26 Ocak 2022 03:39

Kovid gider izi kalır: Hak kayıpları

Aşı olan genç bir erkek (sağda)

Fotoğraf: CDC/Unsplash

Paylaş

Google, çalışanları için aşı zorunluluğu getiren kurumlardan bir tanesi. Belirtilen sürede aşı olmayanların “Önce maaşlarının kesileceği, daha sonra işten çıkaracakları” basına yansımış oldu.

Eylül 2021’de İsrail aşı olmayan öğretmenler için aynı kararı almıştı. Almanya’da ise aşı olmayanlar COVID-19’a yakalandığında çalışmadıkları günler için devlet tarafından karşılanan tazminatı bundan sonra alamayacak. Bavyera Eyaleti Sağlık Bakanının “Sağlık gerekçesi olmadan aşı yaptırmayı reddedenler kazanç kaybını toplumun ödemesini bekleyemezler” demişti. Bir kenara not etmekte fayda var.

Spor klüpleri de benzer bir uygulamayı hayata geçidi. Misal, Bayern Münih aşı olmayan ve hastalığa yakalanan oyuncularında maaş kesme uygulamasına geçti bile.

İtalya’da ise 1 Şubat sonrası 50 yaş üzerinde aşı yaptırmayanlara 100 avro para cezası gündemde.

Bu uygulamaya, ayaküstü sohbetlerde taraftar olabileceklerin sayısı fazla, özellikle de aşı olanlar arasında. Dünya genelinde yaygınlaşırsa ve kamuoyu tarafından yeterli itiraz yükselmezse sadece kovid enfeksiyonu ile sınırlı kalmayacağını öngörmek kehanet sayılmaz.

Sigara içenler kalp ve akciğer kanseri hastası olduğunda, ‘Sigara içmeyenler, sigara içenlerin bu kullanıma bağlı hastalıklarında sağlık sigortası üzerinden onlar için neden para ödüyor’ olası cümlesi bu süreçte nadasa bırakıldı diyebiliriz. Eylül 2021’de bir önceki Almanya Sağlık Bakanı Jeans Spahn’ın sözleri basına şöyle yansımıştı: “Kendilerini ve başkalarını aşı yoluyla koruyanlar, aşı olmayanlar için neden para ödediklerine ilişkin haklı bir soru soruyorlar”. Bu söz işsizlik fonuna dair çalışan işçilere konuşan, kışkırtan dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ı ne kadar da hatırlatıyor!

Tüm bu uygulamaların özeti şu: Kişisel tercihleri nedeniyle hastalananlar iş göremezlik ödeneğinden yararlanamaz. Soru soruyu doğurur elbet. ‘Ya sosyal güvenlik kurumları da benzer düşünmeye başlarsa?’ O zaman kovid aşısı olmayanlar için toplum sağlığı açısından şimdilik tanı/tedavi giderlerinde ödeme yapmakta tereddüt etmeyen sosyal güvenlik kurumları, ileride başka kişisel tercihler üzerinden hasta olunduğunda aynı tutumu sergilemez mi?

Malum, tam bir gözetim toplumu yaratıldı / yaratılmakta. Kredi kartı üzerinden hangimizin ne kadar sigara satın aldığı, hangimizin ne kadar alkol satın aldığı, hangimizin restoranda ne sıklıkla alkol içtiği ayan beyan ortada. Astım ya da KOAH hastası mısın, karaciğer hastalığın mı var; gelsin tedavide kapsam dışına alınmalar, tedaviyi cepten ödemeler.

Bu konuştuklarımız hiç de uzak ihtimal değil. Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası (GSS) yasalaşma sürecini hatırlayacak olursak Meclisteki erken taslaklarında ipuçları mevcuttu.  Misal şöyle diyordu: “Hekim tavsiyesine uymayan hastalar, o hastalığa dair tedavi, tanı giderlerinde kapsam dışına alınır”.

Benzer ifadeler bu yasadan da önce hayata geçirilen ve cezaevlerini ilgilendiren Ceza İnfaz Kanunu taslaklarında yer alıyordu: “Sağlığını korumayan mahpuslar cezalandırılır”.

Neoliberal iklimden ilham alan bu uygulama ve niyetler, toplumlarda her koşulda dayanışma ruhunu yerle bir etme olasılığı taşıyor. Kamusal sağlık sigortası anlayışının dayanışmacı özü karşısında özel sağlık sigortalarının bireysel sigorta modelini toplum nezdinde meşrulaştırıyor. Hepimizin bildiği üzere risk faktörü taşıyor ya da tercih ediyorsanız o hastalık bağlamında ya kapsam dışına alınıyor ya da ödediğiniz ücret çok artırılıyor özel sağlık sigortacılığında.

Kimileri için kulağa hoş gelen bazı kovid süreci uygulamalarının bumerang misali kendilerine dönebileceğini hatırlatmak isterim.

Biliriz, ‘Sel gider izi kalır’, hak kayıpları bağlamında ise kovid gider izi kalır, unutmayalım...

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa