Ses etme, ‘endişeli muhafazakârlar’ ürkmesin!
Enes Kara
Kaldığı cemaat evinde intihar eden Enes Kara’nın ölümü, tarikat/cemaat/iktidar ilişkisini tartışmaya açmıştı. Bu tartışma, düzen içi muhalefetin ‘muhafazakâr seçmen’ diye kodlanan kesimi gözetmek adına kuşandığı siyasetsizlik halini de sergiledi. Konuya dair yazmıştık. CHP lideri konuyu pas geçti. İktidarla ilişkileri bağlamında tam da siyasetin konusu olan cemaat örgütlenmeleri, muhafazakâr değerlerle ters düşmeme kaygısıyla, geçiştirildi. Ama buna rağmen, toplumsal bir duyarlılığın oluştuğunu söyleyebiliriz. ‘Cemaat evleri/yurtları kapatılsın’ talebi epeyce dillendirildi. Öyle ki bu duyarlılığın, AKP’den uzaklaşmakta olan “endişeli muhafazakârlar” üzerinde ters bir tepkiye yol açtığı belirtildi. AKP’nin puanını yükselttiği söylendi. Kara haberlerle muhalefet uyarıldı!
‘REİS BUNLARA AZ BİLE YAPIYOR’
Kara habercilerden biri de Yıldıray Oğur. Uzun yazısında, muhalefetteki ‘laik modernlerin’ iktidara gelme olasılığı arttıkça ‘endişeli muhafazakârları’ ürküttüklerini söylüyor:
“Geçen haftaki tarikat ve cemaat yurtları tartışmasının sonucu şöyle oldu: Muhalefetle diyalog kurmaya çalışan endişeli muhafazakarlar yaptıkları küçük kaçamaktan hayal kırıklığına uğrayarak evlerine dönerken, meydan ise “Bunların hakkından Reis geliyor”, “Reis bunlara az bile yapıyor”culara kaldı...”
Meseleye dair suskunluğundan dolayı Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim ediyor Oğur. Ama bu yetmemiş demek ki. AKP’den kopmak üzere olan ‘endişeliler’, Tarikat/Cemaat karşıtı tepkileri görünce noluyoruz diyerek geri dönmüşler. Halimize yanalım, bizleri de “Reis bunlara az bile yapıyor”cularla başbaşa bırakmışlar. Duruma bakar mısınız; “Cemaat evleri/yurtları kapatılsın” demek bile ürkütüyormuş! Son derece meşru ve ayrıca yasalara uygun davranmaya çağıran bir talepten bile ürktüğü söylenen bir ‘muhafazakarlık’ profili çiziliyor ve ‘aman ölçülü olun, laf etmeyin’ deniliyor. Heyhat ama, herkes Kılıçdaroğlu değil ki laf dinlesin!
ANLAMAK YA DA ANLAYAMAMAK
Cemaat evinde yitirdiği oğlunun cenazesini alırken bile, “Cemaatin bir zararını görmedim” diyebilen Enes’in babasını ‘anlayamayan’ bir doğmatizmin tarikat ve cemaatların sosyolojik ve tarihselliğini de anlayamayacağını vurguluyor Oğur. Biat ve ‘ölü gibi teslim olmak’ üzerinden tarif edilebilecek bir ‘bağ(ım)lılığı’ anlamak güç olmasa gerek. Anlamak ve ama itiraz etmek gerekiyor tam da. Kaldı ki farklı boyutlarda çoktan nitelik değiştirmiş ‘tarihsel’ boyutuyla birlikte, sosyolojik yönü ekonomik/siyasal yönünün çok arkasında kalmış tarikat gerçeğini atlayarak mı anlayacağız yani?
Medyasıyla, vakıflarıyla, üniversiteleriyle, yurtlarıyla, kurslarıyla, maliyesiyle, sermayesiyle, birikim kanallarıyla, devletteki örgütlülükleriyle, söz konusu yapılanmalar, ‘sosyolojik’ olarak açıklanıp anlaşılabilir mi?
İktidarın bizzat yolunu açıp teşvik ettiği ‘dindar-kindar nesil’ veya ‘kültürel-fikri hegemonya’ ihtiyacına dönük ‘simbiyotik’ ilişki içinde bulunduğu bu yapılanmaların siyasal aparatlara dönüşmüş olmalarını görmezden gelmek mi gerekiyor, anlamak için?
OĞUR’UN DEĞİŞMEYEN METADOLOJİSİ
Türkiye’de sözkonusu tarikat ve cemaatlerin teoloji veya sosyolojiden çok siyasetin konusu olduklarını anlamak Oğur için de pekala mümkün oysa. AKP-Cemaat koalisyonunun “genç siviller”indendi kendisi. Dönemin iktidar starlarındandı. Sol (DSİP ve Ufuk Uras hariç!), askeri vesayetin eklentisiydi ona göre. Fethullahçılar ise demokrasi dinamiği, sivil toplum hareketiydi. Koalisyon dağıldı sonra. “Askeri vesayete karşı sivil dinamik” denilen, bizzat askeri darbeye kalkıştı! AKP ise tek adam rejimine yol aldı, geldi bugüne...
Bütün bu musibetlere ‘içeriden’ tanık olan Oğur’un ‘metadolojisi’ ise hâlâ aynı ama: İktidarın olanaklarıyla palazlanan, iktidar birimlerinde yer tutmak için can atan tarikat ve cemaatlara bir şey demeyeceksin. Sosyolojik ve tarihseller çünkü. Devletin gayrinizami imkânlarıyla faaliyet gösteren on binlerce cemaat evi kapatılsın deyip muhafazakarları ürkütmeyeceksin, Allah muhafaza, ömür billah AKP’den kopmazlar!
BAŞKA BİR YOL MÜMKÜN
Bir rivayet bu aslında. ‘Aman ses etmeyelim’ rivayetiyle siyasetin değiştirici gücü sıfırlanıp bir tür mukadderata saplanılıyor. ‘Muhafazakar’ın siyasal tercihi başka saiklerle de değişemez mi? Dindar kitleler ille de dini saiklerle mi politikleşir? Namazında niyazında milyonlarca Kürdün ‘seküler’ Kürt hareketinin saflarında, siyasal İslam dışında bulunması mesela. Tamam, ulusal kimlik mücadelesi dini kimliği öteledi, denilebilir. Doğrudur, ama aynı şey neden sınıfsal saiklerle de yaşanmasın? Muhafazakarlar sosyo ekonomik-sınıfsal saiklerle politik pozisyonlarını neden değiştiremesin? 20 yıllık AKP iktidarının dindar cenahta yoğunlaştırdığı servet/sefalet birikimi ve derin sınıfsal yarılma ortadayken hem de…
Tarikat tartışması sürerken, Adıyaman’da AKP yöneticisi Mahir Ünal’a, tam da muhafazakar değerler üzerinden nutuk çekerken, “boş konular bunlar, asıl konuya gel, ben işsizim, ben açım” diye tepki gösteren çiftçi de ‘endişeli muhafazakarlar’ içindendi işte.
SEZEN AKSU’YA LİNÇ
Sonuçta açlık, işsizlik, yoksulluk kuşatmasında yaşam mücadelesi veren dindar emekçileri ‘biz gidersek tarikat yurtlarını kapatacaklar’ ajitasyonuyla motive etme şansını yitirmiş bir iktidar gerçekliği var artık.
Enes’in intiharının tartışmaya açtığı cemaat yapılanmasına sahip çıkmak adına Sezen Aksu linç ediliyor en son. Camide hem de, “o dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir...” diye tehdit ediliyor. Sormak gerekiyor: ‘Endişeli muhafazakârlar’a atfedilen endişeden daha mı hafiftir, bu ve benzeri tehditlerle yolu açılan korku iklimi? Ya da; devletin en tepesinden gelen ve üretimleriyle milyonlarca insanın hayatında iz bırakmış büyük bir sanatçıyı hedef alan bu tehditten sadece “laik modernler” mi endişe duymalı? ‘Endişeli muhafazakarların’ payına düşen hiç mi bir şey yoktur?
- 1 Mayıs, 10 Not 05 Mayıs 2024 04:46
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16