Simgesel işler ve simgesel okuryazarlık
Fotoğraf: Evrensel
Geçen hafta gündemin ilk sıralarında Samsun Atatürk Parkı’ndaki Onur Anıtı’nın iki kişi tarafından yıkılması girişimi vardı…
Resmi açılışı 15 Ocak 1932’de yapılan anıt, ülke siyasal tarihindeki önemli bir aşamaya yaptığı vurgu ile önemliydi.
Olayın duyulmasının ardından anıt önünde toplananlar saldırıya tepki gösterdi. Anıtın önünde ‘Onur Nöbeti’ başlatıldı. Ellerinde meşale taşıyan protestocular marşlar okuyarak nöbet tuttu. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atıldı. Grup daha sonra heykel etrafında bir çember oluşturdu, el ele tutuşarak anıt etrafında döndü. Atakum ve İlkadım Belediyelerince kurulan çadırlardan saldırıyı protesto edenlere çay ve kandil simidi ikram edildi.
Görüntüleri sosyal medya hesabından aktaran AK Parti MKYK Üyesi Mücahit Birinci gösterilen tepkiyi şu sözlerle değerlendirdi:
“Allah akıl fikir versin. Tavaf Kabe’de yapılır. Heykel tavaf edilmez. Bu nedir yahu? Böyle sevgi ve saygı ifadesi mi olur?”
Çember halinde ve dönerek yapılan yürüyüşe tavaf benzetmesi, malum basın ve sosyal medyada yaygın ve etkili bir biçimde kullanıldı.
Tartışma büyüdü ve şaşırtıcı olmayan bir biçimde iktidar yanlısı basın ve sosyal medya hesaplarında olay iktidara oy veren kesimlerin değerler manzumesine uygun bir biçimde, yeniden düzenlenerek ve ikna edici bir biçimde aktarıldı. Saldırıyı protesto edenlerin kullandığı simgesel dilin zaaf ve boşlukları üzerinden bir karşı atak geliştirildi.
* * *
Kültürel Antropolog Clifford Geertz toplumsal alanda insan davranışının sadece davranışın görünen yüzüne odaklanarak değil, o davranışın içinde gerçekleştiği ortam ve dinamikler dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yaklaşımını Gilbert Ryle’dan alıp geliştirdiği ‘Yoğun betimleme’ kavramı ile açıklamıştır. Meramını anlatırken, yine Ryle’dan aldığı bir örnekten yararlanmıştır. İstem dışı bir biçimde gözü seğiren bir kişi ile bilinçli bir biçimde göz kırpan arasındaki farkı anlamanın yolunun davranışın gerçekleştiği koşul ve özgünlükleri bilmekten geçtiğini vurgulamıştır. Geertz’e göre davranışın yüzeydeki bilgisiyle yetinen bir yorum, gözü seğiren ile bilinçli bir biçimde göz kırpan arasındaki farkı kaçırmaktan kurtulamayacaktır.
Geertz insan davranışını motive eden faktörlerin öneminin altını çizerken, toplum içinde hayata geçirilen bir davranışın başkaları tarafından nasıl algılandığıyla da ilgilidir. İnsanın etrafında olup bitenleri bir ‘anlamlar ağı’ içerisinde yorumladığını ve kişinin algılama biçiminin onun anlamlar ağından yalıtılarak anlaşılmasının imkansızlığını ifade etmiştir. Sonuç olarak, bir eylemin farklı anlam ağlarında farklı anlaşılabileceğine hazırlıklı olmamız gerektiğini belirtmiştir.
* * *
Simgeler üzerinden yapılan siyasetin yaygınlaştığı bir dönemden geçmekteyiz. Çok değil bundan çeyrek yüzyıl önce hayal bile edemeyeceğimiz siyasal manevralar, yeni ve çoğunluğu simgesel boyutlar taşıyan araç ve mecralar üzerinden hayata geçiriliyor. Azalan ortak zaman ve yalnız geçirilen hayatların da etkisi ile artan simgesel yoğunluk, önceleri yalnızca siyasal karşıtın işiymiş gibi negatif yorumlarla karşılandıysa da, eğilimin yaygınlığı ve giderek artan etkisi muhalif söylemi de bu çerçevenin içine çoktan çekmiş görünüyor.
Ancak muhalif kesimde bu konuda gereken hazırlığa sahip olunduğunu söylemek mümkün değil. ‘Kanal İstanbul Projesi’nin sadece rant ve çevresel kırım üzerinden değerlendirilmesi, Ayasofya’nın ibadete açılmasının salt dinsel boyutuna odaklanılması örneklerinde olduğu gibi ‘Muhalif hazırlıksızlığı’ yansıtan örneklere hayli sık rastlanmakta. Samsun protestolarında olduğu gibi heyecan ve iyi niyetle yola çıkıp kendi kalesine gol atanlar çoğalıyor.
Oysa kimsenin gözü seğirene göz kırpmış gibi, göz kırpana gözü seğirmiş gibi yanıt verme hatasına düşme lüksü yok.
Vahim bir biçimde yükselen faturaların, kış ortasında oturulan soğuk odaların ve bu duruma karşı giderek yükselen direnişin karşılığını kutuplaştırıcı simgesel söylemde arayan iktidara verilecek yanıtların toplumun tüm kesimlerinin ‘anlamlar ağı’ndan haberdar olunarak üretilmesi gerekiyor. Anıt etrafında elele dönmek yerine halay çekmeyi önerecek, kurulan belediye çadırlarının protestoya kurumsal bir hava verip ortamın ruhunu olumsuz yönde etkileyebileceğini hatırlatacak, protestolarda yaratılan coşkulu havanın dengesine dikkat edilmediğinde haklının haksız gibi görünebileceğini anlatacak ‘söz’ sahibini arıyor. Simgesel okuryazarlığın muhalif alanda artırılması için gerekli adımların ivedilikle atılması gerekiyor.
* Geertz, Clifford. (2010). Kültürlerin Yorumlanması. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
* Ryle, Gilbert. (2009). Collected Essays 1929-1968 Volume 2. London: Routledge.
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07
- Filistin kimin ‘dava’sı? Filistin kimin ‘dava’sı olmalı? 18 Ağustos 2024 04:50