İnsan hakları

Fotoğraf: MA
Ankara barosu bir rapor nedeniyle çalkalanıyor.
Ankara Barosu İnsan Hakları Komisyonu bir rapor hazırlıyor. Raporda Ankara Emniyetinde işkence yapıldığı iddiaları da var. Emniyetten hapishaneye aktarılan şüpheliler avukatlarına gördükleri işkenceyi detayları ile anlatmışlar. Bu konuda Ankara Barosu Komisyonunun raporundan önce de basına ulaşan bilgiler vardı. İnsan hakları savunucuları olayı duyurdular.
Ankara Barosu yönetimi Komisyon raporunun basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulmasını önledi. Bunun üzerine Komisyon üyelerinden istifalar oldu. Baro üyelerinden yönetimi kınayanlar oldu. Baro yönetimi sessiz. Fakat, tahminen işkenceye uğrayanların bir kısmının FETÖ üyesi olmakla suçlanması. Herhalde işkence olayını duyurur ve kınarsak ya da hukuken eleştirirsek bize de FETÖ’cü derler diye çekiniyorlar.
Benzer durumlar Kürtlerle ilgili olaylarda da yaşanıyor. Kürtlerin ya da HDP’lilerin bir hakkı ihlal edildiğinde “Eleştirirsek, kınarsak bize PKK’li derler mi acaba?” korkusu var.
Bunun en güzel örneği TBMM tarafından Anayasa’ya aykırı olarak HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması. Kılıçdaroğlu’nun o ünlü sözü tarihe geçti: “Anayasa’ya aykırı ama evet oyu vereceğiz”.
İşkence uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya, yasalara aykırı ama bazılarına yapılırsa sessiz kalacağız.
İfade özgürlüğünün kısıtlanması uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya, yasalara aykırı ama bazılarının sesi kesilerse görmezden geleceğiz.
Böyle insan hakları savunulmaz. Bırakın insan haklarını, hukuk devleti de savunulmaz.
Anayasa’ya aykırı ama evet vereceğiz demek Anayasa’yı ihlal ediyorum demek. Sen de Anayasa’yı ihlal ediyorsun ama İktidar ve Cumhurbaşkanını sık sık Anayasa’yı ihlal etmekle suçluyorsun.
Kavala, Demirtaş ile ilgili AİHM kararları tartışılırken de aynı yanlış tutum sürüyor.
Kavala ve Demirtaş’ın tutuklanması ve yargılanması ile ifade özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü, adil yargılama hakkını vd. hakları ihlal ediyorsunuz. Derhal serbest bırakın, yargıya müdahale etmeyin, davaları beraatle sonuçlanmalıdır diyemiyorlar. AİHM kararlarına uymak Anayasa’nın 90. maddesine aykırıdır, AİHM kararlarına uymazsak Türkiye’ye yatırım gelmez vs. diye aslında hakkın özünü savunmadan, dolaylı olarak kararların uygulanmasını talep ediyorlar. Yani, Anayasa’nın 90. maddesi olmasa, Türkiye’ ye yabancı sermaye gelme mesele olmayacak. O zaman, dört, beş sene tutuklu kalabilirler.
İnsan haklarını sağ seçmeni ya da ulusalcıları kızdırmayayım diye açıkça savunamamak insan hakları ihlallerinin devamına katkı sağlıyor. İşkenceye karşı çıktığı için kendisine oy vermeyeceğini düşündüğü seçmen zaten işkenceye sessiz kaldığında da ona oy vermiyor ama sonra onların da milletvekilleri hapse atılıyor, milletvekilliği düşürülüyor, mitingleri engelleniyor, sabah, akşam aşağılanmaya maruz kalıyorlar.
İşkence kime yapılırsa yapılsın karşı çıkacaksın. Sen iktidar olduğunda sen de işkence yapmayacaksın. İfade özgürlüğünü kim engelliyorsa karşı çıkacaksın. Sen de kimsenin ifade özgürlüğünü engellemeyeceksin. Diğer hak ve özgürlükler için de öyle.
Başka türlü hak ve özgürlükleri korumanın, kullanmanın imkanı yoktur.
Evrensel'i Takip Et