20 Ocak 2022 04:50

Güç olmak, güven vermek ve kazanmak

Keşan'da yapılan zam eylemi

Fotoğraf: Orkun Kaya/Evrensel

Paylaş

“Sol sosyalist" ön adlandırma ne denli tartışmalı olursa olsun, ülkemizde, sermaye ve devlet iktidarının halk kitlelerine yönelik politikalarına karşı, devrimci tarzda itiraz eden kişi, grup, örgüt ve partilerin güç, eylem ve mücadele birliği istek ve çabası yeni değil. Kimi zaman somut biçimler alarak geniş emekçi kesimlerinde moral-manevi ve değiştirici maddi güç olma umuduna kuvvet verdi. Kiminde de şu ya da bu nedenle, şu ya da bu örgüt ve partinin ya da parti ve örgütlerin, çoğu kez hiç de haklı olmayan gerekçelerle ve farklı görüşleri merkeze alarak tutum belirlemeleri nedeniyle gerçekleşmedi. Bu ikinci durumda hem kitlelerin ileri kesimlerinde hem de devrimci-sosyalist örgütlenmeler içinde yer alanların büyükçe bölümünde moral bozukluğu yaşandı.

Sorun elbette sadece bu değildi: Asıl mesele, burjuva diktatörlüğünün saldırıları karşısında oluşabilir olmasının koşullarına rağmen, devrimci muhalif güçlerin hak mücadelesi yürütenlerin mevzilerini güçlendirecek; kitlelerin geniş kesimlerini ağır sömürü koşullarına ve baskılara karşı mücadeleye cesaretlendirecek bir tutumu göstererek tekelci burjuvaziye, emperyalistlere ve onların işbirlikçi uşağı devlet yönetimlerine karşı, onların saldırılarına direnecek pratik bir kuvvet ve gücü gösterebilmeleriydi.

Bu ihtiyaç azalmadı, arttı. Aynı nedenle, devrimci ve sosyalist siyasal örgütlenmeler hem kendi aralarında böylesi bir birlikteliği güçlendirmek hem de emperyalizm ve uşağı güçlere karşı mücadeleye çekilebilir gördükleri daha geniş kesimleri (onların siyasal örgütlerini) bir mücadele platformunda bir araya getirmek için çaba gösteriyorlar. TKP, Sol Parti, EMEP ve başkaca parti ve örgütler buna yönelik çeşitli açıklamalar yaptılar. Başlıca birleştirici önceliğin, sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin acil talepleri ve bu taleplerin karşılanması için etkili bir mücadele ve ittifakın geliştirilmesi olduğu, yapılan açıklamaların denebilir ki hemen hepsinde bir biçimde yer alıyor.

Erdoğan’ın başında bulunduğu devlet iktidarının giderek yoğunlaşan saldırılarına karşı tepki birikiminin arttığı ve yeni bir çıkış için arayış eğiliminin güçlendiği bir dönemde, bu açıklamalara uygun siyasal pratik, açık olmalıdır ki, emekçilerin özellikle ileri kesimlerini de güçlendirici işlev görecektir. Mevcut iktisadi, sosyal ve politik durum ve muhtemel gelişmeler dikkate alındığında, siyasal tecrübe sahibi her sosyalist ve devrimci açısından “devrimci demokratik bir halk seçeneğinin geliştirilmesinin acil gerekliliği", sanırız ki açıktır. Bunun asgari birleştirici taleplerinin belirlenmesi de ülkemiz devrimci hareketinin deneyim ve tecrübesi dar grup ve parti öncelikleri adına heba edilmedikçe zor değildir.

EMEP’in bir toplantı ile açıkladığı bildirge bu bakımdan birleştirici -öncelikli talep ve hedefleri içeriyor. Tek adam iktidarına son verilmesi, halkın seçtiği temsilcilerden oluşacak bir kurucu meclis tarafından demokratik bir anayasanın oluşturulması, laisizm, Kürt sorununun tam hak eşitliği temelinde çözümü, savaşçı-yayılmacı politikalara son verilmesi, emperyalistlerle yapılan anlaşmaların iptal edilmesi, emperyalist askeri oluşumlardan çıkılması, siyasal demokrasi, çalışma ve yaşam koşullarının halk yararına düzenlenmesi vb.

Bir mücadele birliği-ittifakı bu -ve eklenebilir talepler etrafında örülmelidir. Halk kitlelerinin mümkün en geniş kesimlerini burjuva partilerinin tuzaklarından kurtulmaya teşvik edecek, cesaretlendirecek, kendi taleplerinin burjuva iktidar ve muhalefet partileri ve sermaye kuruluşları dışındaki sosyalist ve devrimci güçler ittifakı tarafından savunulduğu duygusunu güçlendirecek ve yaşamında devrimci bir değişimin yolunu açacak böylesi bir tutum güç bulmalı, pratiğe geçmelidir. Toplumsal-sınıfsal bölünmüşlüğün başlıca sınıfların kendi içlerinde de farklı biçimlerde yaşanması, devrimci-sosyalist ve ilerici-demokrat parti ve örgütlerin ideolojik -politik ayrılıklara sahip olmaları, somut toplumsal gerçekliklerimiz arasındadır ve kuşkusuz önemsiz sayılmazlar. Ancak bu farklılıklar, sermaye ve partileri-devlet ve hükümetleri karşısında güç ve eylem birliğinin engeli olarak öne çıkarılmamalıdır. Çelişkisiz hareket ve hayat olmazdı. Yekparelik yoktur. Eleştiri birliğin engeli olmayarak da işlev görebilir. Sorumluluk devrimci ve sosyalistler başta olmak üzere, ilerici demokratik bir halk seçeneği ihtiyacından söz eden her kesindir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa