Suriyelilere yönelik algıda efsaneler ve gerçekler
Fotoğraf: DHA
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından yapılan ‘Suriye Göçünün 10. Yılında Türkiye’de Suriyeli Göçmenler Araştırması’nın sonuçları 5 Şubat günü kamuoyuna duyuruldu. Sonuçlar, daha önce yapılan araştırmaları destekler nitelikte.
8-29 Kasım 2021 tarihleri arasında, ‘bilgisayar destekli telefon ile anket’ yöntemiyle yapılan 1067 görüşmeye dayanan araştırma, Suriyeliler ile bir deneyim yaşamayanlarda dahi onlara dair olumsuz algıların ağırlıkta olduğunu ortaya koyuyor.
Mülteciler Derneği sitesinde, Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 27 Ocak 2022 tarihi itibarıyla 3 milyon 736 bin 91 kişi olarak ifade edilirken, SODEV’in araştırmasına katılanlar, Türkiye’deki Suriyeli sayısının 5 milyonun üzerinde olduğuna inanıyor.
‘Sizce Suriyeliler nasıl insanlardır?’ sorusu karşısında, ‘çalışkan’ diyenler yüzde 23.9, ‘temiz’ diyenler yüzde 10.3, ‘kibar’ diyenler yüzde 8.5, ‘güvenilir’ bulanlar ise sadece yüzde 8.6.
Katılımcıların yüzde 55.4’ü “Suriyeliler ülkelerine dönmeli” derken, yüzde 41.7’si de yük olarak gördüklerini söylüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 71.5’i Suriyelilerle “mecbur kaldıkça” iletişim kurduğunu belirtmiş.
Katılımcıların yüzde 62.8’i “Türkiye’de çalışmalarını asla istemiyorum” derken, “Suriyeliler tarafından kurulan bir işyeriyle alışveriş yapar mısınız?” sorusuna yüzde 46.7’si “kesinlikle yapmam” diyor.
Tüm bu negatif bakış açılarına karşı, “Son 5 yıl içerisinde Suriyelilerden bizzat zarar gördünüz mü?” sorusuna katılımcıların yüzde 77.3’ü hayır yanıtını vermiş. “Ailenizden biri zarar gördü mü?” sorusuna da yüzde 78.1’i hayır demiş.
Yani büyük çoğunluk Suriyeliler ile ilgili somut bir deneyime sahip olmadan, ekonomik nedenler başta olmak üzere bir dizi başka faktörden beslenen kalıp yargılarla Suriyelilere ilişkin görüş oluşturuyor.
Aynı konuda, Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) tarafından en fazla Suriyelinin yaşadığı İstanbul’da yapılan araştırmanın sonuçlarını kısaca hatırlatalım.
Kerem Morgül, Osman Savaşkan ve Burcu Mutlu tarafından araştırmanın sonuçları üzerinden yazılan raporda, araştırmanın nitel ayağında, İstanbul’da çeşitli toplumsal kesimlerden kadın ve erkeklerin katılımıyla 16 odak grup görüşmesi gerçekleştirildiği belirtiliyor. Anketin saha çalışması 18 Temmuz ile 30 Ağustos 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş.
Araştırma, Suriyeliler ile ilgili olumsuz propagandanın öne çıktığı partilerin tabanında negatif görüşlerin, pozitif dil ile yaklaşan partilerin tabanında da buna paralel bir yaklaşımın dikkat çektiğini destekliyor.Araştırmaya göre, “Suriyeli sığınmacılara çalışma izni verilmelidir” önermesine katılanların oranı yüzde 27.69 olmuş. “Türkiye’nin ihtiyacı olan mesleklerde çalışan ve herhangi bir suça karışmamış. Suriyelilere vatandaşlık verilmelidir” önermesine de görüşmecilerin sadece yüzde 25.96’sı katılmış.
Öte yandan araştırmaya katılanların sadece yüzde 6.34’ü Suriyelilerle arkadaşlık denebilecek seviyede temas ettiğini belirtmiş.
Türkiye’deki Suriyelilere yönelik algıların oluşma süreçlerinde efsane ile gerçek arasındaki mesafeyi göstermesi açısından bir de kişisel deneyim paylaşayım. 5-6 yıl kadar önce Bursa’nın bir köyünde oturan bir arkadaşımı ziyaret için Kemalpaşa’dan taksiye bindim. Arkadaşımın köyünde oturan ve müşteri çıktıkça taksicilik yapan biriydi. Köye doğru yol alırken, berberlerin müşterileri ile muhabbet açma tarzında benimle sohbet ederken bol bol Suriyelilerden yakındı. Türkiye’de ekonomideki kötüye gidişe rağmen hükümetin Suriyelilerin tamamını maaşa bağladığını, hastanelerden parasız yararlandıklarını söyledi. Yol boyunca böyle devam ettik.
Aradan iki yıl geçti. Yine aynı arkadaşımı ziyarete gittiğimde beni Kemalpaşa’dan almaya gelen aynı kişiydi. Muhabbet yine Suriyeliler ve aynı kalıp sözler. Her Suriyelinin maaşa bağlandığını nereden öğrendiğini sorduğumda, yanıt rivayetten öteye gitmedi. Üstelik bu kişinin gündelik hayatında Suriyeliler ile teması yoktu. Genellikle köyünde yaşıyor ve ara sıra ilçeye iniyordu. Köylerinde hiç Suriyeli yoktu. Kendi hayatındaki ekonomik zorluklar, Suriyeliler hakkında televizyonlardan, kahve muhabbetlerinden duyduğu rivayetlere hayıflanmasını koşulluyordu.
Bu kalıp yargıların kırılabildiği nadir yerlerden birini ise fabrikalar ya da atölyeler oluşturuyor. Farklı milliyetlerden işçiler, aynı koşullarda ezilirken, aralarındaki benzerliklerin, ön yargıları kıracak boyutlarda olduğunu yaşayarak öğreniyorlar. Yaşayarak edinilen bilgiler daha kalıcı etkiler bırakıyor.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00