Gündem tartışması

Sedef Kabaş ve Sezen Aksu | Fotoğraflar: sedefkabas.com, AA

Erdoğan iktidarının son günlerde sanatçılara, gazetecilere karşı onları susturmaya ve ezmeye yönelik attığı adımlar peş peşe geldi. Sezen Aksu, Sedef Kabaş, Fazıl Say gibi sanatçılar ve gazeteciler bu saldırıların hedefi oldu. Bazı kesimler bu saldırıları şaşkınlıkla karşılarken, bazı kesimler bunların “Gündem saptırmaya” yönelik adımlar olduğunu ileri sürdü, bazı kesimler ise olanı biteni doğru anladı, tepki geliştirmeye çalıştı. Bütün bunlar ülkenin gerçek gündemi ne tartışmasının yeniden yapılmasına yol açtı.

Gündemin saptırılmaya çalışıldığını öne sürenlerin temel yaklaşımı şu; ülke ağır ekonomik sorunlar yaşıyor, halk giderek daha fazla yoksullaşıyor, açlık yaygınlaşıyor, işsizlik artıyor, ülke ağır bir ekonomik bunalımdan geçiyor vb. Bütün bunların gerçek olduğunu, ekonomi alanındaki somut durumun burada kısaca bahsedilenden daha da ağır olduğu sanırım genel bir kabul görecektir. Ama sorun şu ki ülkenin tek ağır sorunu tüm ağırlığı ile halkın sırtına çökmüş, bu niteliği ile de geri plana düşmesi olanaklı olmayan ekonomi değil.  İşin bir de politik yanı var ve bu yan ekonomide yaşananlarla doğrudan ilişki içinde.

Söylemek istediğimiz şudur; demokrasi, demokratik hak ve özgürlükler sorunu, artan baskı ve şiddet, politik islam ve faşist ideolojilerin yaygınlaştırılma çabası, aydınların, sanatçıların, gazetecilerin susturulmak istenmesi, “Dil koparma, kalem kırma, beyne sıkma” da ülkenin temel sorunudur. İktidar halka düşman bu ekonomi ve politikayı birlikte, saldırganca yürütüyor ve uyguluyor. Onun dayattığı gündem budur. Bu durum ülkenin demokratikleşmesi için mücadele etme sorununu da öne çıkarıyor ve dahası, demokratik hak ve özgürlükler için mücadele edilmeden ekonomik haklar da kazanılamıyor, kazanılmış olanlar korunamıyor.

Millet İttifakı ve onun çevresinde toplanan “muhalif” kesimler iktidarın “beceriksizce” uyguladığı ekonomi politikaları nedeniyle “Çözüleceğini” ve düşeceğini savunuyorlar. Bunların mücadele eden kesimlere söylediği de “Sakin olun, provokasyona gelmeyin, sokağa çıkmayın”dan ibarettir. Oysa gerçekler ortadadır: Fabrikasında sendikalaşmak isteyen işçinin kapı önüne konması ile, dili koparılmak istenen sanatçı, camiye girip açım diyen kadın ile, sokak ortasında kurşunlanan kadın, sokakta tekmelenen madenci ile, kalemi kırılmak istenen yazar, grevi yasaklanan işçi ile, sokak ortasında bekçilerce dövülen avukat vb. aynı gerçekliğin farklı yönlerini oluşturmaktadır. Bütün bunlar ve diğerleri bir bütünün parçalarıdır.

İktidarın gündemi ekonomik ve politik saldırıları eş zamanlı bir biçimde gündeme getirmek ve uygulamaktır. İktidar ise muhalefetin zayıf tarafını da çok iyi bilmekte, yaptığı “kur manevrası”, daha cebe girmeden eriyen göstermelik asgari ücret artışı gibi etkenlerle bile bu uysal muhalefeti şaşkınlığa uğratabilmektedir. Muhalefetin bu çizgisi iktidarı cesaretlendirmekte, aklından geçen ama uygulamaya koymaya tereddüt ettiği konularda da ileri adımlar atmasını teşvik eden bir rol oynamaktadır. Dinsel dogmaların daha fazla ileri sürülmesi buna somut bir örnektir.

Neyse ki bu ülke birkaç tehdit ve zorbalıkla susturulamayacak cesur kadınlara, erkeklere ve gençlere sahiptir. Bir bütün olarak bu ülkenin halkın “kimin hancı, kimin yolcu” olduğu konusunda net bir fikri de var ve derinlerde bir yerlerde kaynayan kazanın ne zaman gürültüyle patlayacağını kimse bilemese de o kazan orada kaynamaya devam etmektedir. Bu kazanın altındaki ateş çok geniş kesimleri yakmakta, onları halkın öfkesinin içine dahil etmektedir. Bu nedenle “Şunlar falan meselede şöyle tutum almışlardı” tartışması faydasız ve zararlıdır. Politika aynı zamanda güçleri kendi etrafında biriktirme, karşı tarafı zayıflatma, tecrit etme ve güçsüzleştirme sanatıdır. Tabii ki sırtında yumurta kefesi taşıyanlar için!

O zaman bitirirken toparlayalım: dili koparılmak istenenler bu ülkenin susturulamayan mücadeleci kesimleridir. Beynine sıkılmak istenenler bu ülkenin aydınlarıdır. Kalemi kırılmak istenenler bu ülkenin namuslu gazetecileridir. Dinsel dogma ve faşist, şovenist ideolojilerle dünyası karartılmak istenen bütün bir halktır. Ekonomik yıkımın kasırgası altında ezilmek istenenler bu ülkenin insanlarıdır. Gündem ise ekonomik ve politik baskıların püskürtülmesi, demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılması, daha ileriye gitmek için yolun düzlenmesidir. Halk bu ülkenin hancısıdır, yollanması gereken yolcunun kim olduğu ise bellidir.              

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et