Ukrayna savaşı ve batı demokrasisinin sınırları
Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
ABD Başkanı Biden, Rusya Lideri Putin’in Ukrayna’daki Zelenskiy yönetimini devirmek için başlattığı savaş nedeniyle “Bedel ödemesi” gerektiğini söylüyor. Biden, ABD Kongresinde yaptığı konuşmada “Tarih bize bir ders verdi; diktatörler saldırganlıkları için bedel ödemezlerse daha çok kaosa sebep olurlar” dedi.
Rusya’nın bugün Ukrayna’da sürdürdüğü işgal girişiminin savunulacak bir tarafının olmadığına şüphe yok. Dolayısıyla Ukrayna savaşına karşı dünyanın dört bir tarafında sokağa çıkan milyonlarca insanın “Savaşın son bulması” ve “Rus askerlerinin çekilmesi” talepleri haklı taleplerdir. Ancak dünyanın son 75 yılında uluslararası hukuku da yok sayarak başka ülkelere en fazla müdahale gerçekleştiren ülkenin liderinin çıkıp “Saldırganlara bedel ödettirmek”ten söz etmesi, eğer dünya halkları ile dalga geçmeye çalışmak değilse açık bir tarih çarpıtıcılığıdır!
Son 75 yılda Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, Orta Asya’dan Avrupa’ya ve Asya Pasifik’ten Kuzey Afrika’ya kadar ABD’nin askeri müdahale gerçekleştirmediği bölgesi yok gibidir. Bu nedenle denilebilir ki; ABD’nin yakın tarihi,Vietnam ve Endonezya’dan Kongo ve Libya’ya, İran, Irak ve Afganistan’dan Küba, Panama ve Venezuela’ya ve eski Yugoslavya’ya kadar dünyanın dört bir tarafında suikastlar, kanlı darbeler, askeri müdahale ve işgaller tarihidir.
ABD ve batılı emperyalistlerin “komünizm tehdidi” iddiasıyla oluşturdukları ‘savaş örgütü’ NATO, bu kanlı müdahalelerin önemli bir kısmında rol almıştır. Sadece NATO’nun kurulmasına gerekçe yapılan ‘Varşova Paktı’nın yıkılmasından sonra ABD ve batılı emperyalistlerin NATO üzerinden gerçekleştirdikleri müdahalelere bakarak bile, NATO’nun emperyalist yayılmacılık ve saldırganlık için kullanılan bir savaş örgütü olduğu gerçeği görülebilir.
ABD emperyalizmi yıllardır ‘önleyici savaş stratejisi’ne dayanarak “terörle ve terörü destekleyen ülkelerle mücadele” adı altında ve üstelik daha bu “Tehdit harekete geçmemişken” ülkelere müdahalelerde bulunmayı kendine hak görüyor.
Biden yönetimi de kendini “Çin ve Rusya’nın başını çektiği otoriter rejimlere karşı liberal değerlerin savunucusu ve koruyucusu” olarak ilan ediyor. Bu değerleri savunmak adına ama gerçekte emperyalist paylaşım mücadelesinde tehdit olarak gördüğü bu güçlere karşı Asya-Pasifik, Ortadoğu ve Avrupa’da askeri ittifaklarını yenilemenin peşinde koşuyor.
Özetle ABD emperyalizmi için demokrasinin ölçüsü kendi çıkarlarıdır. Hak ve özgürlükler kendi çıkarlarını tehdit altında hissettiği yerde bitiyor ve emperyalist müdahalecilik başlıyor.
Aslında bugün Rusya’daki Putin yönetimi de Ukrayna müdahalesini “Kendi güvenliğini sağlama”, “Ukrayna’yı Nazilerden kurtarma” gibi gerekçelere dayandırarak ABD’nin yaptığını yapıyor!
“Özgürlükler ülkesi” ABD öyle de “demokrasinin kalesi” Avrupa farklı mı?
Almanya’nın başını çektiği Avrupalı emperyalistler, “Putin’in saldırganlığına yanıt verme” adına bir ‘Rus avı’ başlatmış durumdalar. Spor ve sanat başta olmak üzere Ruslar bütün uluslararası organizasyonlardan çıkartılıyor ve Putin yönetimine tepki Rus halkını cezalandırmaya ve Avrupa’da Ruslara karşı bir düşmanlık havası yaratmaya dönüştürülüyor.
Dünyanın önemli orkestralarından biri olarak kabul edilen Münih Filarmoni Orkestrasının Şefi Valery Gergiev’in Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı operasyonu kınamadığı için görevden alınması, Avrupalı emperyalistler için de demokrasinin sınırlarını göstermesi bakımından çarpıcı bir örnektir.
Peki, eğer mesele “Ülkelerin bağımsızlığına saygı duymak” ve “Demokrasiyi savunmak” ise, Avrupalı emperyalistler bugüne kadar ABD ve NATO’nun dünyanın birçok ülkesinde yüz binlerce sivilin yaşamına mal olmuş saldırılarından hangisini kınamışlardır?
Kınamak şöyle dursun, bu saldırıların ‘suç ortağı’ olarak pozisyon aldılar.
Bugün Ukrayna’da ‘savaş suçu’ işlendiğini söyleyen Avrupalı emperyalistler daha 10 yıl önce BM’de bu yönde bir karar alınmadığı halde, yani uluslararası hukuku çiğneyerek Kaddafi yönetimini devirmek için Libya’ya NATO güçleri olarak hep birlikte müdahale gerçekleştirmediler mi?
On binlerce insanın yaşamını yitirmesi, milyonlarca insanın ülkesini terk etmek zorunda kalması ve bir ülkenin baştan aşağı yıkıma uğratılması bir savaş suçu değil midir?
Bu suçu işleyenlerin bugün “demokrasi” ve “ülkelerin egemenliğine saygı” adı altında başka ülkelere yaptığı eleştiriler ne kadar inandırıcı olabilir?
Almanya Başbakanı Scholz, “Rus tehdidine karşı” Alman ordusuna (Bundeswehr)100 milyar avroluk kaynak ayırdıklarını ve dahası NATO’nun üye ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2’sini savunma giderleri için ayrılması kriterini uygulayacaklarını açıklayınca NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bu karardan memnuniyetini ifade etti.
Acaba Alman hükümeti bu kararı Avrupa demokrasisini savunmak için mi, yoksa savaşı kendi emperyalist emelleri için fırsata çevirmek için mi aldı?
Bugün Rusya’ya karşı savaşta Ukrayna’ya ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika, Çekya, Norveç, Finlandiya, Bulgaristan ve Baltık ülkelerinin silah göndererek “Yardıma koşmaları” gerçekten demokrasiye olan aşklarından mı kaynaklanıyor?
Oysa Ukrayna’daki savaşın dünyanın başka bölgelerindeki paylaşım savaşlarını tetikleyeceğini Batılı emperyalistlerin kendileri söylüyor. Dolayısıyla Ukrayna’ya “silah yardımı” yaparak aslında burada kendi çıkarları için Zelenskiy yönetimi üzerinden bir ‘vekalet savaşı’ sürdürdüklerini itiraf ediyorlar.
Sonuç olarak bugün dünyanın dört bir tarafında halkların, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişimine karşı ortaya koyduğu haklı tepkinin emperyalistler tarafından kendi çıkarları için kullanılması gerçeğiyle karşı karşıya bulunuyoruz.
ABD ve Avrupalı emperyalistler ve onların savaş aygıtı NATO, halkların bu savaşa olan tepkisini kendilerinin bu savaşın bir tarafı ve asıl kışkırtıcısı olduğu gerçeğinin üstünü örtmek için kullanmaya çalışıyorlar. Böylece “demokrasi”yi, “ülkelerin bağımsızlığı ve egemenliği”ni savunma adı altında halkları kendi politikalarına yedekleyip saldırganlıklarını meşrulaştırmak istiyorlar.
Oysa yakın tarihin sayfaları halkların barış içinde yaşayabileceği demokratik bir geleceğin emperyalist saldırganlığa yedeklenerek kurulamayacağını gösteren sayısız derslerle doludur.
Bu nedenle bugün Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaş ve işgaline karşı alanlara çıkanlar aynı zamanda Batılı emperyalistlerin ve onların savaş örgütü NATO’nun yayılmacılığına ve saldırganlığına karşı çıkmadan gerçek anlamda barışı savunamazlar.
Halkların barışı savunma görev ve mücadelesi, kendi ülke yönetimlerinin her türlü dış müdahalesine karşı açık tutum almaktan ve bu tutumun bir devamı olarak ülkelerinin emperyalist anlaşmalardan ve NATO gibi savaş örgütlerinden çıkmasını savunmaktan başlıyor.
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34