Sıcak paranın mabedine bu tavaf niye?
Fotoğraf: AA
Londra…
Bütün paraların işlem gördüğü…
Alınıp satıldığı…
Takas edildiği ya da borç verildiği bir merkez.
Dünyanın en önde gelen finans merkezi; sıcak paranın mabedi!
Her hazine ve maliye bakanının yaptığı gibi yeni bakan Nureddin Nebati de mabede uğradı. Ve ‘yabancı yatırımcı’larla (para babalarıyla) toplantılar gerçekleştirdi.
Toplantıya aracılık eden Dome Group’tu.
Toplantının düzenleyicisi bile, ‘Bakan bu mabede niye gitti?’ sorusunu cevaplamaya başlamadan çok şey anlatıyor.
Dome Group, İngiltere’deki ilk Türkiye sermayeli yatırım bankası. Ana ortakları
Hüsnü Özyeğin ve Ferit Şahenk.
Bankanın kuruluş amacı şöyle duyurulmuştu: “Türkiyeli şirketlere yabancı finans imkanları sağlamak”.
Böyle bir kuruluş amacı olan bankanın böylesi bir toplantıya aracılık etmesi gayet ‘normal’ gözüküyor. Lakin meseleye, Şahenk Ailesi’nin Türkiye’deki bankalara olan borcu üzerinden bakınca iş farklılaşıyor.
Şahenk Ailesi’ne ait olan Doğuş Holding…
Garanti Bankası’nın satışından yaklaşık 8 milyar dolar gelir elde etmesine rağmen...
Bankalara 2.7 milyarlık kredi borcunu ödemek yerine yapılandırmış bir holding.
Yapılandırdığı borçlarını da ödemedi; üstelik İngiltere’de banka kurarken.
Şahenk, İngiltere’de bankasını kurdu Türkiye’deki kredi borçları için ise… İkinci kez yapılandırmak üzere bankalarla masaya oturdu.
Karşımızdaki bu fotoğrafa bakınca görülen şu: Devlet, alacaklısından alacağını değil, para sahipleriyle buluşmasına aracılık talep etti.
Tam da finans kapital dünyasını yansıtan bir kare!
O dünya…
Kredi borçlusu vatandaşın, esnafın ve çiftçinin sahip olmadığı ayrıcalıklara sahip para babalarının dünyası… Onların vurgunlarının, çıkar çatışmalarının ya da ortaklıklarının, riyakarlıklarının karşılığını ayrıcalıklı olmayanların ödediği bir dünya o!
MADEM LİRALAŞILIYOR NİYE OYNAŞILIYOR?
O fotoğraftan bakan Nebati’nin toplantısına dönelim.
Göreve gelir gelmez, “sıcak para istemiyoruz” diyen bir bakan. Neden gider dünyanın finans merkezine?
Üstelik de ‘liralaşma’ tezlerinin havada uçuştuğu bir dönemde!
Bakanın iddiasına göre…
Çeşitli bankaların ve yatırımcıların üst düzey yöneticileri görüşmeler yapıldı; hükümetin izlediği ekonomi politikaları şeffaf bir şekilde aktarıldı, atılacak adımlar özetlendi.
Hatırlayalım…
Uygulanan faiz modelini 2018 yılında Tayyip Erdoğan, Londra’da anlattığı zaman ters tepmişti. Erdoğan’ın ekonomiden sorumlu yardımcısı Mehmet Şimşek’in göbeği çatlamıştı; Vaziyeti kurtaracağım diye!
Yine de kurların yükselmesi engellenememişti.
2018 sonbaharında ise… Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak çok daha fazlasını yapmak zorunda kalmıştı; Londra’da 11 fon yöneticisiyle gerçekleştirdiği görüşmelerde Erdoğan’ın aksine pozitif faiz sözü vermişti.
Yetinmeyip…
Sonradan iptal edilse de, McKinsey’i ekonomiye danışman olarak atamıştı; yerli ve yabancı sermaye ile siyasi iktidar arasında bir çıkar uzlaşması sağlamak üzere!
Şimdi ise… Bakan Nebati’ye göre bir zamanlar ters tepen politika yeniden anlatıldı.
Bakan, Türkiye’deki gibi ‘politika faizini önemsizleştirdik’ demiş midir, bilmiyoruz.
Fakat model para sahiplerine de Türkiye’de pazarlandığı gibi pazarlandı: Çinleşme (ucuz emek) üzerinden ihracat artacak. Ekonomik büyüme sağlanacak. Yabancı yatırımcı isterse bu üretim atılımından pay alabilir. Sizi pay almaya davet ediyorum!
Ayrıca…
“Türkiye’de hanelerin ve şirketlerin döviz iştahını durdurduk, döviz bozdurmalarını sağlayacak politikaları hayata geçirdik. Bunun yanı sıra, başka ülkelerle yaptığımız anlaşmalarla (swaplarla) Merkez Bankası kasasını doldurduk” da denilerek...
Ülke halkının ikna edilmeye çalışıldığı, ‘Kur krizleri o kadar kolay yaşanmaz’ tezi yinelendi para sahiplerine de.
Kurt piyasacılar buna ikna olur mu hiç!
HATIR ÇEKİYLE NEREYE KADAR?
Aslında hükümetin niyeti belli.
Bir yandan finansçılarla görüşmelerle…
Bir yandan başka ülkelerden para talep diplomasisi ile…
Olası kur çalkantısına karşı istikrar oluşturmak, seçime kadar kapağı atmak.
Önce başka ülkelerin bastığı paralara endeksli TL mevduatı uydurdular. Döviz artarsa faiz de artacak.
İddiaya göre 20 milyar dolara karşılık gelecek kadar TL bu hesaba yatmış.
Dövize endeksli, kazancı vatandaşın vergileriyle karşılanacak bu uygulamaya ‘liralaşma’ deniyor. Oysa TL için, değeri dövizin belirlediği bir değersizleşme hali!
Yurtiçi bankaların elindeki dövizlere göz dikiliyor.
Şirketlere ‘döviz getir, vergiden kurtul’ teşviki sunuluyor.
Bunlar da vatandaşa yük!
Olmuyor, yetmiyor.
Ülkenin cumhurbaşkanı swap ile körfez ülkelerinden para istiyor.
Bir, Suudi Arabistan’da… Bir, Birleşik Arap Emirliklerinde.
Bakan Nebati de Londra sonrası Birleşik Arap Emirliklerinde alacak soluğu.
‘Ne güzel ülkesi için koşturuyor’ denecek bir durum yok.
Bayağı hatır çeki yazılır gibi para takası yapılıyor.
Makyajdan öteye gitmeyen ama Merkez Bankası’nda ‘rezerv varmış gibi’ gösteren bir uygulama.
Her yıl 150-200 milyar dolara (dış borç ödemesi ve cari açığı kapatmak için) ihtiyaç duyan ülke için Merkez’in parası yeterli değil.
O yetersiz rezervin de, 128 milyar doların tüketilmesinde olduğu gibi, döviz kurunu bu düzeyde tutabilmek için harcanacağı açık.
Son iki aylık cari açıktan da gördük ki…
Türkiye’nin ihracatı artırınca, ithalatı da artıyor. Çünkü hala dışa bağımlığı yüksek, ithal hammadde ve ara malı kullanılarak üretim yapan bir ülke Türkiye.
Üstelik dolarize olmuş bir ülke. Dövizden vazgeçilmiyor.
Böylesi bir tabloda…
Amireka’da faiz artırımı gibi küresel finansal koşullarını sallayacak her gelişme…
Türkiye’nin bölgesinde yaşanacak her istikrarsızlık…
Kur şoku yaratır!
ERDOGAN’IN FAYDACILIĞININ BEDELİ
Erdoğan etrafındaki sermaye bloğunu korumak için faiz politikasında ısrar ediyor.
Bu ısrar bağımlı bir ülkede enflasyona yol açıyor. Erdoğan enflasyonun etkisi seçmen kaybettirmesin diye de asgari ücret-maaş zamlarıyla bunu telafi etmeye çalışırken, ekonomik büyümeyi zorluyor.
Krediyi büyümeye aracı kılmaya çalışıyor. Buna yönelik bankalara ucuz faizli TL sağlanıyor.
Bugüne kadar Erdoğan’a seçim kazandıran bu taktik sonrasında vatandaşa borç, yüksek faiz, yüksek işsizlik bıraktı.
Bu sefer o taktik seçime gitmeden, şimdiden bedel ödetmeye başladı. Lakin büyük bir kriz patlak vermediği koşullarda Erdoğan zorlamayı sürdürecek.
İkide bir makas değiştiren…
Hedefleri, yapılan değerlendirmeleri bir süre sonra çöpe atan…
Erdoğan yine aynısını yapacak.
Bu nedenle…
Türkiye’ye daha az ilgi göstermiş…
Tahvil piyasasından çıkmış, borsadan uzaklaşmış…
Doğrudan yatırım yapmayı kesmiş…
Yabancıların dövizlerine, Erdoğan’ın ihtiyacı var.
Londra’daki tavaf, bugün riyakar olsa da, uzun vade de olmadan olmuyor işte.
Oradakiler durumu biliyor!
Asıl uyanık olması gerekenler o tavafta kurban edilenler; bu ülkenin emekçiler başta olmak üzere halkları!
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55
- Bir programın keskin bıçağı, ‘az çalışacağız’ diye pazarlanıyor 20 Ağustos 2024 05:00