04 Şubat 2022 04:55

Ortak mücadele zemininin genişleyip sorumlulukların arttığı bir dönem

Yemeksepeti motorlu kuryeler

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Dün TÜİK ocak ayı enflasyonunu, 11,10 olarak açıkladı. Yıllık TÜİK enflasyonu ise 48,69’u buldu. Böylece ‘Görülmemiş’ denilerek ilan edilen 50,5’lik asgari ücret zammı, aralık ve ocak enflasyonu tarafından neredeyse tümüyle sıfırlanmış oluyor. Memur ve emeklileri, kamu işçilerini, metal işçilerini ilgilendiren TİS zamları da tamamen iki aylık enflasyon tarafından yutulduğu gibi hatta 20-25 puan da içeri girmiş bulunuyor.

Enflasyon Araştırma Grubuna (ENAG) göre ocak ayı enflasyonu 14,17, yıllık enflasyon ise yüzde 114 oldu!

Aralık ve ocakta açıklanan aylık enflasyonlar TÜİK’in bütün manipülasyonlarına karşın, son 20 yılın en yüksek enflasyonu da oldu.

Bu yüksek enflasyonun halkın yaşamındaki karşılığı ise; gıda, kira, giyim-kuşam, ulaşım, eğitim gibi başlıca geçim masraflarının olağanüstü hızlı bir biçimde yüksek oranlarda artmasıdır.

ZAMLARIN BOĞAZINI SIKTIĞI İŞÇİLER VE EMEKÇİLER HAREKETLENİRKEN!

2021 yılını, ekonomik krizin ve pandeminin yükünün işçi sınıfı ve halkın üzerine yıkma yılı olarak kullanan patronlar ve tek adam yönetimi; kamu işçileri ve kamu emekçileri TİS’ini, 130 bin işçiyi kapsayan metal TİS’ini kapattı. Aralık ayı ortasında ise asgari ücrete yüzde 50,5 gibi “Görülmemiş zam” yaparak yılı kazasız belasız bitirdi. Daha doğrusu öyle göründü. Hatta asgari ücret zammını bir şova dönüştürerek, “İktidarın işçiler, emekçiler için kesenin ağzını açtığı”, böylece halkın ekonomik bakımdan rahatlatılacağı bir döneme girildiğine dair propaganda yükseltildi.

Ancak, aralık ve ocak ayında zamların bir tsunamiye dönüşerek, halkın her kesiminin yaşama koşullarını görülmemiş bir hızla kötüleştirmesi, başarılı gibi görünen TİS’lerin gerçekte hiçbir sorunu çözmediğini de gösterdi.

  • Mersin’de kurulu Çimsataş’ta işçiler, 12 Ocak günü sendikaların işçiye sormadan imzaladıkları metal iş kolu TİS’ini reddederek, bu sözleşmeden hoşnut olmayan 130 bin metal işçisinin tercümanı olurken, aynı zamanda önümüzdeki “ek zam talebi” ve “Zamların geri alınması” mücadelesinin yükselebileceğinin de işaretini verdiler.
  • Ocak ayının son günlerinde; Yurtiçi Kargo, Yemeksepeti, Trendyol, Hepsi Ekspres, Scotty, Aras Kargo işçileri ve Digitürk çalışanlarının patronlar tarafından dayatılan düşük ücrete karşı insanca yaşanacak bir ücret, sendika haklarının tanınması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, İstanbul’dan İzmir’e Manisa’dan Ankara’ya… pek çok kentte eyleme geçmeleri açıkça gösterdi ki işçiler emekçiler, kendilerine dayatılan koşullara boyun eğmeyecektir.* İstanbul’da Alpin Çorap Fabrikası işçileri de insanca yaşayacak bir ücret talebiyle iş bıraktı. Tüm vardiyaların iş bırakması karşısında patron işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kaldı. Diğer çorap fabrikalarında benzer direnişlerin işçilerin gündeminde olduğu belirtiliyor.
  • Öte yandan, TTB, SES ve çeşitli sağlık meslek örgütlerinin çağrısıyla önceki gün sağlıkçılar Ankara’da yaptıkları bir eylemle taleplerini duyurdular. Ki, sağlıkçılar 8 Şubat’ta ülke çapında 1 günlük greve hazırlanıyor.

Zamların; sadece işçilerin, kamu emekçilerinin değil esnaf ve zanaatkarların da boğazını sıktığı bu koşullarda; şikayetlerin, sıkıntıların hoşnutsuzluğu aşarak birtakım toplu eylemlere dönüşeceğinin de belirtileri çoğalmaktadır. En son Gümüşhane gibi AKP’nin kalesi bir ilde önceki gün esnaf sokağa çıkarak taleplerini ifade ederken, iktidara muhalefet olmasıyla tanınan Hopa’da da elektrik faturalarını protesto etmek için halkın sokağa indiği haberleri geldi.

Demek ki talepler, Hopa ile Gümüşhane’yi birleştiren bir ortaklaşma aşamasına gelmiş bulunmaktadır!

EMEK MÜCADELESİNE SENDİKAL BÜROKRASİ VE SERMAYE MUHALEFETİ BARİKATI!

Kısacası zam tsunamisi, işçiler ve her kesimden halk için artık bıçağın kemiğe dayandığını göstermekte, hoşnutsuzluklar, yakınmalar eyleme dönüşmektedir. Dahası, bu eylemlere gerek direniş alanlarına yakın işçilerden ve yerel emek güçlerinden, gerekse çeşitli halk kesimlerinden destek ve dayanışma girişimleri de dikkat çekici biçimde çoğalmaktadır.

Sendika bürokrasisi ve sermaye muhalefeti işçilerin, emekçilerin inisiyatif alması ve talepleri için harekete geçmelerini önlemeyi asli görev edinmiş bulunmaktadırlar.

Sendikal bürokrasi, yasaları, teamülleri, TİS’lerin süresini gerekçe göstererek muhtemel bir emek mücadelesinin önüne geçmek istemektedir.

Burjuva muhalefet ise, cetvel-pergelle sınırları çizilmiş mitingler dışında işçilerin, emekçilerin inisiyatif alarak talepleri için mücadeleye atılmalarını, “Sokağa dökülme”yi “tuzak”, “Defterlerinde olmayan eylemler” kategorisine alarak, “Zamlara hayır”, “ek zam”, “sendikalaşma hakkı” talepleriyle mücadeleye atılmalarını meşru görmeyen bir çizgide durarak emek mücadelesinin önüne barikat olmaktadır. Tam da tek adam iktidarının istediği gibi!

ORTAK MÜCADELE ZORUNLULUĞU VE SORUMLULUĞU

Tek adam yönetimi ve arkasındaki egemen sınıf kliklerinin krizin ve pandeminin yükünü üstüne yıkıp boğazını sıktığı tüm işçiler, kamu emekçileri ve emeği ile geçinen halk kesimlerinin ortak mücadelesinin zemini hiç olmadığı kadar genişlemiş bulunuyor.

Bu yüzden;

  • Mücadeleci sendikacıların etkili olduğu konfederasyon ve her konfederasyondan sendikalar ve sendika şubeleri,
  • Her konfederasyondan mücadeleci sendikacılar,
  • Yerel emek, demokrasi platformları ve sendikal birlikler,
  • Her iş ve hizmet kurumundan ileri işçi ve emekçiler,
  • Emekten yana siyasi partiler, yerel emek güçleri,
  • Emek meslek örgütleri,
  • Üretici sendikaları ve üreticilerin kurduğu kooperatifler, enerji zamları başta olmak üzere “zamlara hayır”, “İnsanca yaşayacak bir ücret” diyen kendi talepleriyle mücadeleye gireceği, ortak bir mücadelenin geliştirilmesinde herkesin üstüne düşeni yerine getirmesinin öneminin çok arttığı bir döneme girmiş bulunuyoruz.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa