17 Şubat 2022

Hani Rusya saldıracaktı, savaş çıkacaktı?

Fotoğraf: Rusya Savunma Bakanlığı (CC BY 4.0)

ABD ve İngiliz istihbarat örgütleri ve basınının günler öncesinde ilan ettiği Rusya’nın Ukrayna’yı işgal tarihi olan 16 Şubat geride kaldı. Görüldüğü gibi ne işgal denemesi yapıldı ne de bir top sesi duyuldu. Tersine, 15 Şubat’tan itibaren Rusya, başta Kırım olmak üzere sınıra yakın bölgelerden tatbikat için getirdiği askerlerin bir kısmını, sosyal medyada yayımladığı görüntüler eşliğinde geri çekmeye başladığını duyurdu.

Aynı görüntüler 16 Şubat’ta devam etti.

Bundan yaklaşık iki ay önce 7 Aralık 2021’de ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan ve iki saat süren videokonferansla tırmanmaya başlayan savaş senaryoları, gelinen aşamada satranç tahtasındaki piyon hareketlerine dönüşmüş görünüyor. Zaman baskısı altında satranç oynayanlar, genellikle yanlış hamle yaparak üstünlüğü rakibe verirler. Burada, acelesi olanın Batı ittifakı olduğu görüldü.

ABD ve Rusya’nın belirleyici oyuncu olduğu bu sahada, Ukrayna’nın komşu ülke Rusya ile barış içinde yaşama yerine, NATO’dan aldığı destekle kaybettiği alanları geri alma isteği bu süreçte, öncesine göre daha kuvvetli şekilde belirginleşmiş bulunuyor.

Bunun başlıca nedeni ise elbette ABD ve NATO’nun askeri olarak verdiği güvenceler bulunuyor. Son yıllarda özellikle ABD tarafından verilen silahlar ve askeri eğitimler, Ukrayna’yı bölgesinde 2014’e göre ABD’ye daha fazla yakınlaştırmış, diyalog yolunu öne çıkaran Almanya-Fransa ekseninden uzaklaştırmıştır.

Bu nedenle, Donbass bölgesine geniş kapsamı özerklik öngören Minsk 2 Anlaşması’nı hayata geçirmek için bir adım atmamaya, NATO’ya üyelik hedeflerini bir yana bırakmamaya devam ediyor. Bu tutum devam ettikçe Ukrayna-Rusya sınırında suların kısa sürede dinmesi pek mümkün görünmüyor. Rusya’nın sınıra yığdığı bütün askerleri çekmesi durumunda bile gerekçeler varlığını koruduğu için savaş tehlikesi sürecek.

Batılı emperyalist devletler de bir taraftan sürekli Ukrayna’yı silahlandırırken diğer taraftan NATO üzerinden Doğu Avrupa’ya askeri yığınak yapmaya devam edecekler. “İşgal günü” olarak ilan edilen 16 Şubat’ta Brüksel’de bir araya gelen NATO Savunma Bakanları bölgeye daha fazla askerin gönderilmesini kararlaştırdı. Rus kaynaklarına göre sadece ABD’nin bölgede 60 bin askeri, 200 panzeri ve 150 savaş uçağı bulunuyor.

Denilebilir ki; kuzeydeki Baltık ülkeleri Estonya, Letonya ve Litvanya’yı Rusya’ya karşı önemli üsler haline getiren NATO, şimdi Güneydoğu kanadı ülkeleri Romanya, Bulgaristan ve Slovakya’yı benzer şekilde silahlandırmak için yoğun bir çaba içinde. Özellikle Romanya ve Bulgaristan’a Karadeniz’e kıyıları olması nedeniyle büyük görevler biçilmiş.

Gerilimin bir diğer hedefi olan NATO ülkelerini Rusya’ya karşı ortak tutum alma ve disipline etme konusunda ABD’nin kısmen başarı sağladığı da şimdilik söylenebilir. Ülkeler arasında farklı politikalar olmakla birlikte, yüksek sesle, karşılıklı atışmayla bir bölünme olmadı. Bu açıdan gelişmeleri yorumlayan Spiegel Washington Muhabiri Roland Nelles şunları yazıyor: “Biden eskiyen ittifak NATO’ya yeni bir soluk getirmeyi başardı. Biden ve diplomasisi, bıkmadan usanmadan Moskova’ya karşı, Londra’dan Ankara’ya kadar istikrarlı bir cephenin olduğunu gösterdi. Şüphe yok ki, Putin Batı ittifakındaki çatışmaya oynadı, ancak ittifak şaşırtıcı şekilde sağlam durdu.” (Spiegel Online, 17.02.2022)

Gerilimin işlerine yaradığını gören NATO ve ABD iki gündür Rusya’nın sınırdaki askerlerini çektiğine dair inandırıcı bilgilerin olmadığını, dolayısıyla kendileri için değişen bir şeyin olmayacağını ifade ediyorlar. Örneğin yalan haberler yayan İngiliz Askeri İstihbarat Başkanı Jim Hockenhull şöyle diyor: Rusya’nın Ukrayna sınırından asker çektiğine dair elimizde bir delil yok. Tersine tepkilere rağmen Ukrayna sınırındaki askeri kabiliyetini artırmaya devam ediyor” diyor. (Süddeutsche Zeitung, 18.02.2022)

Hem de bir delil gösterme ihtiyacı duymadan...

Belirtmek gerekiyor ki; bu kesimlerin elinde Rusya’nın sınıra 100 binden fazla asker yığdığına dair de kesin bilgiler bulunmuyor. Kara propaganda makinesinin körüklemesiyle yaratılan algılar üzerinden kendi çıkarlarını merkeze alan senaryolar hazırlayıp piyasaya sürenler bu süreçte halklar arasında ön yargıları, korku ve endişeleri körükleyerek amaçlarına ulaşmanın peşinde.

Bu temelde belgeye ve delile ihtiyaç duymadan Rusya’nın sınırdaki askeri varlığını korumaya devam ettiğini söylemeye devam edecekler. Hatta, Rusya’nın geri çekilme hamlesini inandırıcı bulmayan Beyaz Saray kaynakları, çekilme yerine 7 bin yeni askerin gönderildiğini iddia etmeye başladılar.

Denilebilir ki, Batılı emperyalist devlerin bugüne kadar ki bütün hesapları, Rusya’nın bir hata yapıp, ilk saldıran taraf olması üzerine kuruluydu. Ancak, Putin saldırma yerine gerilimin düşürülmesine dair hamleler ve mesajlar veremeye devam edince, adeta paniklemiş görünüyorlar.

Onlar panikleştikçe, gerilim ve savaş tehlikesinin asıl kaybedeni emekçilerin, halkların savaşa ve silahlanmaya karşı sesini daha yüksek çıkarması gerekiyor. O zaman, satranç masasına yeni bir oyuncunun oturduğunu herkes görecek.

Evrensel'i Takip Et