Yokyoksul
KUMSAL
Gecenin karanlığında, dalgaların boğulan göçmen ölülerini attığı kumsalda ertesi gün, güle oynaya kumun tadını çıkaranlar var.
YÜZEN ÖLÜLER
Ölüler yüzüyor, kotraların yelkenlerini şişirdiği, motorların dalgalar üstünde zıplayarak dolaştığı denizde. Karşı kıyıya varamayan ölüler.
LAMBA
Lamba odaya ışık saçarken karanlık pencerede bekler sönmesini. Söndürecek olanlarla…
TREN
Düdüğüyle hızı birleştiğinde kayar gider demir rayların üstünden. Güneşi kovalar, karanlık tünellerin içinden geçerek.
FOTOĞRAF
Dört duvar arasında bir odadan, pencereden bakıyorum. Gökyüzünden bulutların geçtiği sokağa. Fotoğraftan.
BENSİZ
Evler sıra sıra, üst üste bindirilen. Aralarında ne gökyüzü, ne yer, ne de ben.
ACI
Acının resmini çekiyorsun, mutluluğun resmini çekeceğine. Makinenle değil, gözlerinle.
ÖLMEZ AĞACI
Zeytindir ölümsüz olan. Yaşamın yemişini veren. ‘Çekirdeğine kadar işlenen.’ Beslenmenin, aydınlanmanın kandili. Hep yanan. Yanacak olan.
BİR TÜRKÜDÜR ZEYTİN
Zeytin, kan dolaşımı gibidir. Acıyı söker, açlığı alır. Uzayıp giden bir türkü olur. Ömür boyu, dilden dile.
YOKYOKSUL
Bunun ayakkabısı yok. Şusu busu… Hiçbir şeyi yok. Yokyoksul.
Evrensel'i Takip Et