Toplumsal cinsiyet düşmanlığının hedefleri
Fotoğraf: Stavrialena Gontzou/Unsplash
Brüksel Özgür Üniversitesinden David Paternotte ve Ljubljana Üniversitesinden Roman Kuhar’ın derledikleri Avrupa’daki toplumsal cinsiyet çalışmaları düşmanlığına ilişkin kitap bu konudaki temel kaynaklardan birini oluşturuyor. Bu hafta yazarların derlemeye yazdıkları sonuç bölümündeki tespitleri aktaracağım. Ancak önce bir konuyu netleştirerek başlayayım: Literatürde toplumsal cinsiyet karşıtlığı veya düşmanlığı olarak tanımlanan olgu (antigenderism) toplumsal cinsiyet kavramına dayanarak geliştirilen toplumsal-siyasal perspektiflere ve dolayısıyla toplumsal cinsiyet kavramının kendisine yönelik bir düşmanlığı ifade ediyor. Toplumsal cinsiyet karşıtlığı, toplumsal cinsiyet kavramının cinsiyetin biyolojik temelini inkar eden sapkın bir ideoloji olduğunu iddia ediyor. Bu bağlamda biyoloji kavramı hem ırkçı hem dinci hareketleri birleştiren bir retorik yapıştırıcı olarak hizmet görüyor. Aktardığım çalışmalarda eleştirilen biyoloji bilimi değil (Ki bilim olduğuna göre eleştirilebilir de!), biyoloji kavramının ve kimi biyolojik kuramların ideolojik kullanımı.
Paternotte ve Kuhar, Batı ve Doğu Avrupa’daki farklılıklara rağmen toplumsal cinsiyet perspektifine düşmanlığın ortak bir dili paylaştığına dikkat çekiyor. Yazarlara göre, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler birbirinden izole bir şekilde ortaya çıkan ulusal gelişmeler değil, ulusötesi ve küresel bir şekilde örgütlenen bir siyasetin ürünü. Toplumsal cinsiyet karşıtı siyaset 1990’lardan itibaren Avrupa ve Latin Amerika’da belirdi ve eski muhafazakar şablonları tekrarlamak yerine yeni seferberlik biçimlerini kullandı. Yazarlar konuya dair çalışmalarda sıkça dile getirilen bazı kavramlara da itiraz ediyorlar: Karşı-hareket, kutuplaşma, kültür savaşları, muhafazakar gerici hareket. Bu kavramlar ABD’deki Hristiyan Sağ’ın yükselişini model alıyor. Halbuki daha sağlıklı karşılaştırma yapabilmek için her hareketi kendi yerel koşulları içinde yorumlamamıza izin verecek kavramlara ihtiyaç var.
Toplumsal cinsiyet karşıtlığı 1994 ve 1995’teki Kahire ve Pekin konferansları sırasında ortaya çıkmasına rağmen hareketin esas dönüm noktası 2010 olarak görünüyor. Bu tarihten itibaren hareketin ivme kazandığını ve yeni aktörler ve müttefiklerle güncellendiğini söyleyebiliriz. Genel itibarıyla iki model öne çıkıyor: 1) Yereldeki LGBTİ+ ve feministlere karşı seferber olan hareketler; 2) Uluslararası siyasi gelişmelere tepki olarak doğan hareketler. Paternotte ve Kuhar her iki modelde ortak olan özellikleri 1) Hedefler, 2) Aktörler ve müttefikler, 3) Din boyutu ve 4) Stratejiler ve eylem repertuvarları açısından inceliyorlar.
Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin hedefinde “cinsel vatandaşlık” (sexual citizenship) kavramı altına toplayabileceğimiz beş hak öbeği var:
LGBTİ+ hakları: İspanya ve İtalya’da baş gösteren ilk toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyaların hedefinde medeni hak eşitliği (Evlilik ve aile haklarının LGBTİ+ vatandaşlar için tanınması) vardı. Bu konu Fransa, Slovenya, Hırvatistan, Slovakya ve Romanya’da da öne çıktı. Ağırlıklı Katolik bir ülke olmasına rağmen İrlanda’da sınırlı bir seferberliğin gözlemlenmesi dikkate değer bir bulgu.
Üreme hakları: Kürtaj, doğum kontrolü ve üreme teknolojileri alanı aslında tarihsel olarak toplumsal cinsiyet perspektifine dayanan hareketlerin ilk hedeflerini oluşturuyor. Bu yüzden toplumsal cinsiyet karşıtlığının da hedefindeler, ancak İspanya, Polonya ve Slovenya dışında kitle seferberliğine pek rastlanmıyor. Bu konudaki saldırılar daha üstü örtük gerçekleştiriliyor. Belçika, Fransa ve İtalya’da doktorların vicdani ret eylemleri söz konusu. Hırvatistan, İspanya ve Slovenya’da jinekolog muayenehanelerinin önünde sınırlı sayıda göstericinin katıldığı eylemler yapılıyor. İrlanda’da ise evlilik hakları konusunda başarısızlık yaşayan hareket kürtaj konusuna yöneliyor. Belçika’daki küçük toplumsal karşıtı hareketin esas konusunu da kürtaj oluşturuyor.
Cinsel eğitim ve toplumsal cinsiyet eğitimi: Hırvatistan, Almanya ve Fransa’da öne çıkan bu başlık özellikle çocukları toplumsal cinsiyet ideolojisinin kurbanı olarak takdim ediyor. Çocukları koruma adına öne çıkan hareketler böylece burjuva aile ideolojisinin tüm duygulanımsal sinir uçlarına dokunan bir kampanya örgütlüyorlar. Kampanyaların hedefinde toplumsal cinsiyet temelli şiddeti engellemeye yönelik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik politikalar, ve toplumsal cinsiyet çalışmaları var. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, okullarda cinsel eğitimin sonlandırılması ve toplumsal cinsiyet çalışmaları bölümlerinin üniversitelerden kaldırılması kampanyaların somut amaçları arasında öne çıkan başlıklar.
Demokrasi: Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler demokrasi kavramının kendisini de tartışmaya açıyor. Çoğunlukçu-popülist bir söyleme dayanan bu hareketler toplumsal cinsiyet eşitliğini yeni bir totaliterlik olarak tanımlıyor. Doğu Avrupa’da bu iddia “toplumsal cinsiyet ideolojisi” olarak tanımlanan eşitlik taleplerini Marksizm ve komünizmle özdeşleştirerek, toplumsal cinsiyet karşıtlığını Hristiyanlığın savunuculuğu olarak sunuyor. Yazarlar değinmese de bu çoğunlukçu söylemin heteroseksist çoğunluk iddiasını biyolojik “normallik” ve istatiksel “ortalama” iddialarıyla nasıl harmanlandığı çok münbit bir inceleme alanı oluşturuyor.
Elbette bu başlıkların hepsi her ülkede aynı anda saldırı hedefi haline gelmiyor. Farklı konuların farklı zamanlarda öne çıktığını, bazı ülkelerde bazı konuların hiç dile getirilmediğini gözlemiyoruz. Bu farklılıklar da toplumsal cinsiyet karşıtlığını tarif etmek için daha fazla malzeme sunuyor aslında. Paternotte ve Kuhar’ın derlemesi vaka analizlerinden karşılaştırmalı analize yönelen bir araştırma programının başlangıcını oluşturmak açısından dikkate değer bir kitap.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22