İşçi-emekçi eylemleri; eğilim ve umut
Fotoğraf: Sevda Karaca/Evrensel
Metal sözleşmesi dolayısıyla işçilerin baş vurdukları eylemlerin sözleşme imzalanmasıyla birlikte sona ermesi, “yeni bir metal fırtına” beklentisini doğrulamadı, ama irili-ufaklı yeni işçi eylemlerinin, neredeyse günler itibarıyla da zamandaş olarak ya da birbiri ardına ortaya çıkması, yeni bir direniş dalgası için koşulların giderek daha fazla davet edici rol oynadığını gösterdi. 2022’nin ilk iki ayında ortaya çıkan protesto, yürüyüş, iş bırakma eylemleri her ne kadar metal fabrikaları büyüklüğünde işyerlerinde gerçekleşiyor olmasa da, hem farklı iş kollarındaki birçok işyerinde ortaya çıkmaları hem de Erdoğan iktidarının fiiliyatta da kanıtlanan saldırı politikaları ve artan tehditlerine rağmen cesaret edilmiş olmalarıyla önemli işleve sahiptir. Nitekim bu eylemlerin direnişte olsunlar ya da olmasınlar birçok işyerinde işçi ve emekçileri, daha kapsamlı ve yaygın eylemler yönünde, düşünsel olarak da olsa cesaretlendirip, kazanma umutlarına güç verdiği görüldü. Büyük burjuvazi başta olmak üzere sermayeye ve siyasal iktidar güçlerine karşı emekçi birliği ve direnişinin kazandırıcı tek güç olduğu ve olacağına dair inancın, özellikle genç ve örgütsüz işçiler tarafından dile getirilmesi bir veridir.
Sermaye sahiplerine ve burjuva devlet gücünün saldırılarına karşı ekonomik-sosyal ve siyasal, dar ya da daha kapsamlı hak kazanımı için birleşmiş işçi-emekçi gücüne dayanan ve tekelci burjuvazinin ezdiği küçük üretici-küçük esnaf dahil kentlerde ve kırlarda, yüksek enflasyon ve pahalılık nedeniyle artan yoksullaşma ve iflaslar nedenli tepki içindeki kesimleri de yanlarına alan bir kitlesel direniş olmaksızın, içinde bulunulan koşullarda halk yararına küçük düzeltiler dahi sağlanamaz. Çalışan halk kitleleri, Erdoğan iktidarının bin türlü manevra ve kara propaganda eşliğinde saldırı politikasını takviye ettiğini, provokasyon ve cinayetlerin yarattığı tedirginliği siyasal etkinlik ve mücadelenin önünü kesmek için istismar dahil her yöntemi kullandığını görmezler ise eğer, şimdi başbaşa olunandan daha beter yaptırımların gündeme gelmesine karşı uyanıklığı artıramazlar.
Genç işçi kesimleri, tecrübe eksikliğine rağmen, çalışma ve yaşam koşllarında küçük denebilecek iyileştirmelerin sağlanması için direnmek dışında bir yol olmadığını anladıkları oranda mücadeleye yönelmişlerdir. Direnenlere yenilerinin eklenmesi mümkündür. Ancak sorun bunun olası olması değil, gerekli olmasıdır. Birleşerek kazanmak için bir işyerinde, bir iş kolundaki birleşmeler belki küçük kazanımlar için -ve o da geçici olarak yeterli olabilir. Ne var ki, birleşerek kazanmanın bir sınıf tutumu olarak gelişip güç kazanan bir eğilim şeklinde işçi kitlelerini sarmasına ihtiyaç vardır. Milyonlarca örgütsüz işçi ve diğer emekçinin sendikal ve siyasal devrimci sınıf örgütlerinde birleşmesi başarılmadıkça, emekçi düşmanı politikaların önü kesilemez.
Sermaye sahipleri ve burjuva devlet iktidarı, sermaye partileri ve işçi aristokrasisi aracıyla işçilerin bölünmüş durumundan da yararlanarak işçi kitlelerini, bağımsız sınıf politikasından uzak, ve sermaye sistemine bağlı tutmak için bin türlü araca baş vurmaktadırlar. Halk kitleleri üzerindeki burjuva politik-ideolojik etkinlikleri, milliyetçi dinsel argümanlar aracılığıyla sürdürdükleri “kitle avcılığı politikası“, işçi ve emekçilerin sınıf bilinciyle hareket eden ileri kesimleriyle geniş kitlesi arasındaki ilişkilerin güven verici şekilde gelişerek güç kazanmaktan henüz uzak oluşu, belli başlı büyük işletmelerde uzun süre çalışan ve belirli sendikal ve sosyal haklara sahip işçilerin, elindekini de kaybetme kaygısıyla yeterli direnci geliştirememeleri vb. nedenler, burjuva politikasına uygulanma olanağı sağlıyor. Ancak toplumsal gelişmelerin gösterdiği üzere, bu durum sarsılmaya, değişmeye mahkumdur. Milyonlarca emekçi, kimi “solcu“ aydın ve politikacının “sol ajitasyon“ adına ileri sürdüğünün aksine, henüz sermaye ve politik-askeri kurumlarına karşı bir ayağa kalkış hareketine yönelmiş olmasa da, mücadeleye uyanış ve zor olanı göze alma eğilimi giderek güç kazanıyor. Genç işçi kuşaklarının bizzat kendi ve kendileri gibi olan emekçi kardeşlerinin eylemlerinden öğrenerek mücadele tecrübesini, mücadelenin büyütülmesi yönünde değerlendirmeleri, ileriye doğru yürüyüş için önemli dayanakların ortaya çıkmasına hizmet edecektir.
İleri işçi ve emekçiler ile onların bir kısmının örgütlü oldukları siyasal -sendikal örgütlerin bu süreçteki tutumları da, gelişmelerle bağlı olarak bir önceki döneme göre daha fazla önem kazanmıştır. Ayrı ayrı protesto ve eylemlerin birleştirilmesi, etki gücünü artıracak, kazanma cesaret ve umuduna moral manevi ve pratik kuvvet katacaktır. “Birlikte iş yapacağız“, “Birlikte Kazanacağız“ anlayış ve açıklamaları da ancak böyle inandırıcılık kazanacak ve gerçekten ilerletici işlev görebilecektir. Eğitici konumdakilerin (burada devrimci siyasal parti ve örgütler) kendilerinin de eğitim görecekleri ve yapmaya cesaret gösterecekleri gelişmelerin -karmaşık şekilde de olsa, arttığı bir dönemdeyiz.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40