Güvencesizlerin eylemleri
Yoksulların, güvencesizlerin, barınamayanların, geçinemeyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Memlekette ezici bir çoğunluk marketteki ürünün fiyatından ve altında ezildikleri faturalardan başka bir şey konuşamaz oldu. Geçim sıkıntısı artıkça da üstten, yandan, alttan aile içi tartışma sesleri yükselmeye başladı. “Bu fatura nasıl ödenecek?”, “işin yok!” sözleri bir yandan, “yok, yok işte diyorum sana!” cevapları diğer yandan apartmanı inletiyor. O bağırış çağırışta senin payına düşen de büyük bir yürek ağrısı. Aile kurumunu medyadan ve sanattan korumak için genelgeler yayınlayanlar, keşke bir genelge ile geçim sıkıntısına, açlığa ve mutsuzluğa da çözüm bulabilse diyorsun, ama onlar sorunun kaynağı olmayı seçmiş, çözümün parçası olmayı değil…
Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntıları artarken, yani her şeye zam gelip ücret artışları sefalet düzeyinde kalırken, Türkiye’nin dört bir köşesinden eylem haberleri de gelmeye başladı. Evrensel eylemleri haritaladı, gün be gün gelişmeler için oraya bakabilirsiniz. Bu eylemlerde en güvencesizler ve en örgütsüzler şimdilik başı çekiyor. Seslerini yükseltenler özellikle de hizmet sektörünün güvencesizleri. Salgın döneminde eve siparişlerin artması nedeniyle sayıları her geçen gün artan kuryeler bu eylemlerin başını çekiyor. Hani şu trafikte kuralları hiçe sayıp oradan buradan çıkıverdikleri için kızdığımız, sipariş geç gelince bazılarımızın azarladığı ama çalışma ve yaşam koşulları ile şimdiye kadar hemen hiç ilgilenmediğimiz kuryeler… Yemek Sepeti’nde, Trendyol’da çalışan kuryeler… Aras Kargo çalışanları… Yıllardır çalışma koşulları nedeniyle en fazla hırpalanan, az ücrete çok kötü koşullarda çalışan kesimler…
Metal işçilerinin çaktığı kıvılcım, çıktığı grevler sayesinde elde ettiği kazanım, bu örgütsüz kesimlerin de yolunu açmış görünüyor. Örgütsüz ve güvencesiz bu kesimlerin böyle ses getiren eylemler yapması ne kadar şaşırtıcı değil mi? Oysa, örneğin Fransa’daki Sarı Yelek eylemlerini hatırlasak belki de o kadar şaşırtıcı gelmeyecek. Sarı Yelek eylemlerinin güvencesizliğe karşı yapıldığını, güvencesizliğin dünyanın en önemli sorunlarından biri olduğunu hatırlasak mesela. Güvencesizliğin de farklı biçimleri var elbette. Fas’ta diplomalı işsizlerin eylemleri, Fransa’da Sarı Yelek eylemleri, Türkiye’de kuryelerin eylemleri güvencesizlik çatısı altında toplanabilirse de eylemci profilleri bakımından birbirinden çok farklı. Güvencesizliğin boyutu da. Sarı Yelekliler, toplumsal ve siyasal açıdan görünmediklerini ve son yıllarda ekonomide yaşanan gelişmelerden ötürü statülerinin giderek kırılganlaştığını düşünüyordu. Bununla birlikte, Sarı Yelekliler gelir bakımından en kırılgan kesimler değildi. Yapılan bilimsel çalışmalardan bazıları bu eylemleri “düşük gelir gruplarının isyanı” olarak tanımladı. İçlerinden sadece bir bölümü geçici işçilerdi. Sarı Yelek eylemleri ile Türkiye’deki kurye eylemleri şüphesiz güvencesizlik ve “düşük gelir gruplarının isyanı” olmaları bakımından ortaklaşıyor, ancak bu iki eylem arasında çok önemli farklar da var. Sarı Yeleklilerin daha çok vergi indirimi talep etmesine karşılık, Türkiye’deki eylemlerin ücret artışı talebiyle düzenlenmesinde olduğu gibi.
Farklılıklar bir yana, iki eylem arasındaki bir benzerlik de örgütsüzlerin eylemleri oluşu. Sarı Yeleklilerin büyük bölümü örgütlü olmamalarının yanında, kendilerini apolitik olarak da tanımlıyorlardı. Sendika ve siyasal partilere mesafeliydiler, neredeyse eylemcilerin yarısı ilk defa Sarı Yelek eylemleri ile birlikte bir eyleme katılmıştı. İçlerinde hiç oy vermeyenler de vardı. Tüm bunlara rağmen kendisini solda tanımlayanlar diğerlerine göre ağırlıktaydı ve bir grev deneyimi olanlar da hiç azımsanmayacak bir orana sahipti.
Peki, son dönemde hizmet sektöründe başlayan eylemlere katılanların -kuryeler başta olmak üzere- siyasal profilleri nedir? Titizlikle yapılacak bilimsel çalışmalar eylemcilerin bu ve diğer bazı başka özelliklerini yakın zamanda ortaya koyacaktır diye umuyorum. O zaman önümüzde duran iki önemli soruya daha kolay yanıt verme olanağımız olacak. Bu sorulardan ilki, halihazırdaki eylemler uzun erimli olur mu? İkincisi de, bu eylemler diğer sektörel eylemlerle birleşip sektörler arası bir toplumsal hareket dalgasının yolunu açar mı?
Sarı Yelek eylemleri, parlamentoda temsil edilmediğini düşünen eylemcilerde “sokakta değiştirebilirim” düşüncesini yerleştirmişti. Türkiye’de, eylemci kuryelerde ve işçilerde bu düşünce yerleşip toplumun daha geniş kesimlerine yayılır mı, önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Evrensel'i Takip Et