27 Şubat 2022

Putinciler, Ukraynacılar

Ülkemizde bizleri günlerce meşgul eden ve bazen ziyadesiyle anlamsız gözüken birtakım tartışmaların başka toplumlarda da gerçekleşiyor olması, hem yalnız olmadığımızı göstermesi açısından yüreklere su serpiyor, hem de bu tartışmaların aslında bir anlam silsilesi içinde ve belirli reflekslere dayanarak ortaya çıktıklarını gösteriyor. Bu tartışmalardan bugün için en cari olanı Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile ortaya çıkan tartışma.

Latin Amerika’da, çatışmada Rusya’yı açık bir biçimde destekleyen ülkeler belli; Küba, Venezuela ve Nikaragua. Küba, olaylardan NATO genişlemesini sorumlu tutarak, ABD ve ittifak üyelerini iki yüzlü ve çifte standartçı olmak ile suçladı. 1999’da ‘Yugoslavya’ya karşı bu ülkeyi parçalamak üzere gerçekleştirilen harekât hatırlatılarak, ABD’nin egemen devletleri işgal etmek, ya da başka ülkelerde rejim değişiklikleri gerçekleştirmek veya iç işlerine müdahale etmek gibi onlarca eyleminin bulunduğuna dikkat çekti. Küba, BM Güvenlik Konseyinde Rusya tarafında veto edilen kararın sorunu çözmeye yönelik olmadığını ancak diplomatik, ciddi ve gerçekçi bir çözümün barışçıl yollardan bulunması gerekliliğini savundu. Küba’nın açıklaması Rusya’yı destekler nitelikte olsa da barışçıl bir çözümün altını çizmesiyse dikkatlerden kaçmamalı.

Venezuela ise Rusya ile ekonomik ilişkilerin ötesine geçen bir bağa sahip. Ülkenin ekonomik ve politik olarak en zor anlarında Putin rejimi desteğini esirgememişti. Maduro’ya karşı gerçekleştirilen darbe girişimi ve suikast gerçekleştirilmesi gibi durumlarda Rusya hem teçhizat hem de personel yardımlarında bulunmuştu. Şimdiki çatışmada ise Venezuela hükümeti doğrudan Rusya’yı destekliyor, Telesur gibi bölgede izlenilirliğe sahip olan haber kanalları Rusya’yı destekleyen yayınlarda bulunuyor. Maduro, Rusya’ya tam destek verdiklerini açık bir biçimde beyan etmiş bulunuyor. Venezuela ile aynı tutumu takınan tek bölge ülkesi Nicaragua ve Daniel Ortega olarak karşımıza çıkıyor.

Şili’nin seçilmiş ancak göreve başlamamış başkanı Gabriel Boric, açık bir biçimde Rusya’yı suçlayarak Ukrayna’yı desteklerken bölgedeki diğer ülkelerden hemen hemen benzer açıklamalar geldi. Ancak durumun daha karmaşık olduğu ülkeler de mevcut. Meksika’nın sol eğilimli hükümeti doğrudan bir biçimde Rusya’yı kınamasına ve BM Güvenlik Konseyinin kınama kararına olumlu oy vermesine rağmen, ülkedeki sağcı çevreler tarafından Rusyacı olmakla suçlanmaya devam ediyorlar. Hatta bazı eski diplomatlar, Trump ve Putin’i destekleyen sosyal medya bot ağlarının mevcut hükümeti de destekleyen ağlar olduğunu iddia ederek, hükümeti Putin rejimi ile gizli bir biçimde ilişkilenmekle itham ediyorlar.

Benzer bir biçimde Arjantin’de sol eğilimli Fernández hükümeti sağcı muhalefet tarafından Rusçu olmakla eleştiriliyor. Başkan Yardımcısı Cristina Kirchner’in 2015’teki Rusya ziyaretinde Putin ile derin kişisel ilişkiler kurduğu yönündeki komplovari teoriler hava uçuşurken, muhalefet hükümetin muğlak bir tutum takındığı ve bunun Arjantin için ağır ekonomik sonuçları olacağını iddia ediyor. Fernández’in, IMF ile varılan anlaşma sonrasında yaklaşık bir ay önce Rusya ve Çin gezisinde bulunması da sağcı reflekslerin işlemesinde önemli rol oynuyor. Arjantin’in açık bir biçimde Rusya’nın işgalini kınamış olması ise bu çevreler için bir anlam ifade etmiyor. 

Rusya’nın işgali sonrasında bölgedeki en ilginç reaksiyon ise Brezilya’dan geldi. Aşırı sağcı Başkan Jair Bolsonaro, çatışma öncesi Putin’i ziyaret eden son devlet başkanlarından biri olma unvanını taşıyor. Neredeyse ülkedeki tüm partiler çatışmadan Rusya’yı sorumlu tutarken, Bolsonaro doğrudan Rusya’yı zikretmekte çekingen bir tavır sergiledi. Hatta başkan yardımcısının Rusya’yı hedef alan açıklamasından sonra, dış politika konularında sadece kendisinin konuşabileceği yönünde bir açıklamada da bulundu.

Latin Amerika ülkeleri an itibarıyla vatandaşlarını Ukrayna’dan çıkarma yollarını tartışırken aynı zamanda artan küresel emtia fiyatlarının ekonomilerine yaratacağı pozitif etkiyi de göz önüne alıyor olmalılar. Bununla birlikte en büyük çekince, çatışmanın bölgenin en büyük ekonomik partnerlerinden olan Çin ile olan ilişkilerine etki etmemesi olacaktır. Bu konuda ise şimdilik bir sorun oluşacakmış gibi gözükmüyor. Geriye ise sadece sağcı reflekslerle durumdan vazife çıkaranların hezeyanları kalıyor.

Evrensel'i Takip Et