Eski harita, yeni normal

Fotoğraf: Aytaç Ünal / AA
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana herhangi bir dış saldırıya maruz kalmayan Avrupa’da Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali güvenlik, uluslararası hukuk, diplomasi gibi kurulu düzenin başlıca parametrelerinin akıbetini tartışmaya açtı. Dünyanın hangi sürecin eşiğinde bulunduğu üzerine kaygılı tahminler de çoğaldı. Birinci Dünya Savaşı’nı “Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliahtının bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi başlattı” gibi okul kitabı formüllerini unutalım tabii. Dünyanın geriliminin dışa vurmak için bulduğu en zayıf çatlağın Ukrayna olmasının bununla ilgisi yok.
Dünyanın paylaşılmasının 20. yüzyılın başlarında tamamlandığını söyleyen, Emperyalizm’in Yazarı Lenin, eşitsiz gelişim nedeniyle daha önce hesapta yokken öne sıçrayan ülkelerin mevcut dünya düzenini kendilerine paylaşım alanı açmak üzere zorlayacaklarını öngörmekteydi. Ki yanılmadı. 1. Dünya Savaşı tarihsel gelişiminin sonundaki üç imparatorluğu bitirdi. Dünya yeniden düzenlenirken Sovyetler Birliği’nin varlığı yepyeni bir realiteydi.
1926’da, evet daha 1926’da Stalin şöyle söylüyordu: “Söylemeye gerek yok ki birinci yeniden paylaşım denemesinin ardından ikinci deneme gelmek zorundadır. Emperyalistlerin kampında bunun hazırlıkları şimdiden yapılmaktadır. İkinci denemenin birincisinden çok daha pahalıya mal olacağından asla kuşku duyulamaz.” Bu öngörü de gerçek çıktı ve dünya iki nüfuz alanına bölündü. Bu durum 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar sürdü. SSCB içindeki ülkelerin bir kısmı ayrıldı, bir kısmı ABD menşeli turuncu devrim tertibiyle Rusya’dan koptu. Rusya bu süreci engelleyebilecek güçte değildi henüz.
O zaman yeni bir dünya düzeninin başladığını ilan eden ABD ve AB ülkeleri için eski Sovyet hinterlandı, eski bağlantısızlar bloku, ittifak ülkeleri devasa bir açık pazar haline gelmişti. Mecalsiz Rusya ile iştahlı ABD arasında 1997’de imzalanan anlaşmaya göre Rusya’nın artık hükümsüz olan Yalta’dan ‘baba mirası’ saydığı topraklara üs ve silah yığınağı yapmayacağı talebini ABD kabul etmişti. Gelgelelim aradan geçen 25 sene içinde bu anlaşma da kadük kaldı. Rusya o zamandan bu yana güney hinterlandını sömürgeleştirmek, burnunu dışarı çıkaranı cezalandırmak, Kırım’ı ilhak etmek, paralı Wagner lejyonerlerini Libya’da savaştırmak ve Suriye’ye çökmek için alan genişletmekle meşgul. ABD yönetimindeki NATO ise, değil sadece üs kurmak bu eski Sovyet ülkelerini üyelik sırasına sokmuştu bile. Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti NATO’ya ilk girenler oldu. Onları Estonya; Letonya; Litvanya; Romanya, Slovakya, Slovenya, Bulgaristan, Hırvatistan ve Arnavutluk takip etti.
Ukrayna’nın NATO’ya dahil edilmesindeki karşılıklı isteklilik, artık on yıl öncekinden daha güçlenmiş olan, ve hem birleşik bir Avrupa refleksinin cılız olduğunu kanıtlayan İkinci Dünya Savaşı deneyiminden hem de birçok ülkeyi Rusya’ya yer altından bağlayan enerji boruları, hatları nedeniyle kendine güvenen Rusya kozlarını kullanıyor. Onun eski SSCB topraklarına göz dikmesini kolaylaştıran salt askeri gücünü toparlamış olması değil bunu yapmasına olanak veren sermaye birikimidir. Başını ABD’nin çektiği AB ülkelerinin arkasından geldiği çelişkili emperyalist sistemi hoyrat ve çok beklemiş olmanın verdiği birikmiş enerjiyle karşısına alıyor.
Şimdi Ukrayna aslında geri sayımı başlamış, şiddetli bir paylaşım savaşının aktüel arenası. Onu bağımsız bir ülke olarak kabul etmeyen Putin diktası ile ABD/AB’nin çıkarlarının vekili olarak tayin eden NATO yayılmacılığının gözünü kararttığı saha.
Bugün Yeni Dünya Düzeni kavramını bizzat kullananlar, yeniden paylaşımın lokomotifliğine aday olan Rusya ve Çin’dir. İşgalden kısa bir süre önce şubat 2022’de Çin’de imzalanan anlaşmaya göre bu iki ülke dünyanın tek kutuplu değil çok kutuplu olduğunu söylüyor ve ABD’nin pasifikteki silahlanmasına karşı çıkıyor ve birbirlerini kolladıklarını ilan ediyorlar.
Dünya eski normallerini çoktan kaybetti. Ukrayna işgali bunu sadece teyit etti. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Avrupa güvenliğinin yeni normaline göre kendimizi ayarlamalıyız” demek suretiyle altını çizdi. Kendi güvenlik sınırlarını binlerce kilometre öteden; Afganistan’dan, kimyasal silah ürettiği yalanıyla Irak’tan, Suriye’den ve Doğu Akdeniz’den başlatan; Japonya, Avustralya ve Pasifik’i silah yığınağı haline getiren ABD önderliği ve NATO’nun büyükleri için yeni güvenlik sorunu kapılarının önünde. Yeniden paylaşım talebi ile toprağa çökenler kapı komşusu artık.
Toprak demişken; Rusya’nın son dönem sömürgeleştirme pratiğine kattığı korsanlık, araziye hak iddiasına dayalı. Bu, İkinci Dünya Savaşı sonrasının düzeni dağıldıktan sonra birçok diktatörün de rüyası. Orban, Avusturya-Macaristan kompleksinin yeniden kuruluşunu hayal ediyor. Türkiye yönetimi Yeni Osmanlıcılık peşinde iken Suriye içinde bir toprak parçasını fiilen kendisine çitlemiş durumda.
Kabına sığamayan, sürekli fay hatları üreten emperyalist rekabet, pastanın kırıntılarına konmaya hazır, ikinci dereceden hevesli fırsatçıları da peşine takarak eskimiş haritanın üzerinde yeni güç ve nüfuz alanları çizerken katı olan her şey buharlaşıyor… Üçüncü kez.
İLGİLİ HABERLER

Ukraynalı kadınlar işgale karşı örgütleniyor

Savaşın ortasında AB üyeliği tartışması

Evrensel'i Takip Et