Çin sporunda dönüşümün seyri
Fotoğraf: AA
19 Aralık 1978’de Bangkok’daki Asya Oyunları basketbol finalinde Çin ve Güney Kore takımları birbirine girdi. Kavga o kadar büyüdü ki oyuncuları ayırabilmek için 50 polise ihtiyaç duyuldu. Neler oluyordu? Uluslararası spor sahalarındaki en büyük sorumluluğu Komünist Lider Çu En Lay’ın “önce dostluk sonra rekabet” sözünü yansıtmak olan Çinlileri bu halde görmeye kimse alışık değildi. Sahada rakipleri tökezlerse boş turnike atmayıp bekleyen (İlginçtir, bu maç Arnavutluk’a karşıydı), kaybettiklerinde dahi güler yüzlü olmaları istenen Çinli sporcular ve kavga! (1974 Asya Oyunları’nda L’Equipe muhabiri, yenildiği halde tebessümünü yitirmeyen Çinli sporculardan epey etkilenmişti.) Çinlilerin bu halleri Avrupalılar için o kadar kafa karıştırıcıydı ki 1971’de sürpriz bir şekilde dünya masa tenisi şampiyonu olan İsveçli Stellan Bengtsson, hakkıyla mı, Çinli rakibi izin verdiği için mi kazandı, emin olamıyordu! İşler buradan saha muharebesine geldiğine göre belli ki Pekin’de bir şeyler değişmişti.
Her şeyden önce 1976’da Mao ölmüş, “Kültür Devrimi” sona ermişti. 1966’da Mao’nun meşhur “Karargahları bombalayın” (Parti merkezlerini yeniden ele geçirin) çağrısıyla başlayan Kültür Devrimi sırasında rekabetçi sporlara da ayar çekilmişti. O ana kadar zaten “önce dostluk sonra rekabet” parolasını yansıtmak dışında hiçbir şekilde ayrıcalık sağlanmayan uluslararası spor temasları en aza indirilmiş, (1971 ping-pong diplomasisi ayrı bir mesele) Kültür Fizik ve Spor Komisyonu orduya bağlanmıştı. Sporcuların görevi artık madencileri, çiftçileri eğlendirmekti. Ligler devam ediyordu ama resmi haber ajansı sonuçları duyurmuyordu, merak eden maçlara gidip öğrenebilirdi.
Mao spora önem vermiyor değildi. 1917’de henüz Marksizmle tanışmadan önce yazdığı ilk yazı Çin halkının beden eğitimini ciddiye alması gerektiğine dairdi. Liderliğine, sağlığına dair çıkan söylentilere Yangtze Nehri’nde yüzerek yanıt vermesiyle tanınırdı. Ancak sporu uluslararası bir mücadele aracı olarak kurgulamak gündemine gelmemişti. Sporu daha çok 1920’ler Avrupa sporcu işçi hareketi ve SSCB’nin ilk 15 yılındaki gibi halk sağlığı, hijyen, kötü alışkanlıklardan uzak durma gibi açılardan ele alıyordu.
Mao’nun ölümü sonrası eski dönemin günah keçileri olarak halkın önüne çıkarılan “Dörtlü Çete” (Jiang Qing, Zhang Chunqiao, Yao Wenyuan, Wang Hongwen) Çin’in sporda geri kalmasının da sorumlusu ilan edildi. Buna göre “Dörtlü Çete” sıkı çalışan sporcuları “revizyonist” teori ve pratiği uygulamakla mahkum ediyor ve sosyalist sporun gelişimini baltalıyordu. Yeni dönemle birlikte sporda değerli olan şeyler değişti. Hatta 1976’da Xin tiyu dergisinde sporda pragmatist, sadece başarıyı önemseyen, “kapitalist faydacı”, “meritokratik” yaklaşımıyla eleştirilen Deng Şiaoping’in başbakan yardımcılığına geldiği 1979’da rüzgar tersine döndü. IOC ile yaşadığı Tayvan krizi nedeniyle fiili boykotçu konumundaki Çin, “olimpiyat ailesi”ne katıldı. Hedef 1980 Moskova ile birlikte uluslararası spor rekabetine güçlü bir giriş yapmaktı ancak Tayvan krizi aşılamayınca 1984 Los Angeles’ı beklemek zorunda kaldılar. 1980’de Deng Şiaoping, 23 yıldır yasaklı olan boksu serbest bıraktı ve Muhammed Ali’yi Çinli sporcuları eğitmesi için ülkeye davet etti. Çin, hakikaten 1984 Los Angeles’ta madalya sıralamasında dördüncü oldu ve adından söz ettirdi. 1980’lerden bu yana Çin’in “Yakında spor dünyasını fethedeceği” yönündeki kehanetler gerçekleşmese de dün itibarıyla sona eren Pekin 2022’de de gördüğümüz gibi Çin’in artık bolca madalyası var. Peki dünya spor sahnesine ilham verecek, Batılı rakiplerini şaşırtacak, hayran bırakacak bir felsefesi, pratiği var mı? 1976’da Deng Şiaoping’i yeren makaleye geri dönelim: “Onun yaklaşımına göre sporcuların yapması gereken şey kazanmak ve şöhret olmak. Peki bunu yaparken hangi çizgiyi izleyecekler, hangi düşüncelerin rehberliğinde ilerleyecekler, bu başarıları nasıl elde edecekler?” Pekin 2022’de 15 yaşında bir çocuğun üzerinden dönen doping hesaplaşmasını da görünce insan keşke “madalya için spor” anlayışıyla kasıp kavrulan dünya sporu bu soruları yeniden hatırlasa diye düşünmeden edemiyor.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25