21 Şubat 2022 23:56

Son işçi eylemi dalgası; işçilerin işyerlerindeki birliği ve sınıfın birlik sorunu

Antep'te Ahmet Yaşarsoy Tekstil Fabrikası işçilerinin direnişinden fotoğraf

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gazetemiz geçtiğimiz 5 gün boyunca İşçi hareketinin izini sürmek adı altında bir dosya-haber yayımladı.

Son bir buçuk-iki ay içinde, İstanbul’dan Antep’e, Sivas’tan İzmir’e çeşitli illerden onlarca işletemeden işçilerin insanca yaşayacak ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için giriştikleri eylemleri yakından izleyen muhabirlerimizin mücadelenin önünde yer alan işçilerle konuşarak yaptığı haberler son derece öğretici.

Mücadeleye katılan işçilerin anlattıkları, bu mücadeleden çıkardıkları dersler çok yönlü olduğu kadar çok da değerli.

Bugün bu köşeden, işçilerin işyerlerinde olduğu kadar sınıfın birliğine dair yaptıkları değerlendirmeler üstünden, işçilerin haklarını savunmada hayati öneme sahip “birlik sorunu”nu tartışacağız.

Bu köşede önceki gün yayımlanan Külfeti paylaşalım çağrısına emek cephesi itiraz ediyor başlıklı yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Ülkenin kazancından beraber yararlandığımıza göre külfeti de beraberce sırtlayacağız” çağrısına işçilerden gelen tepkileri değerlendirirken, mücadelede işçilerin birliğinin önemine dikkat çekerken, işçi sınıfının sermayenin batan gemisindeki kürek mahkumluğundan kurtulup kendi gemisini inşa etmesinde “sınıfın birliğinin” işçi sınıfı gemisinin omurgası olduğuna dikkat çekilmişti.

İŞÇİLERİ EYLEM BİRLEŞTİRİYOR!

Nitekim gerek gazetemize çeşitli vesilelerle gelen işçi mektupları ve sahadan yapılan haberlerde gerekse sözünü ettiğimiz dosya-haberlerde son haftalardaki eylemlerin önünde yer alan işçilerin söyledikleri açıkça gösteriyor ki, mücadelenin ne ölçüde başarıya ulaşacağının ölçüsü işçilerin talepler arkasındaki birliğini ne ölçüde gerçekleştirmiş olduğuyla doğrudan bağlantılıdır.

Elbette ki “işçilerin birliği” kendiliğinden ve durup dururken gerçekleşmiyor. Ancak işçiler harekete geçtikleri ölçüde birliğin gereğinin farkına varıyor ve ortak talepleri karşısında dillerinin, inançlarının, renklerinin, hangi milletten olduklarının ötesine geçerek birlik olmazlarsa, taleplerini elde edemeyeceklerini fark ediyorlar.

Nitekim; sözünü ettiğimiz “dosya-haber”de, Sivas-Divriği’de, 17 Ocak’ta Çiftay demir madeninde düşük zam dayatmasına karşı üç gün süreyle iş bırakan işçiler; özellikle “birlik sorunu”na dikkat çekiyor; “İyi bir tecrübe kazandık. Şimdi birliğimizi güçlendirecek araçları tartışıyoruz” derken aynı zamanda “Kürt işçi-Türk işçi ayrımı”nı aşmanın önemine de dikkat çekiyorlar.

Ocak ortasından beri Gaziantep’te 27 fabrikada “İnsanca yaşayacakları bir ücret ve daha iyi çalışma koşulları” için harekete geçen 12 binden fazla işçi de dönüp dönüp yeniden birlik sorununa dikkat çekiyor. Çünkü eylemler sırasında aynı patronun (Örneğin Şireci’nin iplik ve dokuma fabrikalarının işçileri) aralarında birkaç yüz metre bulunan iki fabrikasındaki işçilerin bile birbirinden habersiz olduğu, ancak eyleme başladıktan sonra birbirleriyle ilişki kurdukları ortaya çıkıyor.

İŞÇİNİN İŞYERİNDE BİRLİĞİ ‘OLMAZSA OLMAZ’DIR AMA YETER Mİ?

Patronlar ise her zaman olduğu gibi işçiler karşısında, dişlerinden tırnaklarına örgütlü, tam bir birlik içindeler.

Gaziantep’te direnişlerde birinin verdiğinden diğerinin daha fazla vermemesi için aralarında anlaşan patronlar, direnişler boyunca sanayi odasında sürekli toplantı halinde olmuşlardır. Dahası patronlar, aralarındaki birliği Antep’teki patronların birliğinin de ötesine geçirerek, İçişleri Bakanı Soylu’yu da Antep’e çağırarak sermaye iktidarının gücünü arkalarına almayı ihmal etmemişlerdir. Ki, Soylu’nun gelmesinden sonra polisin eylemlere karşı tutumunun sertleştiği de belirtilmektedir.

Kısacası sadece Antep’te değil diğer illerdeki eylemlerde de patronlar tam bir birlik halindeyken işçiler, ancak eyleme geçtiklerinde birbiriyle ortak hareket edebilmektedirler. Üstelik birlikte hareket ettiklerinde bile birlikleri, dayanışmaları işletme sınırını aşamamaktadır.

Oysa işçi sınıfının birliği denildiğinde;

  •  İşyerlerinde birlik,
  • İş kolunda birlik,
  • Sanayi havzasında (ilde, ilçede) birlik,
  • Ulusal çapta birlik;
  • Uluslararası çapta birliğe kadar varan bir anlayışla hareket edilmedikçe işçi sınıfının birliği gerçek, kalıcı ve etkili bir birlik olamamaktadır.

Bugün sınıfın birliği aynı zamanda eyleme geçen iş yerlerinde birlik olarak gerçekleşebilmektedir. Bu elbette olmazsa olmazdır ve sınıfın birliğinin ilk taşı olması bakımından önemlidir.

BİRLİK SORUNU, SINIF PARTİSİ, İLERİ İŞÇİ VE MÜCADELECİ SENDİKACININ SORUMLULUĞU

Son eylemlerde de açıkça ortaya çıkan bu durum; sınıf partisi, ileri işçiler ve mücadeleci sendikacılar, eylemlerden çıkarılan derslerle ilgili “sınıfın birlik sorununu”, işyerinde birliğin öneminin yanı sıra sınıfın ulusal, uluslararası birliğine varan anlayışla ele almak, sendikal birliği de bu çerçevede ele almak görevi ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

Ocak ortasından beri oraya çıkan eylemler irili ufaklı kazanımlarla biterken, yeni eylemler de gündeme gelmeye devam etmektedir.

Ancak, tek adam yönetiminin krizin yükünü işçilere ve halka yıkma kararlılığından vazgeçmemesi ve ortay çıkan sorunları çözme yeteneğini kaybetmiş olmasıyla birlikte;

  • Enflasyonun yüksek düzeyde seyrinin halkın boğazını sıkmaya devam etmesi,
  • Geçen yıl imzalanan TİS’lerin ikinci altı aylık bölümündeki zamlara karşı işçilerin daha yüksek zam için itiraz etme ihtimalinin yükselmiş olması,
  • Bu yıl sözleşme yapacak olan işletmelerde işçilerin zam taleplerinin geçen yıla göre çok daha yüksek olacağına dair işaretlerin çoğalması,
  • Son haftalardaki eylemlerin işçileri çok da memnun etmeyen zamlarla bitirilmesi ama bu işyerlerinde işçilerin yeni ücret talepleriyle, üstelik daha ileri bir bilinç ve daha yüksek bir öz güvenle sahneye çıkarak yeni bir eylem dalgası yaratabilme… ihtimalleri, işçi sınıfının birlik sorununu, “işyerinde birlik” ve sınıfın ulusal ve uluslararası birliğine kadar varan biçimde ele alınmasını önemli kılmaktadır.

Son eylemler karşısında sendikalaşma mücadelesi ve sendikal bürokrasinin rolünü 24 Şubat’ta ele alacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa