Falyalı suikastı bir risk tadilatı mı?
Fotoğraf: Facebook
“Ben düşersem, hükümetin yarısı da benimle düşer.” (El Chapo)
Hayatı hem kitap hem film olan Meksikalı Uyuşturucu Baronu El Chapo, adını taşıyan Netflix dizisindeki bir repliğinde, böyle söylüyordu.
Kuzey Kıbrıs’ta evinin önünde suikast sonucu öldürülen Halil Falyalı, El Chapo lakaplı Joaquín Archivaldo Guzmán Loera kadar güçlü bir isim değildi ama onun gibi ABD’nin dikkatini çeken bir isimdi. Bu da ABD’de, AKP hükümetini ciddi anlamda sıkıntıya sokan Halkbank davasının ardından potansiyel bir yeni baş ağrısı demekti.
İngiltere Premier Ligi takımlarından Fulham’ı almak için 100 milyon sterlini gözden çıkaran, kumarhane, uyuşturucu, kara para aklama, yasa dışı bahis ve daha bir dizi haberlerle adı gündeme gelen Halil Falyalı, belirli bir döneme kadar, Türkiye’nin ‘kalın bağırsağı’ olarak bilinen Kuzey Kıbrıs’ta ‘sektörel’ bir bağlam içinde anılıyordu. Ancak, AKP’ye destek mitingleri düzenleyen Sedat Peker’in ‘suç örgütü liderliği’den aranır duruma düşmesi ve yurt dışından yaptığı ifşaatda Halil Falyalı’nın adını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve son Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım ile birlikte anması artık yeni ve ciddi bir risk çemberi oluşturmaya başladı. Peker’in Kuzey Kıbrıs’ta 6 Temmuz 1996 gecesi katledilen Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili itiraflarına rağmen kulağının üstüne yatanlar için Peker-Falyalı hattındaki risk haritası uykuları kaçıracak cinstendi.
Burada bir parantez açalım. 2020 yılının mart ayında yayımlanan ABD Dışişleri Bakanlığının Uluslararası narkotik kontrolü strateji raporunda, KKTC geniş yer aldı. Raporda, Kuzey Kıbrıs’ta kara para aklamayı ve yasa dışı uyuşturucu trafiğini önlemek için yasaların etkin bir şekilde uygulanmadığı ve kumarhane sektörü ile offshore bankacılığın endişe kaynağı olmaya devam ettiği belirtildi. Parantezi kapatarak devam edelim. Geçtiğimiz hafta Amerika kara para izleme birimi yetkililerinin Kıbrıs’ın güneyine gelerek bazı iş insanları ve gazeteciler ile görüşerek Falyalı hakkında bilgi topladıkları gündeme gelmişti. Bu haberler Falyalı suikastının ardından Kuzey Kıbrıs basınında da hatırlatıldı.
Arşivinin bir kısmı Peker’in eline geçmiş olan Halil Falyalı’nın arşivinin ne gibi sonuçlar doğurabileceğini Kuzey Kıbrıs Başbakanı Ersan Saner’in görüntüleri ile ilgili iddialarla birlikte gördük. Saner, Falyalı’dan elde edildiği belirtilen ve Peker’in yakınlarının eline geçtiği ifade edilen görüntüleri yalanlasa da istifa etti.
Eski KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da, kara para iddialarının odağındaki Halil Falyalı’nın iktidardaki UBP’nin maddi destekçisi olduğunu söylemişti. Falyalı’nın, AKP’nin Kuzey Kıbrıs’taki siyasi operasyon süreçlerinde finansör olarak iş gördüğü Kuzey Kıbrıs’ta sıkça konuşuluyor ve yazılıp çiziliyordu.
Bu noktada bir gelişmeyi daha hatırlatalım. Kuzey Kıbrıs’ta darp ve yasa dışı sanal bahisle adı gündeme gelen Mehmet Akacan, 31 Ocak 2022 günü vuruldu. Oğlu Bulut Akacan, sosyal medya hesaplarından yaptığı video paylaşımında babasını Ulucanlar Çetesinin vurduğunu söyledi ve “Bizden 1 milyon sterlin istediler, vermedik” dedi. Bulut Akacan, tehdit mesajları aldıktan sonra, Büyükelçi Murat Başçeri ile görüştüğünü ve Büyükelçinin kendisine “Merak etme, benim köylülerimdirler, hallederiz” dediğini de iddia etti.
Kuzey Kıbrıs uzun yıllardır, Özel Harp Dairesi ve Türkiye merkezli kontrgerilla faaliyetleri bağlamında gündem gelir ve dönemin siyasi dengeleri içinde çeşitli manevralarla bu faaliyetlerin maliyetleri ötelenirdi.
Ama şu anda aktif siyaset açısından farklı bir yerdeyiz. Türkiye’de AKP ve Cumhur İttifakı açısından bir kader seçimine gidilirken, AKP’nin önemli isimleriyle anılan ve sadece şu ana kadar adı anılan politikacılar açısından değil, anılmayan etkili isimler açısından da risk hanesinde duran bir isimdi Falyalı.
ABD’nin de yakın takibinde olan Falyalı’nın, Halkbank davası sonrası yeni bir baş ağrısı olarak göze batması, göz önünde durması bu suikastla önlenmiş oldu.
Bu arada bu tür suikastların, eylemin gerçekleşmesi ve eylemi gerçekleştirenlerin kaçıp saklanma süreçlerine kadar bir ‘sistem’ olarak planlandığı unutulmamalı. Konuyla ilgili görüştüğüm Kuzey Kıbrıs’taki kıdemli gazeteciler, MOBESE kameralarıyla dolu bir adada, eğer gerçekten yakalanmaları istense ve Kıbrıs polisine bu konuda talimat verilse suikastı gerçekleştirenlerin 24 saat geçmeden yakalanabileceklerini söylüyor.
Eğer suikastın yankıları, hesaplanandan daha farklı boyutlara ulaşırsa, tetiği çekenler ya da birilerinin yakalanmasına tanık olabiliriz. Ve bu kişiler ‘mafya hesaplaşması’ ihtimalinin içini dolduracak beyanlar vereceklerdir. Ancak ‘mafya-ticaret-siyaset’ ilişkilerinin göbeğinde duran ve siyaseti finanse ettiği bilinen bir ismin ‘Ortadan kaldırılması’ söz konusu ise, bu eylemi gerçekleştirenlerin sırtlarını siyasete dayamadan ya da siyaset tarafından motive edilmeden böyle bir işe girişebilmesi pek mantıklı değil.
Falyalı’nın ortadan kaldırılmasıyla, onun çekip çevirdiği ve şimdi ABD’nin takibinde olan işlerin de biraz sular duruluncaya kadar uykuya yatırılıp, bir tadilattan geçirilerek yeni isimlerle hale yola koyulmasına tanıklık edeceğiz muhtemelen.
Elbette sonrasını da takip edeceğiz.
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00
- ‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı 07 Ekim 2024 05:13
- Bu sadece bir İsrail savaşı değil 30 Eylül 2024 05:00
- Savaş satanların yarışında söz sahibi olmak... 23 Eylül 2024 05:00
- Önce ölüm fermanını imzaladı, sonra kurbanıyla kağıt oynadı 16 Eylül 2024 05:30
- Çürüyen sınıfın adaletine karşı… 09 Eylül 2024 05:35
- Yeni yetme Türk naziler ‘siyasi yeğen’ midir? 02 Eylül 2024 06:05
- Bahçeli'nin sözleri, milliyetçiliğin referansları ve yol ayrımı 26 Ağustos 2024 04:57
- 'Dingo'nun ahırı' mı, 'burjuvazinin ahırı' mı? 19 Ağustos 2024 05:00