09 Şubat 2022 23:37

İşçi eylemleri

Gürteks işçileri ateş başında

Fotoğraf: Mesut Baylav/Evrensel

Paylaş

Türkiye’de işçi eylemleri denildiğinde akla genellikle sendikalı işçilerin eylemleri ya da sendikalaşmak için yapılan eylemler gelir. Oysa işçi hareketi ne sadece sendikaların, sendikalaşmak isteyen işçilerin yaptıkları eylemlerden ibarettir, ne de şu ya da bu düzeyde gerçekleşen sendika eylemleri tek başına işçi eylemlerinin tamamını oluşturur.

Son dönemde ülkenin farklı bölgelerinde gerçekleşen işçi eylemleri, bütün zorluklara rağmen süren sendikalaşma girişimleri ve işçi direnişleri yaşanıyor. G. Antep, Gebze ve İstanbul başta olmak üzere, özellikle tekstil ve metal fabrikalarında çalışan binlerce işçi insanca yaşayacak ücret talebiyle iş durdurdu. Alışılagelmiş işçi eylemlerinden farklı olarak kuryelerin, depo ve nakliyat işçilerinin ücret zammı üzerinden başlattığı ve kısa süre içinde kitleselleşen eylemleri, işçi sınıfı mücadelesi açısından cesaret verici ve öğretici oldu.

Kimi zaman saman alevi gibi yanıp sönen, kimi zaman tüm zorluklara rağmen ısrarla sürdürülen işçi eylemlerinin ne kadar zor koşullarda ve ağır bedeller (İşten atılma, kara listeye alınma) göze alınarak yürütüldüğünü herkes çok iyi biliyor. Bugün peş peşe direnişe geçen, iş bırakıp fabrikasının önünde sabaha kadar nöbet tutan işçiler her ne kadar ücretlerinin artması için eylem yapıyor gibi görünse de, aslında yaşadıkları ağır sömürü koşullarının sona ermesi için de mücadele ediyorlar.

Bazen sendikal örgütlenme ihtiyacı üzerinden ama çoğu zaman kendiliğinden bir araya gelen işçilerin her şeyi bir tarafa bırakıp, yaşadıkları sorunlara, hayat pahalılığına ve zamlara karşı insanca yaşayacak ücret talebiyle kitlesel tepkiler göstermesi ‘Bıçağın kemiğe dayandığı’ noktanın ötesine geçildiğini gösteriyor.

Türkiye’nin dört bir yanında, farklı işyerleri ve iş kollarında çalışan işçiler yüksek enflasyon nedeniyle oluşan hayat pahalılığı ve patronların düşük ücret politikasına karşı direniyor. Geçtiğimiz dönemde gerçekleşen ve bugün sürmekte olan işçi eylemlerinin önemli bir bölümü insanca yaşayacak ücret talebi üzerinden yapılıyor ve bir kıvılcım çakıldığı zaman en yakınındakini hatta ülkenin diğer ucunda benzer koşullarda çalışan işçileri de harekete geçirebiliyor.

Türkiye’de, onlarca işyerinde binlerce işçi, işini kaybetme pahasına, çalışma ve yaşama koşullarına isyan eden sınıf kardeşleriyle benzer koşullarda çalışıyor ve yaşıyor. Yılların birikimi ile kitlesel eylemlerle ortaya çıkan öfke giderek artıyor. İşçilerin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşulların önümüzdeki aylarda daha da ağırlaşacağı dikkate alındığında işçi eylemlerinin ülke çapında artması ve yaygınlaşması kaçınılmaz görünüyor.

Tek tek işyerlerinde görülen dağınık ve örgütsüz tepkilerin, yaşanan huzursuzlukların, somut talepler üzerinden ortak tepkiye dönüşmesi için kendiliğinden bir kıvılcım çakılması ve arkasından bir dizi eylem yapılması elbette yeterli değil. ‘İçeride’ yaşanan gelişmeler, ‘dışarıdan’ doğru gözlenerek sendikal ve siyasal anlamda yaşanan işçi eylemleri ve direnişlere doğru rehberlik edilemez ise, direnen işçiler ve işçi sınıfı açısından gerçek anlamda bir kazanımdan bahsetmek mümkün olmayacak.

Emek hareketinin güçlenmesi için yürütülen her mücadele, yapılan her eylem ya da direniş, sonuçlarından bağımsız olarak, kendi başına özel bir amaç değil; sermayenin saldırılarına karşı geniş işçi kitlelerinin bilinçlenmesi ve işçilerin mücadelesinin güçlenmesine hizmet eden önemli bir araçtır. Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesi işçilerin tepkileri eyleme dönüştükçe ve yaygınlaştıkça büyüyecek, işçi sınıfının her bir üyesi ekonomik ve demokratik talepleri için harekete geçtikçe sınıf mücadelesi daha da güçlenecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa