01 Mart 2022 23:55

6 parti, ‘yeni bir inşa’ için mi, restorasyon için mi mutabakat yaptı?

6 muhalefet partisi imza töreni

Fotoğraf: Barış Oral / AA

Paylaş

CHP, İYİ Parti, SP, DP, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi temsilcilerinin üstünde uzlaştığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni” pazartesi günü, 6 partinin genel başkanının katıldığı ortak açıklama ile kamuoyuna duyuruldu.

28 Şubat günü Bilkent Otelde yapılan toplantıya, partilerin genel başkanları ve yöneticilerinin yanı sıra çeşitli kitle örgütlerinin temsilcileri ile isim olarak çağırılmış aydın, akademisyen, sanatçı… 700 dolayında kişi katıldı.

İlan edilen “mutabakat metni”nde yer alan konular haftalardır kamuoyunda tartışılıyor, gerek gelişmeleri yakından izleyen ilerici, demokrat, sosyalist siyasi odaklar, gerekse iktisatçılar, siyaset bilimciler, hukukçular… tarafından bir “restorasyon programı” olarak eleştiriliyordu.

Bu 6 parti, üstünde uzlaştıkları programa, “restorasyon programı” denmesinden pek hoşlanmıyorlar. Ama eğer; “Biz yeni bir düzen kurmak için değil, tek adam iktidarına son vermek için bir araya geldik. İktidara geldiğimizde hızla bir kurucu meclis oluşturup, onun hazırlayacağı ve halk oyuna sunulacak bir anayasa doğrultusunda yeni düzenin kurulmasını amaçlıyoruz” deselerdi, “restorasyon mu, yeni bir düzen mi” gibi tartışmalara gerek kalmazdı.

6 PARTİ ‘YENİ BİR BAŞLANGIÇ VE YENİ BİR İNŞA’ İDDİASINDA!

Ama bu 6 parti böyle demiyor, tersine; “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi ile geçmişe geri dönülmediği, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına dayanan yeni bir sisteme geçileceği”ni belirterek girişimlerine, “Bu yeni bir başlangıç ve yeni bir inşadır” diyor.

AKP iktidarının 20 yılda ülkeyi; Terörle Mücadele Yasası ile tek adamın anayasa, yasa, hak-hukuk tanımaz keyfiliği kıskacına aldığı faşist bir rejime doğru hızla sürüklediği koşullarda, “Bu rejime karşı olan her öneri, her program daha iyidir” diyerek “ehvenişer”e razı olacak geniş bir toplumsal kesimin olmasını istismar eden 6 parti, üstünde uzlaştıkları restorasyonu, “yeni bir düzen” girişimi olarak sunuyorlar.

Bu “mutabakat metni”nin “yeni bir başlangıç ve yeni bir inşa” mutabakatı değil, eski düzenin ihyası, bir “restorasyon mutabakatı” olması kendisini “Ekonomik yapının nasıl biçimlendirilmek istendiği”nde daha açıkça gösteriyor.

“Mutabakat metni”nde; “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının tam bağımsızlığının sağlanması için yasal ve yapısal önlemler alınacak, bankanın araç ve operasyon bağımsızlığı siyasi müdahalelere karşı korunacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, para politikasının uygulanmasında tek karar merci olacak” denilmesi, yapılan tartışmalarda bu 6 partinin sözcülerinin MB’nin yanı sıra BTTK, TMSF… gibi serbest piyasa ekonomisinin başlıca kurumlarının “bağımsızlığını” savunmaları, serbest piyasa ekonomisi düzeninin kurallarıyla ve kurumlarıyla işler hale getirilmesini amaçladıklarını göstermeye yeterlidir. Çünkü söylenenler; 24 Ocak (1980) kararlarıyla girilen, 2002 krizi sonrasında Ecevit Hükümetine  IMF ve Dünya Bankasının dayattığı, “15 günde 15 yasa” düzenlemeleriyle ete kemiğe büründürülen ama son 10 yılda Erdoğan-AKP iktidarının arka bahçesine dönüştürülen kurumların yeniden serbest piyasa ekonomisinin has kurumlarına dönüştürüleceğinin, yani “serbest piyasa ekonomisinin restorasyonu”nun açıkça ifade edilmesidir.

ÇOK TİPİK BİR RESTORASYON PROGRAMI

Çünkü, Merkez Bankası başta olmak üzere, piyasayı düzenleyici ve denetleyici kurumaların “bağımsızlığı” demek;

  • Bu kurumları seçilmiş siyasi iktidarların ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda bozmaları ve bozuşturmalarına karşı korunması,
  • Bu kurumları seçilmiş iktidarların müdahalesinin dışına çekilmesi, dolayısıyla halkın taleplerinin baskı ve tehdidinden etkilenmemesi,
  • Ulusal ve uluslararası sermayenin serbestçe dolaşımının tam güvenceye alınması demektir.

Ancak, sermayenin bu en has kurumlarının “bağımsızlığı”, 6 parti tarafından kutsal, ezelden beri olması ve ebediyen de sürmesinin güvenceye alınması gereken dokunulmaz kurallarmış gibi sunulmaktadır. Oysa gerçek bir demokratik düzende hiçbir kurum seçilmişlerin yönetim ve denetimi dışına çıkarılamaz. Onun içindir ki, demokratik düzenlerde sadece milletvekilleri, belediye yöneticileri değil valiler, kaymakamlar, yargıçlar gibi kamusal hizmetin kilit noktalarında bulunanlar da seçimle göreve gelebilir ve seçenler tarafından görevden alınabilirler.

Toplam açısından bakıldığında 6 partinin “mutabakat metni”nde ifade edilen siyasi ve hukuksal üstyapıyla ile ilgili vaatlerin ayrıntılarına girmek bir köşe yazısının boyutlarını çok aşar. Ama, bu konuların önümüzdeki günlerde çok yönlü olarak tartışılacağını söylemek de yanlış olmaz.

'MUTABAKAT METNİ’NDE ÖNEMLİ ‘YOK’LAR VAR!

Ama sadece “mutabakat metni” açısından bakıldığında bile çok sayıda “yok”ların olduğunu görüyoruz.

Bu yokların başlıcalarını şöyle sayabiliriz:

  1. İşçi sınıfının onlarca yıldan beri her vesile ile öne sürdüğü; sendikalaşma hakkının önündeki engellerin kaldırılması, işyeri ve iş kolundaki yetki barajının kaldırılması, işyerindeki yetkinin referandumla belirlenmesi... TİS’in demokratikleştirilmesi, dayanışma grevi, siyasi grev ve genel grev hakkının tanınması, kamu emekçilerinin TİS ve grev hakkının işçilerle eşitlenmesi gibi talepler yok.
  2. Mutabakat metni”nde “Kürt sorunun demokratik çözümü”nün adı bile anılmamaktadır. Ülkenin demokratikleşmesinin “olmazsa olmaz” olduğu artık geniş bir toplumsal kesim tarafından da kabul gördüğü dönemde; 6 partinin ülkeyi kurtarma manifestosu olarak da öne sürülen “mutabakat metni”nde bu sorunun yer almamış olması herhalde 6 partinin en önemli handikapı olarak ortaya çıkmıştır.
  3. Alevilerin talepleri yok sayılıp bu önemli sorun, “inanç özgürlüğü”, “din ve vicdan özgürlüğü” arkasında geçiştirilmektedir.
  4. Kadınlarla ilgili uzun uzadıya vaatler yapılmaktadır ama, çok somut bir talep haline gelen “İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüş”le ilgili bir cümle konmamış olması bu “mutabakat metni”ndeki en manidar “yok”lardan birisi olmaktadır.
  5. Demokratik bir Türkiye iddiasının iki ayağından birisi olan gerçek bir laiklikten hiç söz edilmemesi, elbette ki 6 partinin demokratlık iddiasının sermaye partilerinin geleneksel “muhalefet demokratlığı” çizgisini aşmayan demokratlığının şimdiki kanıtı olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.
  6. Mutabakat metninde mülteci hakları ve mülteci sorununun çözümüne dair bir madde de bulunmamaktadır.

6 sermaye partisinin “mutabakat metni” kendi iddiaları bakımından Millet İttifakının toplumun mücadele eden kesimlerinin çok gerisinde bir muhalefet çizgisinde kaldıklarını gösterdiği gibi, “3. ittifak” da denilen 7 siyasi parti ve çevrenin oluşturduğu girişime olan ihtiyacı açıkça göstermesi bakımından da önemli olmuştur.

Tartışma ilerledikçe bu daha iyi anlaşılacaktır. Yeter ki, işçi sınıfı emekçi kesimler içinde aradaki farkın anlaşılması için gerekli inisiyatif ve çalışkanlık gösterilebilsin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa