Hem muhalif olmak hem de ranta yaslanmak mümkün mü?
Ekran görüntüsü cumhuriyet.com.tr’den alınmıştır.
Tarih 20 Şubat 1970, yani bundan tam 52 yıl öncesi, Beylerbeyi Sarayı’nın yakınlarında Başbakan Süleyman Demirel ve Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay birlikte Boğaz Köprüsü’nün temelini atıyorlar. Sunay Çanakkale Boğazı’na da köprü yapılması dileğinde bulunuyor. Şehir bayraklarla donatılmış, motorlar düdük çalıyor, top atışları yapılıyor. Demirel Köprü’nün “siyasi yatırım” olarak kabul edilmemesini istiyor (Cumhuriyet, 21 Şubat 1970).
“Bunlar köprüye de karşıydı” diyor Erdoğan sık sık, bunlar dediklerinden biri Mimar Doğan Hasol. 1996’da Yapı Dergisi’nde yayımlanan “Boğaz Köprüsüne Hayır!” başlıklı yazısında şöyle diyor:
“Mimarlar o tarihlerde Boğaz köprüsünün, şehrin iki yakasındaki yerleşme dengesini bozacağından, şehrin gelişmesini istenmeyen bir şekilde Kuzeye doğru yönlendireceğinden, özel oto kullanımını özendirerek trafiği içinden çıkılmaz hale getireceğinden, çevre yollarının gerektireceği çok büyük kamulaştırmanın ekonomik güçlüklerinden, doğacak arsa spekülasyonunun ekonomiye getireceği ağır yükten, arsa ve gecekondu yağmasından, yapılacak köprünün bir süre sonra yetmez hale gelmesiyle yeni yeni köprüleri gerekli kılacağından yani köprüler tuzağına düşüleceğinden ve köprünün Boğaziçi’nde oran ve estetik sorunları yaratacağından endişe duyuyorlardı. Ve gösterdikleri tepkiyle de dikkatleri bu noktalara çekmek istiyorlardı. Amaç temelde, köprünün yapılmasını engellemek değildi. Bir geçiş nasıl olsa yapılacaktı, demiryolu ve kara taşımacılığını birlikte içeren başka seçenekler de söz konusu olabilirdi.”
Öngörüleri bir bir çıktı. İkinci köprünün açılmasından iki sene önce 1986’da üçüncü köprü vaatleri gündeme gelmişti. ANAP Hükümeti’nin “İmar ve İskân Bakanı Safa Giray, ‘Bugün üçüncü köprüyü yapmayı düşünüyoruz. Şimdi anlıyoruz ki, 1. köprü yapılmasaydı, İstanbul minareli köy olmaktan kurtulamazdı’ dedi.” (Cumhuriyet, 6 Ekim 1986).
İki köprünün de çare olmadığını gören, siyaseten şehrin yoksullarına yaslanan Erdoğan, üçüncü köprüyü savunan Bedrettin Dalan için “bunlar”dan biriydi, TRT’deki açık oturumda şöyle diyordu: “Eğer üçüncü bir köprü olayını düşünecek olursak bu TEM'in kuzeyindeki bölgede kalan akciğerimizin yok edilmesi demektir ve bu ciddi bir yanlıştır. İki, bunu bekleyen bazı mahfillere yeni rant alanları veya rant haritaları sağlama olayıdır. Bundan kaçınmayı ben sevgili dostum Sayın Kesici’ye de tavsiye ediyorum.”
Erdoğan kendi tavsiyesine kendisi uymadı, İstanbul’un fetih tarihi sayılan 29 Mayıs 2013’te üçüncü köprünün temelleri atıldı. Taksim’de bazılarımız Gezi Parkı ağaçları için nöbet tutarken şöyle diyordu: “Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin ardından bu muhteşem şehre, bu köprüyü inşa ediyor, üçüncü bir gerdanlığı takıyoruz". Erdoğan üçüncü köprüde raylı sistemin olacağını vaat etmişti, olmadı, ağır vasıtaları şehirde görmeyeceğiz demişti, o da olmadı.
Geçen hafta bir önceki haftanın manşetlerinden örnek vermiş, Sabah gazetesinin 9 Şubat’ta “Muhteşem Köprü İçin Son 10 Gün” manşetini anmıştım. Çanakkale Köprüsü’nün (resmi adı 1915 Çanakkale Köprüsü) açılış tarihi kimi kaynaklarda 18 Mart olarak geçiyordu. Güncelleme gelmiş, köprü, 26 Şubat’ta açılacakmış. İktidarın kitlesini konsolide etmesi için bir ‘kutlu doğum günü’ yaratmaktan başka çaresi kalmamış görünüyor. Bu yoksulluk ve yoksunlukta tek çare liderin mucizesine yaslanmak, tarihte örnekleri var, fakat o örneklerin hepsi de bir çöküşe işaret ediyor.
DOĞUM GÜNÜ PARTİSİNE KİMLER DAVETLİ?
İktidar medyasında Çanakkale Köprüsü ile ilgili çıkan yazılarda “muhteşem”, “tarihi”, “küresel” gibi sıfatlardan geçilmiyor. Bakın o haberlerin arkasında kimler var: “Hükümeti ve inşaatı yapan Limak’ı daha şimdiden dünya mühendislik tarihine geçen anıt köprü için kutluyorum. Umarım bu görüşlerimle, bu milli eseri küresel bir anıt haline getirmeyi amaçladığımı anlatabilmişimdir. Bilelim ki bu eseri küresel bir anıt haline getirirsek Çanakkale Savaşı’nı da çok daha iyi anlatmış oluruz." (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 3 Ekim 2021).
Limak, Özkök’ün yazdıklarından çok memnun kalmış olacak ki, 2 Şubat 2022’de “Cengiz ile Ahtapot” programı ortağı Cengiz Semercioğlu ile birlikte köprüyü yürüyerek geçmesi için yeniden çağırıyor, Özkök, köprünün adının Troya olması gerektiğinde halâ ısrarlı, ama bu küçük bir ayrıntı, şöyle bitiriyor yazısını: “Oysa eminim bu köprünün üzerinden geçen her insan hem estetiği, hem tarihi önemini hem de ulaşım bakımından önemini hemen anlayacak. Ayrıca o şantiyede çalışan insanları görüp tanısanız, kadın mühendisleriyle konuşsanız, ülkemiz hakkındaki gururunuz ve umudunuz çok daha yükselir. Bu eseri Türkiye’ye kazandıran herkese bir vatandaş olarak minnettarım ve teşekkür ediyorum." (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 3 Ekim 2021)
Bir yıl önce İBB Meclis Üyesi ve İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkan Danışmanı Suat Sarı, “Çanakkale Köprüsü'ne verilen araç garantisinin yıllık 16.4 milyon adet olduğunu oysa Çanakkale'deki feribot işletmesini yapan Gestaş tarafından yıllık taşınan araç sayısının, bayramlar dahil, en fazla yıllık 3.5 milyon adetle sınırlı kaldığını ifade etmişti. Sarı, ayrıca Çanakkale Köprüsü'nde otomobil geçiş ücretinin 15 Euro+KDV, yani 16 Euro olacağını iddia etmişti. Bugünkü kurla yaklaşık 250 TL’ye yakın. Sabah gazetesinden Mevlüt Tezel geçiş ücretinin kullanımı özendirmek için ilk başta otomobillerde 184,5 TL'ye (12 Euro) denk olacağını müjdeledi. Feribot fiyatının halen iki katı. 45 bin aracın geçmediği her günün maliyeti, geçsek de geçmesek de cebimizden çıkacak.
Köprüyü yürüyerek gezenlerden Ertuğrul Özkök ve Sabah’tan Dilek Güngör, köprünün ne kadar çevreci olduğunu anlatmaya doyamamışlar. Deniz dibine kazık çakılması yunusları etkilediği için 52 kez iş durdurulmuş, 1.054 pina (kabuklu bir deniz hayvanı) deniz dibinden alınarak, yaşayabileceği başka bir yere nakledilmiş. Sizin de gözleriniz yaşardı mı?
Bu arada köprünün bağlandığı Kuzey Ege Otoyolu için kazılan tüneller Kazdağları’nda Nusratlı deresini kirletmiş. Eylül ayından bir başka haber, Çanakkale Köprüsü arsa fiyatlarını bir yılda yüzde 150 artırmış. Kuzey Ege’yi önce maden şirketleri, taş ocakları, ardından insan ticareti, şimdi de köprünün rantı tehdit ediyor.
Çanakkale Köprüsü’nün müteahhitleri, Güney Koreli DL E&C ve SK E&C, Türkiye’den yukarıda andığımız Limak İnşaat’ın yanı sıra bir de Yapı Merkezi var. Limak ve Cengiz’in ortaklığına dair epey bilgimiz var. İstanbul Havalimanı’ndan Kuzey Marmara Otoyolu’na pek çok projede birlikteler, hatta Kolin-Kalyon-Cengiz-Limak Ortak Girişimi diye bir konsorsiyumları var. Yapı Merkezi, Avrasya Tüneli ile biliniyor. Son bir-iki yıldır Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki ihalelerde Cengiz ve Yapı Merkezi rakip durumdalar. Yapı Merkezi’nin sahibi 2002’de CHP milletvekili olan Ersin Arıoğlu, yandaş beşli arasında adı anılmıyor. 26 Şubat’taki doğum günü partisine belli ki her ikisi de davetli.
Cengiz Holding bu hafta bir reklam kampanyası yapıyor, “banner”ları Cumhuriyet, Oda TV ve Sözcü gazetelerinin internet sitelerinde yayınlanıyor. Ekonomik kriz elbette herkesi etkiliyor ama tercihler de…
Bir başka örnek, Marmaris Kızılbük’te Sinpaş Holding’in koyu mahveden otel projesi. Marmaris Belediyesi CHP’li. Kızılbük’e dair ÇED raporu skandalı halen ancak hükümetin muhalif diye etiketlediği medyada dile getirilebiliyor. Bunları yazan Bahadır Özgür’ün konuştuğu KRT’de alt bantta Sinpaş Kızılbük reklamı yayınlanıyor. Bu da bir tercih…
Erdoğan 1994’te Üçüncü Köprü’nün ihanet olduğunu söyleyerek iktidara yürürken yoksul sınıfa ve onun ihtiyaçlarına yaslanıyordu. Bugün muhalefet siyasetiyle, medyasıyla kime yaslanıyor? Tarkan’a mı?
Yukarıda anılan Doğan Hasol yazısını şöyle bitiriyordu: “Bütün bu olumsuzlukların tek sorumlusu kuşkusuz Boğaz Köprüsü olamaz; ancak katkısının ne kadar olduğunu sorgulamakta hiç mi yarar yok? Ayrıca, 12 Mart’ı hazırlayan ekonomik etmenler arasında Köprü’nün payı araştırılmaya değmez mi?”
Sınıf çıkarlarını gözetmeyen bir muhalefetin “Geçcek”e bu denli yüksek minneti “geliyor gelmekte olan” sloganının içini boşaltmaz mı?
- Doğan Hasol, “Boğaz Köprüsüne Hayır, 01.12.1996 - Yapı Dergisi - 181 http://www.doganhasol.net/bogaz-koprusune-hayir-2.html
- Üçüncü Köprüye dair basın taraması için: Zehra Betül Atasoy, “Yıl 1995, RTE: “İstanbul’a 3. köprü yapılması intihardır”, 05.07.2013, Arkitera, https://www.arkitera.com/haber/yil-1995-rte-istanbula-3-kopru-yapilmasi-intihardir/
- Magazin asla sadece magazin değildir 15 Ocak 2025 05:01
- 2024 biterken… 31 Aralık 2024 06:15
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53