşması sırasında “Ak Partiliyim, esas meselemiz işsizlik, açım” sözleriyle tepki gösteren bir yurttaş salondan çıkarıldı.
Tüm kapitalist dünyada, tekellerin kârlarını büyütme çabası karşısında, işçi ve emekçilerin ancak kendi sınıf çıkarları etrafında örgütlenerek haklarını koruyabilecekleri gerçekliği ile yüz yüzeyiz.
Yani Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından 1848’de yayımlanan komünizmin ilk bildirgesi Komünist Manifesto’da üretim araçları üzerindeki özel mülkiyette ifadesini bulan sömürü düzeninin yasaları aynı biçimde hükmünü icra ediyor. Yine bu tarihsel bildirgede vurgulandığı gibi, işçi sınıfının örgütsüzlüğü koşullarında bu gerçekliğin değişebileceği bir modern dünya mümkün olmayacak.
Emek Partisi, ‘tek adam’ yönetimine dayalı kapitalist sömürü düzeninden nasıl çıkılabileceği tartışılırken, Manifesto’dan 174 yıl sonra pergelin sivri ucunu aynı yere koyuyor: “Mevcut koşullar ve gelecek açısından işçi ve emekçiler için tek çıkış yolu; ekonomik ve politik hakları elde etmek için birleşmek, dayanışma içerisinde olmak ve mücadele etmektir. Bu aynı zamanda ülkeyi sürüklendiği yıkımdan kurtaracak ve sorunların çözümü için somut adımların atılmasını sağlayacak tek çıkış yoludur.”
Cumhur İttifakı sonrası, göreli bir nefes alma imkanı sağlayabilecek bir restorasyonun ötesine geçebilmek açısından pergelin sivri ucunu doğru yere koymak, çıkış imkanlarına dair bir daire çizerken, yine o noktanın etrafında dönerek bunu yapmak kritik önemde. Yanlış yerden başlanarak doğru bir çıkışa varılamaz.
Elâzığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Enes Kara’yı kaldığı cemaat evinde yaşamına son vermeye sürükleyen koşullar, öğrencilerin barınma ve eğitime parasız ulaşma haklarının garanti altına alınması, laikliğin ödünsüz savunulmasının önemini acı bir biçimde bir kez daha görünür kıldı. Emek Partisinin açıkladığı bildirge bu açıdan da net bir tutumu ifade ediyor.
Türkiye’de Kürt sorunu iktidar açısından önce istismara dayalı bir açılım sonra da ‘terörle mücadele’ yönteminin konusu yapıldı. Bugün de muhalefetin birlik imkanlarının dinamitlenmesi için kullanılıyor. Emek Partisinin bildirgesinde dile getirdiği, “Kürt sorunu, tam bir ulusal hak eşitliği temelinde barışçıl ve demokratik temelde çözülmelidir” vurgusu tüm bu çabaların karşısındaki açık bir tutumun ifadesi.
İşçi ve emekçiler açısından ekmeğin her gün biraz daha küçüldüğü koşullar, mültecilere yönelik ırkçı saldırıların teşvik edilmesi için üzerinde oynanılan, hareket edilen bir zemin aynı zamanda. Bu, gerçek faili gizlemenin de bir yolu. İnsanlığa karşı suç işleyenler hariç Türkiye’ye sığınanlara mültecilik statüsü tanınması gerektiğinin savunulduğu EMEP açıklamasında, şöyle devam ediliyor: “Mülteci işçilere ‘işveren rızası’ şartı olmadan çalışma izni verilmelidir. Mülteci ve göçmen işçilere sendikalara üye olma hakkı tanınmalıdır. Türkiye’yi AB’nin göçmen deposu haline getiren ‘Geri Kabul Anlaşması’ iptal edilmelidir. Dönmek isteyen mülteciler için bölgede barış ortamı sağlanmalı, kalanlara eşit yurttaşlık için gerekli altyapı oluşturulmalıdır.”
EMEP’in, halkın seçtiği temsilcilerden oluşan bir kurucu meclis tarafından, halkın en geniş kesimlerinin katılımıyla yeni bir anayasa hazırlanması ve halkın onayına sunulması vurgusu da ‘tadilatçı’ anlayışlara karşı bir tutumun ifadesi.
Doğa ve çevre talanına son verilmesi; sanata ve sanatçılara yönelik baskı, yasak, sansür uygulamalarına; sanatçıların yaratım süreci üzerindeki sermaye ve piyasa egemenliğine karşı açık tutum; cinsel yönelim ayrımcılığına, nefret söylemine ve baskılara son verilmesi bildirgenin temel vurgularından bazıları.
Bu çağrı umarız, Türkiye’nin geleceğinin sermaye seçenekleri arasına sıkıştırılmaması için gerekli olan üçüncü bir ittifakın oluşturulmasına güç katar, onu mümkün kılacak yolun açılmasına katkı sunar.
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10